Geçenlerde eski çalıştığım işyerinde Bosch’tan arkadaşım Ulvi Berktaş’a yazdım. Nasıl gidiyor neler yapıyorsun dememle Zanzibar’a yerleştik eşimle, otel açıyorum demez mi? Yok daha neler! Zanzibar ve otel? İnanmadım tabii. O da bana konum attı bak Zanzibar'dayım diye. Afedersiniz Zanzibar'ın nerde olduğunu da bu vesileyle öğrendim. Sorsanız pek çoğunuz gibi haritada yerini gösteremeyeceğim Zanzibar’a, arkadaşım yeni bir hayat kurmak için yerleşmiş...

Beyaz yakalıların emekliliğinde sahil kasabasına yerleşme hayali nedense son yıllarda yurt dışına kaydı. Hoş artık emekliliği beklemeden tası tarağı toplayıp yeni düzen kovalayanların sayısı bi' hayli fazla

Arkadaşım Ulvi Bosch Termoteknikte Pazarlama ben ise Satış Operasyonlarındaydım. İki farklı departmanda ayrı ayrı şanslıydık. Hatta bir o kadar güzel Satış Sonrası Departmanına bakıyor onlarla birlikte çalışıyorduk. Bazen hayatta kararlar vermek gerekiyor. İşten ayrılmış olabilirim ama yüreğimde Bosch, Satış Operasyon ve Satış sonrası departmanları... Selam olsun herkese! Yazmayanlara sitemimi anladılar umarım. Gurbette olan biziz bize yazın, unutulduk mu? (Ulvi ile röportaj yapıyoruz hazır mesajını da vereyim.)

Ulvi daha önce de Mercedes Benz'de çalışmış… Herkesin hayal ettigi şirketler ve departmanlardan kendi hayali Zanzibar’a uzanan yolcuğunu konuştuk. Sıra dışı bir beyaz yaka hikayesi. Adana’dan Zanzibar’a….

Önce Mercedes Benz sonrasında Bosch, sağlam şirketlerde çalıştın. Hem de herkesin hayal ettiği pazarlama departmanı… Ulvi, neden iyi bir kariyer varken bırakıp Zanzibar'a taşındın?

Gerçekten de TEM'e 5 dakikalık mesafede oturuyordum fakat işe gidiş gelişim günde 4 saati buluyordu. Ne eşim ne de ben kesinlikle evimizi taşımak istemiyorduk, çünkü 65 metrekarelik kibrit kutusu evimizde çok huzurluyduk. 

Yine köprünün bakımda olduğu o meşhur dönemlerden birinde, işten eve 6 saate gelince 'yeter artık' diyip bu durumu değiştirmeye karar verdim. Evet Mercedes-Benz dünya devi fakat şehrin trafiği hayat kalitemi etkilemeye başlamıştı. Şimdi düşününce bu yola 6 yıl nasıl dayandığıma hayret ediyorum. 

Aynı gece kariyer sayfalarında Bosch'un ilanını görünce, oradaki eski dostlardan Emir'i arayıp bilgi aldım, müdürüm Arda Bey'le de mülakat iyi geçince, ikinci Bosch maceram başladı. Hesabını yaptığım tek konu kilometreydi, bu yüzden Bosch'a dönüş kararını almam zor olmadı çünkü evime yakındı, gerisi zaten aynı beyaz yakalı detaylarıydı.

Bosch olmadan Mercedes, Mercedes olmadan da Bosch olmazdı. Bu iki şirketin hayatımdaki anlamı çok kıymetli. Fakat benim de gelip geçen bir hayatım var ve bu hayatı kaliteli yaşamak istiyorum. Kaliteden kastım kariyer, üst düzey mevki veya para değil, sadece pozitiflik ve düzen. Ama hastalık derecesinde :) Bunlar sarsılmaya başlayınca, markayı, kariyeri falan düşünmüyorsun, biraz bencil oluyorsun. 

İş hayatımda hal böyleyken, Zanzibar hikayesi şöyle başladı: Eşimin en yakın arkadaşı, Zanzibar Adası'nı ziyaret etmişti. Kendisi de Adana'lı olup, Bostancı'da bir kebap restoranı sahibi. Eşiyle birlikte birgün, adada bir kebapçı açalım dedi. Fena fikir değildi. Ben de 'sermaye koyarım ama bu esnada Bosch'taki işime de devam ederim' dedim. Yani tüm yük onların omzundaydı ama aklımıza girmişti bir kere. Tabi tahmin edeceğiniz gibi restoranın adı da hazırdı: 01 Restaurant.

