Suriye’de askerlerimiz savaşır ve ülkemizin güvenliği ve bekasıyla ilgili gelişmeler yaşanırken, ülkemizde yapılacak referandumda “HAYIR” oyu verecek halkımızın terörist olduğu iddiasıyla birbirimizi düşmanlaştırmaya çalışmamız akla ziyan bir iştir.

Bir yanda tüm komşularımızla neredeyse savaşa girecek derecede bozulan ilişkilerimiz, öte yanda AB ile yaşanan diplomatik kriz, beri yanda ABD’nin Suriye’de yapılacak operasyonda Türkiye’nin itirazlarına rağmen PKK uzantısı PYD/YPG  unsurlarını tercih etmesi, Kerkük’te resmi dairelere Kürt bayrağı çekilmesi  kararı ve akabinde,  kentin Peşmerge Yönetimi'ne katılması için oylamaya gideceklerini söylemesi, Barzani’nin, 2007’de söylediği  "Türkiye Kerkük'e müdahale ederse biz de Diyarbakır'a müdahale ederiz" sözleri önümüzdeki günlerin sancılarını haber veriyor. Ama biz meydanlarda referandum savaşı veriyoruz...

Referandum konusu, kesinlikle ve kesinlikle; sağcı-solcu, muhafazakar-devrimci, iktidarcı- muhalefetci, CHP’li- AKP’li meselesi değildir. Vatandaşlarımızın bunu çok iyi görmesi şarttır. Yapılacak anayasa referandumuyla devletin sistemi değiştirilecektir. Herhangi bir partiye oy vermeyeceğimiz gib, konu (x) veya (y) şahsıyla da ilgili değildir. O nedenle duygularımızdan arınıp, aklı selimle, düşünerek, yapılacak değişikliklerin ne getirip götüreceğini okuyup anlayarak tercihimizi belirlemeliyiz. Sadece taraftarı olduğumuz/oy verdiğimiz siyasi partinin propagandalarının etkisiyle oy kullanacak olursak, gelecekte pişman olacağımız gelişmelerle karşılaştığımızda hayıflanmamızın, elim kırılsaydı da oy vermeseydim dememizin bir anlamı olmayacaktır.

Durduk yerde önümüze getirilen bu anayasa değişikliği konusunda Türk halkının sağduyusunun galip geleceğine inanıyor, geleceğini ipotek altına alacak, 200 yılık parlamenter demokrasi yolculuğunda gelinen noktadan geri adım atmayacağına inanıyorum.

Referanduma sunulan Yeni Anayasa’da, devletimizin esasları ve milli değerler açısından tartışma götürmeyecek hususların günümüzün koşulları bahane edilerek, eksiltilmeye, değiştirilmeye ve kaldırılmaya teşebbüsü, tarafımızca asla kabul edilemeyecek bir durumdur.

Türkiyelilik, anayasal vatandaşlık, çok kültürlülük, tek millet gibi müphem bir kavram üzerinden vatandaşlık tanımı, yarın karşımıza altından kalkamayacağımız muazzam bir problem çıkartır, Türk Devletine ve Türk Milletine büyük zararlar verebilir.

Ülkemizde hukuk ve yargıda yaşanan ağır sorunlar, günümüzde hukukun üstünlüğünü ve yargının bağımsızlığını her zaman olduğundan daha fazla ihtiyaç haline getirmiştir. Buna gölge düşürülmemelidir.Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş felsefesine ve esaslarına ters düşmek bizi yok olmaya götürür.

Yeni Anayasa’nın ayrıştırıcı değil birleştirici olmasını, bir arada yaşama irademizi ifade etmesini ve gerçek bir toplum sözleşmesi niteliği taşımasını arzu ettiğimiz halde, yapılan referandum kampanyasında “evet” kampanyasını yürüten  iktidar çevrelerinin şimdiden toplumu kamplaştırmaları ve “HAYIR” oyu verecekleri teröristlikle itham etmeleri çok yanlış ve kabul edilebilir gibi değil.

1808’de Sened-i İttifak ile başlayıp, 1876’da Kanun-i Esasi’nin ilânı ile gelişen süreç, 23. Nisan. 1920’de kurulan TBMM ile halkın iradesinin doğrudan temsili ile yeni bir aşamaya geçmiş ve Cumhuriyetin ilanı ile günümüze kadar devam etmiştir. Denge ve denetleme mekanizmalarının olduğu, kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter sistem, emniyetli ve güvenilir bir yapı olup, durduk yerde nereye varacağı mechul bir değişimin sorumlusu olmamak için “HAYIR” tercihi doğru bir karar olur.