Bu yazıyı yazmama değerli dostum Hüseyin Dayı’nın 17 Ocak 2012 tahinde Önce Vatan Gazetesinde yayınlanan “Rauf Denktaş’a Veda “adlı yazısı vesile oldu.Kendilerine teşekkür ediyorum.
İLK İNDİRME HAREKATINDAN
Barış Harekatları’nın heyecan ve gururu yüreklerimizde; 1976 yılının Ocak ayında değerli hocamız Turan Yazgan beyin kurduğu ve yönettiği KUTYAY’ın tertiplediği bir seminer çalışması için Girne’ye gittik.
Heyetimizde,Türk-İş’e bağlı; Yol-İş,Türk Metal Sendikalarının ve bağımsız Çelik-İş sendikasının yöneticileri bulunuyordu.Ben Çelik-İş Sendikası heyetindeydim.
Seminer çalışmaları Girne’de o zamanki adıyla “Dome Otel” de yapılıyor,İstanbul Üniversitesi’nin değerli hocaları özellikle sosyal politika ağırlıklı bir programı yürütüyorlardı.
Hafızam beni yanıltmıyor ise çalışmaların ikinci günü sabahı Rauf Denktaş bey yanında birkaç kişilik heyetle bizi ziyarete geldiler.
Hem mahcup olmuş hem de ziyadesiyle heyecanlanmıştık. Rauf Denktaş bey 13 Şubat 1975 yılında Kıbrıs Türk Federe Devleti Başkanı ve Meclis başkanı seçilmişlerdi.
Değerli Turan Yazgan hocamız:
-Efendim,biz randevu talep etmiştik.Sizin buraya gelerek bizleri şereflendirmenizden çok duygulandık,ancak ziyadesiyle mahcup olduğumuzu da ifade etmek isterim.” Dedi.
Buna mukabil rahmetli Denktaş:
-Elbette sizleri Lefkoşe’ye bekliyorum.Arkadaşlara gerekli talimatı verdim.Ama sizler Anavatan’dan geliyorsunuz.Bizim aziz misafirlerimizsiniz.Ben bu halde protokol gözetecek değilim.”Diyerek hepimizin yüreğine su serpti.
Daha sonra çok uzun olmasa da çok samimi ve meraklı soruların cevaplandırıldığı bir sohbet oldu.
Bu soruların içinde en önemlisi o zaman sürekli sırtında basın çantası boynunda asılı fotoğraf makinesi ile akıllarda kalan Ülkücü Camianın nerede ise tek haber muhabiri durumundaki Yaşar Okuyan’dan geldi:
-“Efendim,ilk çıkartma harekatı başladığı zaman Beş Parmak Dağları’na da komandolarımızın indirme harekatı yaptıklarını biliyoruz. Sizin henüz hava indirme harekatı başlamadan indirmenin yapıldığı mevkie hareket ettiğinizi ve orada ilk inen komutanlar ve komandolarımızla yaşadığınız bir olay var bunu anlatabilir misiniz?
Rahmetli Denktaş’ın yüzünde hafif bir tebessüm belirdi ve cevaben:
-Evet harekat saatini bildiğim için,kulağım radyoda idi ilk anonslar gelip,Beşparmak Dağlarına hava indirme harekatının başladığı söylenince duramadım ve indirmenin yapıldığı mevkie ulaştım.Bir tabur kuvvetinde askerimiz inmiş ve gerekli mevzi çalışmalarını yapıyorlardı.Hıçkırıklar içinde kucaklaştık.Bu bizim için gece gündüz Allah’a yalvardığımız bir anın tecellisiydi.
Gözleri dolu dolu olmuştu,bizler için de aynı hal söz konusu,son derece duygulu bir atmosfer içindeydik.
Yaşar Okuyan,efendim benim istirhamım orada şahidi olduğunuz bir olay var bunu anlatmanızdır.Ben size bunu haber yapmamaya sözü veriyorum.Arkadaşlarımızın bu olayı sizden dinlemesini istirham ediyorum.
Rahmetli Denktaş,biraz düşündü ve devamla:
-Aslında bu bizlerin yabancısı olmadığımız bir husustur.Özellikle yakın ve uzak tarihimizde pek çok örnekleri bulunmaktadır.Sizi kırmak istemem,fakat yanlış sözlere de kapı açmak istemediğim için imtina etmiştim.Sizlere güveniyorum,aynı hassasiyetleri paylaştığımıza inandığım için anlatayım.