Fakat bu arada restoranın tek başına yeterli olmayacağını düşünüp, birkaç odalı bir butik otel ile de görüşmüştük. Otelcilik tecrübemiz yoktu ama tecrübesi olan arkadaşımız çoktu. Görüşmeler, konuşmalar derken içimizdeki girişimciler ayaklandı ve Şubat ayında adaya gelip leasing sözleşmesini imzaladık. Beyaz yakalı ile işletmeci arasında biri olmuştum.

Bu esnada Bosch'taki Brand Manager'lık işime devam ediyordum, 14 ülkeden sorumluydum. Fakat son zamanlarda, Bosch'taki işlerim düşündüğümden farklı ilerlemeye başlamıştı. Ekip içinde oldukça pozitif ve yüksek motivasyonlu bir karakter olmama rağmen, beyaz yaka klişeleri üzerime gelmeye başlamıştı ve bir karar vermem gerekiyordu, ben de yöneticilerim ile görüşüp işten ayrılmayı seçtim. Zanzibar'a taşınma fikri de işten ayrıldıktan sonra oluşmaya başladı.

Tropik ada fikri hep hayalimdeydi. Beyaz yakalının beyninin içindeki dinlenme alanıdır bu tip hayaller. İşten ayrıldıktan sonra, hazır bu fırsat varken 'neden olmasın' dedim. Artık beyaz yakamı çıkardığım için, çok da fazla düşünmedim açıkçası. Eşim de tüm desteğiyle arkamda olduğundan, artık yolculuğa hazırlanma sürecimiz başlamıştı...

Sahi tatlı bir dostun vardı, köpeğini de aldın mı yanına?

Tabi ki, biz bir aileyiz, köpeğimiz Fındık ve kedimiz Sandoz olmadan olmaz. Buraya yerleşmeden önce, adadaki hayvan sağlık hizmetlerimi inceledik ve yeterli olduğu kanaatine vardık. Otelde iki kedimiz daha var, hep beraber koşuşturuyorlar. Bu arada düşünülenin aksine, pet transferi uçağa su ile binmekten daha kolaydı.

Neden Zanzibar? Yani 6 yılda 14 ülke 60 şehir gezdin neden burayı seçtiniz?

Bizim gezdiğimiz şehirlerin tümü modern şehirlerdi, yani doğadan ve samimiyetten uzak beton binalar yığını. Zanzibar'da neredeyse bir ormanın içinde yaşıyoruz. Heryerde tropik ağaçlar, bitkiler ve çiçekler, ayağımızın altında beyaz kumlar var. Çoğu zaman çıplak ayakla dolaşıyoruz. Evden işe çıplak ayakla gidiyorum yani. Zaten evle işimin arası 10 metre falan.

Otelin bahçesine birgün keçi, diğer gün inek giriyor, hatta sahilde kumlara uzanıp geviş getiriyorlar. İşte bizi de bu doğa ve turkuaz okyanus kendine çekti diyebilirim. Diğer taraftan Afrika'da olduğumuzu da sonuna kadar hissediyoruz. Buradaki yaşam ve şartlar, ne Avrupa'ya ne de Amerika'ya benziyor. Ha diyince her şeyi bulamıyoruz. Mesela iki aydır zeytin yemedik. Diğer taraftan, sakin, koşuşturmasız bir hayat var burda, varsın zeytin olmasın kahvaltıda. 

Peki Ulvicim bu Zanzibar nerede?  Para birimi, iklimi, dini iklimi her şeyi :) biraz bilgi verir misin? Ada içi ulaşım nasıl? 

Adanın konumunu, benim de çok şaşırdığım bi şekilde aktarayım. Hani ay hilal evresine gelice, aydınlık kısmı sağda karanlık kısmı solda belirir ya burda aydınlık kısmı altta çıkıyor. Bunu ilk gördüğümde, 'nerdeyiz biz' demiştik :)  Hiç alışık olmadığımız bir görüntüydü bu.

Coğrafi konumu ise, Güney yarımkürede, Afrika kıtasının doğusunda bulunuyor. 

İçişlerinde özerk, dış işlerinde Tanzanya Cumhuriyet'ine bağlı bir yönetim şekli var. 

1,3 milyonluk nüfusa sahip ve halkın çoğu müslüman. Açıkcası Türk ve müslüman olduğumuz için yaşadığımız köyün bizi kabullenmesi çok zor olmadı.

Resmi dilleri Swahili, yazıldığı gibi okunan bir dil. Biz de meraklı olduğumuz için öğrenmeye başladık yavaş yavaş. 

