Cümle meslektaşlarımızca bilinen ve fakat her ne hikmetse, hiç kimsenin tenezzül buyurmadıkları bir konu var ki; zaman, zaman dayanamayıp üzerine eğilen bendeniz de olmazsa, serseri mayın gibi öylesine başı boş dolaşıp duracak... Peki nereye kadar?.. Arz edeyim: (Sadece aile ahlâkı değil. Aynı zamanda, her daim haklı olarak övündüğümüz “Türk aile müessesesi” de birlikte yoklara karışıncaya kadar...) Denecektir ki: Yok canım, öyle şey olmaz ve zaten bunca ciddi mesele(!) varken, böylesine boş işlerle uğraşmak, herhalde pek komik olur!... Cevabım şu olacaktır: Hayır! Bayanlar, Beyler hayır! Asıl boş işler, sizin bizzat âlâkadar olduğunuz o pek önemli(!) meselelerdir ki; yıllardır yazar, çizer ve fakat her daim aynı yerde sayar durursunuz... O pek parlak(!) yorumlarınıza da aldığınız ana kaynak her daim; Ya bir Amerikalı veya bir Avrupalı “Siyaset uzmanı veya yine yabancı gazetelerden birisi olur.” Aslında kendi fikrimiz değil, onların borazanlarını öttürürüz de pek farkına varamayız. Zira; kendi kendimizi övmekten gayrı hiçbir özelliğimizi dikkate almadığımız için, tam bir basiretsizliğin meydana getirdiği karmaşık bir labirent içinde döner dururuz... Halbuki, Türk yazar ve çizerinin bilhassa üzerinde durması icap eden başlıca konu, TV’lerimizde rahatlıkla devam edip, giden ve de reklam arası gösterilen “belden aşağı” diziler, vurdulu, kırdılı filmler, felâket telalarlı tarafından bilhassa ve üzerine basa, basa verilen felâketlerle alâkalı haberler vs. halkımızı her geçen gün biraz daha kendi öz benliklerinden uzaklaştırmakta ve karamsar, melankolik, ahlâki kuralları hiçe sayan, duygusuz, inançsız ve doğrudan seks düşkünü olarak; toplum değil, bir sürü olmak yolunda hızla ilerlemekteyiz!.. Hemen, hemen her dizi-film’de bilhassa işlenen “gayr-ı meşru seks ilişkileri” vs. evlilik müessesesini bir şekilde lüzumsuz gösterebilme çabaları içinde gayr-ı meşru ilişkileri bir şekilde meşru gösterebilme uğraşı içinde, magazin programlarında yer alan sokak röportajlarında malûm tür dizilerde baş-rol oyuncularını adeta birer kahraman misâli halkımıza gösterip, adeta imrendirmeye çalışır bir hava meydana getirmeleri ki, bunu bilerek yaptıklarını hiç sanmıyorum. Hiç de topluma hayırlı bir imaj sunulduğunu da ayrıca sanmamaktayım!... Mekteplilerle âlâkalı dizilere gelince onlar da tam bir âlem. Zira; hemen her talebenin başlıca uğraşı “aşk oyunları” vs. Aşk, meşk münasebetlerinden dolayı hemen hiç kimsenin, ders çalışmaya vakti kalmadığından tabii ki, imtihanlar başarısız olmakta ve fakat buna rağmen yine de nasıl oluyorsa aklım almaz; Üniversite imtihanlarını kazananlar olabiliyor?!... Hele sosyetik dizilere gelince: Boğaziçi manzaraları, nefis yalı ve köşklerde hayat süren, özel yüzme havuzlarında, serinlenerek aşk yapan sözde iş adamları ile onların cüzdanlarına aşık körpecik kızlar; hep birlikte günâh havuzuna dalıp, dalıp çıkmaktadırlar!... Mükellef villâlar, yalılar ve köşkler böylesi dizilerin baş platosu olmakta ve böylesi saray yavruları, her seyredeni adeta büyülemektedir. Ancak bu mekânların sahipleri: (Aklı ABD’de, cismi Türkiye’de olan) birer vatansız parazitlerden