Ben indirme yerine vasıl olduğum zaman bir taburdan fazla bir Yunan kuvvetinin elleri havada,acayip bir halet-i ruhiye içinde kendileri ile meşgul olan subay ve askerlerimize bir şeyler anlatmaya çalıştıklarını gördüm.
Şaşırmıştım,komutanın talebi üzerine tercüme konusunda yardımcı olmak ve bunları anlamak istedim.Fakat esas merakım bizim kuvvetlerimizin daha havadan iner inmez tam teçhiz edilmiş bu Yunan taburunu nasıl bu hale getirdikleriydi.
Merakımı komutanımız giderdi,ilk inen biriliklerimize bunlar teslim olmuşlar,daha önce Osmanlı Akıncı tiplerini tarif ederek onların kendilerini kuşattığını Türk Birlikleri gelmese hepsini kılıçtan geçireceklerini titreyerek anlatmışlar.Bana da aynı şeyleri tekrar ettiler.Bu zaten bizim zaman zaman bu insanlardan duyduğumuz yeşil kaftanlı,ışıldayan kılıçlı Türk tipinin aynısı idi.Halen daha aynı durumla yüzleştiği için psikolojik tedavi gören pek çok Rum ve Yunan askerinin olduğunu biliyoruz.
Herkesin göz yaşları süzülüyordu,bu duygusal andan sonra fazla bir şey konuşma imkanı olmadı Denktaş ve mahiyetindekiler bizimle vedalaşarak ayrıldılar.
Daha sonra kendilerini makamında ziyaret ettik,aklımda kalan her haliyle vakar ve tevazudur.
Sonraki günlerde rahmetli Denktaş heyetimize Girne’nin güzel bir mekanında mütevazı bir resepsiyon verdiler.
Kıbrıs’tan ayrılırken,yükselen bayrağın asla inmeyeceğine inanıyorduk.
DENKTAŞI YAKINDAN TANIMAK
15 kasım 1983 yılında KKTC ilan edilmiş ve Rauf Denktaş’ta kurucu cumhur başkanlığını şerefle kazanmıştır.
1985 yılının sonbahar başlangıcı olduğunu hatırlıyorum.Bodrum koyunda Milliyet Holding (Şimdiki Doğan Holding)’in işlettiği tatil köyünde görev yapıyordum.Aydın Doğan bey Rauf Denktaş beyin misafirimiz olacağını bildirdi.
Rahmetli Denktaş beyi muhterem eşleri Ayhan Hanımefendi ile on beş gün misafir ettik.
Tatil köyüne girilişlerinden kısa bir müddet sonra tesisin müdürü rahmetli Nezih Ohri bey ile birilikte ziyaret ettik ve talimatlarını öğrenmek istedik.
Özellikle hiçbir hususi muamele yapılmamasını ve resmi korumaya gerek olmadığını ifade ettiler.Tabi ilçe mülki erkanı onu rahatsız etmeyecek şekilde gerekli tedbirleri 24 saat devreye soktular.
Aklımdan hiç çıkmayan halleri hanım efendileriyle el ele yürümeleri ve sabahın erken saatlerinde gün doğuşunu,akşamda gün batışını birlikte seyretmeleriydi.
Mütebbessim çehresinin bile gizleyemediği bir mahzunluğu vardı,nezaket onun hali idi.
Yetimdi ve çileyle pişmişti,iman ve ihlâs sahibiydi.
Ardında buna şahadet edecek çok şey bıraktı.
Saadet sırları adlı kitabının 92 sayfasında; Campbell den aktardığı:
“Arkaya bıraktığımız kalplerde kalmak,ölmemek demektir” diyor.
Ve ünlü şair Tagore’nun şu mısraları ile Allah’a yalvarıyor:
“Senden duam şudur, Sahibim (Allah’ım):
“Vur kalbimdeki çoraklığın,ihtiyacın köküne çarp.Bana sevinç ve üzüntülerime kolayca dayanabilecek kuvveti ver;
Bana yoksulu asla inkâr etmeyecek ve küstah kudret karşısında diz çökmeyecek kuvveti ver;
Bana fikrimi gündelik,değersiz şeylerin ta üstünde tutacak kuvveti ver;
Ve bana , kuvvetimi Senin iradene , emrine sevgi ile teslim edecek kuvveti ver.”