Türkiye'den ulaşım oldukça kolay çünkü Türk Hava Yolları ile İstanbul'dan direk uçabiliyorsunuz. Sadece Zanzibar'dan önce Kilimanjaro'da bir indi-bindi yapılıp, uçuşa devam ediliyor. İlk uçuşta biz de bu durumu garipsemiştik. Ayrıca anakaradaki Darüsselam'a yine THY ile her gün uçuş var. Oradan da adaya tek motorlu, 16 kişilik uçaklarla geçiş yapılıyor. Bu uçaklarda pilotun yanına oturup, Hint Okyanusu'nun havadan fotoğraflarını çekebilirsiniz. Ayrıca Qatar Havayolları ve Emirates de aktarmalı olarak uçuşlar düzenliyor. Ada içinde ise 'Dala Dala' isimli minibüs-kamyonet karışımı araçlar kullanılıyor. Bunlarda insan dışında, çimento, bisiklet veya yatak da taşınabiliyor. Çünkü yerel halk için en ucuz transfer aracı bunlar.

Önce kafe daha sonra ise Otel nedir planlar?

Açıkcası çok uzun vadeli bir plan yapmadık, kurumsalda yapıyorduk o planları :) Şimdilik bir maceraya çıktık ve rüzgar nereye kadar götürürse gideceğiz. İyi bir gezgin ve Türk misafirperverliğini bilen bir aile olarak, bu macerada başarılı olacağımızı biliyorum ve inanıyorum. Tabi ortağımız ve arkadaşlarımız ile beraber. 

Zanzibar'da Türkler var mı varsa ne yapıyorlar?

Tanzanya Konsolosumuz Yasemin Hanım ile yaptığımız sohbette, adada yaşayan Türk'ler olduğunu öğrenmiştik. Her ne hikmetse, Kuzey kutbuna gittiğimizde bile Türk'ler ile karşılaşmış olan biz, burada henüz hiçbir memleketlimizi göremedik.

Daha da enteresan olanı, Türkiye'de okumuş veya yaşamış birçok Zanzibar'lı ile tanıştık. Geçenlerde, restorandaki Zanzibarlı birisi içeri gelip bizimle   Türkçe konuşmaya başladı. Kendisi Zanzibar Üniversitesi rektörü İdris Bey'di. Boğaziçi Üniversitesi'nde eğitim almış, eşi de Uludağ Üniversite'si mezunuymuş. 'Dünya ne küçük' dedi bize. Bir akşam yemeğe gelme sözlerini de aldık, bekliyoruz. Adadaki Türk'lerin ne iş yaptığını henüz bilmiyoruz ama Türkiye'den gelen adalıların iyi yerlerde olduğu kesin. 

İş görüşmelerinde klasik sorarlar bana da Bosch'ta İK Şehnaz Aydoğan, Kısım Müdürüm Emir Dervişbey ve Değerli Departman Müdürüm İlknur Bulgurcu Akbaba sormuştu 5 yıllık planın nedir? Bu sefer ben sana sorayım nedir 5 yıllık planın Ulvi Berktaş ?

Açıkcası 5 yıl önce de kendimi Zanzibar'da görmüyordum, Hadımköy'de Mercedes'te dirsek çürütüyordum. Fakat 5 yıl sonra Dünyanın farklı bir köşesinde olabiliriz, eşim de bu konuda çok esnek, belki Türkiye'ye döneriz, şu an belirsiz.

Zanzibar'da bir deyim var: Hakuna Matata. Türkçesi tam olarak 'boşver' demek. Yani şimdilik bir planımız yok, sağlıklı olduğumuz sürece maceraya devam.

Yatırımcı vizesi mi var vatandaşlık nasıl merak edenler olur bilgi verir misin?

Sadece oturum ve çalışma izni gerekiyor. Onlar da belli bir meblağ karşılığı alınıyor. Milyonluk yatırımlar için ayrı izinler gerekiyor tabi. Biz sıradan çalışanlarız burada, öyle bir amacımız da yok :)

Zanzibar'in nesi meşhur?

Baharatı. Ciddi miktarda baharat üretimi var ve sadece devlet tarafından ihracatı yapılıyor. Baharat çiftliklerini gezmek ve tanıdık kokuların nasıl yetiştiğini görmek, ilginç bir deneyimdi. Bir de okyanusta yunuslarla yüzebiliyorsunuz, kesinlikle o heyacanı denemek lazım. Dev gibiler ve hızla yanınızdan geçiyorlar, enfes.

Son söz sizin buyrun?