müteşekkil vatan hainlerinden oluşmaktadır ki, böylelerine “Vatan haini değil, vatansız” demek daha doğru bir değerlendirme olur inancındayım!.. Efendim, has-bam uzun ve dinlendirici bir tatile ihtiyaç hissedince, aklına ilk gelen (Philadelphia) olmuş. Peki nerede bu ruh dinlendirici şehir? Hiç düşünmeyin, (ABD’de. Peki çocuğumuz nerede yüksel tahsil görsün: ABD’de okusun. Peki hastamız nerede ameliyat olsun: ABD’de. Bu böylece uzar gider... Demem odur ki, bizler ya bilerek veya bilmeyerek bir takım propagandalara alet olanların, hiç mi hiç ikaz edilmemeleri yüzünden halk olarak sonu mehçul bir yola doğru sürüklenmekteyiz... Daha açığı: (Binmişiz bir âlâmete, gidiyoruz felâkete...) darbımeseli bu duruma tam uygundur inancındayım!.. Düşünün dünyada eşi zor bulunur bir ülkenin Hz. Allah’tan sonra, sahibi olan biz Türk Milleti, öylesine düşünemez duruma gelmişiz ki, bu cennet vatanı görmeyecek derecede körleşmiş; cismimiz Türkiye’de iken, ruhumuz ABD’de olmakta ve böylece yavaş, yavaş asıl kimliğimizden uzaklaşmaktayız!... Sokaklarda rastladığımız yırtık kod pantolonlu, küpeli ve burunu halkalı, saçları diken jöleli vs. gençler kızlı, erkekli çiftler ve gruplar hâlinde dolaşmakta ve bu manzara; eski Top-Hane’nin berduşlarını hatırlatmakta olup, bizleri üzmektedir!.. Kadın hakları mevzuunda kadının hürriyetini sadece kendi başına buyruk yaşayabilmesinde aramayı tercih eden bazı hakçılar muhtelif yayın organlarının da yardımıyla günümüzde kadını: (Gece dilediği gibi gezen; Kafeterya, Gece-Kulübü vs. eğlence mekânlarında alkollü içki ile derin sohbetlere dalabilmesi, bilhassa genç kadınların tabii ihtiyaçlarından sayılmalıdır deniyor ki, zaten öyle de olmaktadır!... Vücudu gelişmiş bir genç kızın veya evli dahi olsa bir genç kadının giymiş olduğu mini etek o kısalıkta olmalıdır ki; “Oturduğu zaman muntazam kalçaları” meydana çıkabilsin...” Bilhassa İlk-Okul 3’ten, Lise son’a kadar olan kız talebelerin, okul forması giymiş olsalar dahi etekleri, oturduklarında bacakları, baldırlarına kadar görünecek derecede kısa olmalıdır ki, medeni bir (!) görünüm olsun!... Şayet bu konuda tenkit babında konuşacak olursanız: Size hemen gerici yaftası yapıştırılır ve cemiyet dışına itilirsiniz!... İlk Okul’dan, Lise’ye kadar: “Esrar, eroin, kokain ve sonuncusu ise sigara olan zehirlerin hemen hepsi, zavallı gençlerimizi hem de çocuk yaşlarındaki gençlerimizi zehirleyip, körpecik yaşlarında yoklara göndermeye kalkışanların, hemen hepsi de “Vatan haini” değil de nedir!.. “Metalcileri” ülkemize sözde konser vermeye davet edenler “Deccal”in propagandasını öylesine coşkulu yaptırdılar ki; o iğrenç sözde müzik konserine binlerce genç adeta birbirlerini çiğnercesine rağbet ettiler... Bayanlar, Beyler emin olun bu konu hemen, hemen bütün siyasî meselelerden daha büyük bir problemdir. Zira bizlerin yarınlarını doğrudan ilgilendirmektedir!... Nasipse önümüzdeki makaleyi, hemen her dizide yer alan (Şarap içme modası) üzerinde duracağım. Saygı ve sevgilerimle şayet nasipse, yeni yazımda buluşabilmek dileğimle iyi tatiller dilerim efendim. Not: Bu makale: (18 Haziran 2010 Cuma günü yazılmıştır.)