ÂRİF NİHAT ASYA

Abone Ol

Yavuz Bülent Bâkiler tarafından hazırlanan Ârif Nihat Asya isimli kitap, 19 X 23 santim ölçülerinde mat kuşe kâğıda basılı olarak 130 sayfa hacimle, Türk Dil Kurumu tarafından ‘Türkçeye Emek Verenler Dizisi’nin 71. Kitabı olarak 2017 yılında yayımlandı.

Yavuz Bülent Bâkiler, kitabın önsözünde açıklıyor: ‘Ben 20 yıl Ârif Nihat Asya’nın yanında-yöresinde oldum. Evinde hâtırâlarını dinledim, kimseye anlatmadıklarını bana yazdırdı.’

Üstadı çok yakından tanıyan Bâkiler, eserine O’nun ebedî âleme intikal anlarını anlatarak başlıyor. Sonra; ‘Çeşitli özellikleriyle Ârif Nihat Asya’ başlıklı bölüm var. Burada üstâdın özelliklerini başlık altında anlatıyor:

-Tam bir halk adamıdır.

-Köpekle köpekçe, adamla adamca konuşurdu.

-Türkçe hususunda çok hassastı.

-En sevdiği şarkı: ‘Güller arasında seni bensiz gören olmuş

-Kalender mizaçlıdır.

-Mevlânâ ve Yunus Emre’ye hayrandır.

-Hazırcevap ve nüktedandır.

-Pervasızdır.

-Cesâretlidir.

-Güzel konuşurdu.

-Kitaplarını imzalarken zarif ve nüktedan ifâdeler kullanırdı.

-Türkiye sevdalısıydı.

İkinci bölümde Yavuz Bülent Bâkiler’in Ârif Nihat Asya’dan dinledikleri yer alıyor: Soyu sopu, Tokat’ın Kapusuz köyüne dayanıyor.

Bayrak şiiri ile alakalı hâtırası:

HALK HİKÂYELERİ, DESTANLAR, MİT VE MİTOLOJİ

Her ne kadar kültürümüze girmiş, dilimize yerleşmiş iseler de ‘mit’ ve ‘mitoloji’, bize ait kelime ve kavram değildir. Bizim halk hikâyelerimiz, efsânelerimiz ve destanlarımız var. Mitoloji denilince çoğumuzun aklına eski Yunan’a ait Ouidipus, Zeus, Afrodit, Apollon, Agamemnon, Tantalos vs. gelir. İlk ve orta öğretimde, Bay Ülgen, Erlik Han, Oğuz Han, Abdülkerim Satuk Buğra Han, Sarı Saltuk gibi destan ve efsâne kahramanlarımız, Yaratılış ve Türeyiş, Ergenekon ve Bozkurt, Battal Gazi, Danişmend Gazi ve Manas Destanlarımız değil, Yunan mitolojisinin birbirleriyle kavga eden, âşık olan çakma tanrılar, akrabasının dul eşiyle evlenen, yeğeninin gücünü kıskanan tırışka kahramanlar, okutulmuştur. Köroğlu’nun da ders kitaplarına yanlışlıkla girdiği söylenebilir.

Bütün bunlara rağmen mitolojinin dünya edebiyatında mühim bir yeri vardır.

Mit’ denilen halk hikâyeleri, geleneğe dayalı olarak gelişen ve yayılan, toplumun hayal gücü ile biçim ve muhtevâ değiştiren, kâinatın teşekkülü, tanrı ve tanrıça gibi olağanüstü varlıklarla alakalı hayâlî hikâyelerder. Sözlü edebiyat olarak doğmuş, zaman içerisinde uzmanlar tarafından yazıya geçirilip belli bir disipline bağlanmıştır.

Mitoloji; jlk çağda ve sonraki dönemlerde değişik kavim ve milletlerde tanrıların, yarı tanrıların ve kahramanların efsânevî târihini inceleyen ilim dalıdır. Mitleri ve mitlerin kökenlerini, mânâlarını sistemli olarak inceler ve yorumlar. Mitlerin tamamı da mitoloji kelimesiyle ifâde edilir.

Bizim halk hikâyelerimizde umûmiyetle; aşk, sevgi ve kahramanlık gibi konular işlenir.

-16. yüzyıldan itibaren destanın yerini almıştır. -Eski târihlerde halk hikâyelerinin özel anlatıcıları vardı. Onlara; meddah denilirdi. Meddahlık, taklit kabiliyeti olan, okur-yazar, az çok kültürlü kişilerin başarabileceği bir sanattı. –Halk hikâyelerinde kahramanların yaptığı dua ve beddualar mutlaka kabul edilir.

Kahramanın en büyük yardımcısı Hz. Allah, Hızır aleyhisselam ondan sonra da hikâye kahramanın atıdır.

Halk hikâyelerimizde değil tanrıya, insana yakışmayacak davranışlar da yoktur. Zâten tanrılar yoktur, Yüce Allah (cc) vardır. Çünkü Türkler, târihin hiçbir safhasında çok tanrılı bir inancın mensubu olmamışlardır. Türk hikâylerinde, destan ve efsânelerinde dâima tek, mutlak ve kadir Allah vardır.

Çerkezlerde Nart Destanları zengindir. Türklerin Ergenekon, Kırım Türklerinin Edige, Kırgız Türklerinin Manas, İran’ın Efrasiyab, Finlerin Kalevala, eski Yunan’ın İlyada ve Odisseia, Hintlerin Ramayana ve Mahabharaba, Hititlerin Telepinu destanlarından izler bulmak mümkündür.

Gerek Türkiye Türklerinin gerekse uzun yıllar Çarlık ve Sovyet Rusya’sının yönetiminde kalan, son 26 yıl içerisinde de aynı kültürün etkisinden tam mânâsıyla uzaklaşamamış olmalarına rağmen Türkistan Türklerinin destanlarında yabancı ülkelerin tesirleri görülemez. Tamâmen Türk’e mahsustur. Benzeşmeler ancak kendi arasındadır. Hepsinde halk yaratıcılığının farklı numûneleri vardır. Üç-beş kelimeden oluşan bir satırlık atasözlerinden, sayfalar dolusu bilgi ve dersler alınır.

Türk dünyası destanlarının çok azı derlenebilmiştir. Derlenebilenler, yazıya geçirilebilenler deryadan bir damla mesâbesindedir. Fakat o damladan Türk’ün engin-derin ve muhteşem kültürünün hazzını, renklerini zenginliğini görmek, tatmak, hissetmek mümkündür.

Gönül arzu eder ki Avrupa, Sibirya, Ortadoğu dâhil olmak üzere bütün Türk dünyasının destanları, halk hikâyeleri, efsâneleri bir külliyat hâline getirilsin. Böyle bir eser, 300.000’luk Türk dünyasının müşterek özelliklerini bir araya toplayacak, birbirimizi daha yakından tanımak imkânı sağlayacaktır. Böylece büyük bir aile olduğumuzun şuuruna varmış olacağız.

Aynı şekilde, Türk dünyası bestelerinin, halk şarkı ve türkülerinin bir araya toplanması mecburiyetinin de bulunduğunu hatırlatmış olayım.