Dünyaya bir kez geliyoruz ve bazen koşullar bizi istemediğimiz hayatlar yaşamaya itebiliyor. Eşim de ben de memur ailelerin çocukları olarak dünyaya geldik ve devlet okullarında eğitim aldık. İkimiz de, imkanlarımızı akıllıca kullanıp, hayallerimizi gerçekleştirmenin bizim elimizde olduğuna inanıyoruz. Sadece cesaret gerekiyor. Biz bu cesaretin peşinden Zanzibar'a geldik, yeni bir maceraya başladık, hayalimizi gerçekleştiriyoruz. Umarım bizim hikayemiz aklında soru işareti olanlara cesaret verir. Otelimizin facebook ve instagram adresi: /gardenbeachbungalow 

Zanzibar'la ilgili daha detaylı bilgi almak isteyenler, kurduğumuz www.zanzibaradasi.com internet sitesini inceleyebilirler.

Ayrıca eşimin adadaki yaşamımızla ilgi açtığı eğlenceli bir bloğu var, www.seniyenecemzanzibar.wordpress.com merak edenler buradan da bizi takip edebilirler. 

Son sözden sonra da Ulvicim biraz da kendinden bahseder misin?

Adana'lıyım. Annem ve babam öğretmen olduğu için ve Adana'da bir statü sembolü olduğu için en büyük hedefimiz üniversiteye gitmemdi. Ben de oturup ders çalıştım ve ÖSS'yi yendim. Marmara Üniversitesi Almanca İşletme bölümünü kazandım.  Hiçbir zaman çok parlak bir öğrenci değildim, hep alttan derslerim olurdu. Okulu 4 senede bitirdiğim için ben de dahil, birçok arkadaşım çok şaşırmıştık. Ama çok iyi not tutar ve tüm sınıfa cömertçe dağıtırdım. Özlüyorum o günleri. 

Adana'dan sonra İstanbul ve üniversite hayatı çok zorlayıcıydı, fakat her zaman keyfini çıkarmaya çalıştım. Birçok Adana'lı rockçı öğrenci gibi Rock Istanbul, Rock'n Coke gibi festivallerde çalıştım. Taa ki son seneye kadar. Son senemde artık hayatın gerçekleri üzerime gelmeye başlamıştı ya da ben onları üzerime çekmiştim. Artık bir staj yapmalıydım. İstanbul'daki birçok Alman firması ile mülakat yaptım ve Bosch Türkiye beni staja kabul etti. Böylece kurumsal hayata ilk adımımı attım. Bir senelik stajdan sonra, ilk bordrolu işime Mercedes-Benz Türk'de başladım. Böylece 'beyaz yakalı' maceram da start aldı. 34 yaşındayım, 19 yıl Adana'da, 15 yıl İstanbul'da yaşadım. Eşimle, üniversitede hazırlık okurken tanışmıştık, 13 yıldır beraberiz, şu an Zanzibar'da yaşıyoruz.

Çok sıkı bir çizgi roman okuruyum. İlkokuldayken gazetelerin verdiği Tommiks ve RetKit ile başlayan koleksiyonuma, bugüne kadar onlarca fasikül eklemişimdir.

Ayrıca iyi bir sinema takipçisiyim. Sanırım çizgilerin hayal dünyası bunu getiriyor, hayal kurmak özgürleştiriyor insanı. Hayaller önemlidir. 

Üzerine düşeni yapan bir hayvansever oluğumu düşünüyorum. Bir kedimiz ve bir köpeğimiz var. Eşimle beraber çok sayıda hayvanı sahiplendirdik, barınaklara ve ormanlara gönüllü olarak beslemelere gittik. Elimizden geldiği kadar bağış yapmaya da çalışıyoruz. Az çok demeden herkes bütçesine göre bağış yapabilir, bir canlıyı doyurmak/ iyileştirmek büyük bir erdem bizce.

Seyahat en büyük tutkum. Çocukken, ailemle birlikte Türkiye'nin yarısını gezmişimdir. Bana bu sevgiyi aşılayan ailem, şimdi Zanzibar'a geldim diye bana sitem ediyor. E siz öğrettiniz bana gezmeyi :))

Eşim ve ben kurumsalda çalışırken kazandığımız her kuruşu, gezmek için biriktirdik. 6 yılda, 14 ülke ve 60'dan fazla şehir gezdik. Bunun için çok büyük paralar harcamadık, sadece planlı ve erken davrandık. Her gittiğimiz yere, 'burada yaşayabilir miyiz?' gözüyle baktık ve maviyle yeşilin birleştiği, havalimanının 70 dakika olduğu, TEM ve metronun olmadığı Zanzibar'ı seçtik :)

Röportaj: Anıl Sural 

www.twitter.com/AnilSural 

Fotoğraf : Rona Doğan