Mesela biz bir nesneye baktığımızda aklımızdakiler ışığında nesneyi yorumluyoruz; nesnenin bir ağırlığı var, görünüşü var kokusu varsa kokusu var ve bu doğrultularda yapılan değerlendirme sonucu nesnenin ne olduğu hakkında bilgi sahibi oluyoruz. Bu yaklaşım rasyonalistlerin yaklaşımıdır. Rasyonalistler der ki nesnelere ilişkin ya da dış dünyaya ilişkin bilgi edinirken aklımızda ki bu kavram ve kategorileri nesnelere uygularız. 

Bu şekilde nesneler hakkında bilgi sahibi oluruz. Bu durumda hukuk açısından ise nesnemiz toplum olacaktır.  

Hukuk teorisi söz konusu olduğunda insan hakkında evrensel bazı kategoriler vardır. Mesela doğal hukukçular der ki; borçlar hukukunda gördüğünüz gibi gabin kavramı, fahiş fiyat gibi kavramlar evrenseldir akıldan gelir. Bunlar tıpkı aklın diğer genel ilkeleri gibi zaman mekân ilkesi gibi bu tür kavramlar nesneden gelmez akıldan gelir. Yani evrensel kavramların toplumsal nesnelerden geldiğini söylemezler. Onlar derler ki hukuksal evrensel kavramlar toplumsal nesneden değil insan aklından gelir. Dolayısıyla insan aklı tüm insanlar için aynı olduğundan yani insan akılsal varlık olduğundan evrensel hukukun temelleri oluşmuştur.  

Doğal hukuk düşüncesine göre evrensel hukuk vardır çünkü tüm insanlar akıl sahibidir ve akıl çevresinde evrensel bazı kategoriler vardır. Biz dış dünya hakkında bilgi sahibi olmak istediğimiz de her şeyin bir nedeni olduğunu düşünürüz. Rasyonalistler buna katılmazlar derler ki; doğada su ısıtılması ve su kavramları yan yana geldiğinde yani su ısıtıldığın da su kaynar. Doğal hukukçular ise suyun ısıtılınca kaynamasını nedensellik ilkesi olarak kabul etmezler. Su yüz derecede kaynar bugün bunu gördük ve gelecekte de muhtemelen böyle olacak fakat insan zamansal ve mekânsal bir varlık olduğu için beş milyar öncesinde suyun yüz derecede kaynayıp kaynamadığını bilemez. Ya da beş milyar yıl sonra suyun yüz derce de kaynayacağını bilemezsiniz. Fakat aklımızdaki nedensellik ilkesine göre her şeyin bir nedeni vardır.  

Rasyonalistler der ki bu ilke doğadan kaynaklanmış olamaz çünkü doğadan yola çıkarak her şeyin bir nedeni vardır sonucuna ulaşamayız. Öyleyse derler; her şeyin nedeni vardır şekilde bir nedensellik ilkesi doğadan kaynaklanmıyorsa nereden geliyor dediğimizde doğal hukukun ilahi kavramına bağlı olarak evrensellik ilkesi insan aklına Tanrı tarafından yaratılırken insan aklına evrensel kaideler konulmuştur. 

Ahlak ve hukuk ilkeleri Tanrısal irade tarafından insan aklına yerleştirilmiştir. İlerleyen süreçte doğal hukuk ve ilahi hukukun laikleşmesi modernleşmesi ile birlikte denilecektir ki insan aklında yer alan evrensel ilkelerin kaynağı Tanrı değil doğadır. İnsanlar doğaya akıl varlığı olarak gelirler ve doğada insan aklına belirli evrensel konular ortaya çıkarır. Bu doğrultu da suyun yüz derecede kaynamasına tekrar değinecek olursak; dediğimiz gibi suyun yüz derecede kaynadığını kesin olarak söyleyebilmemiz için bunu geçmişte ve gelecekte test etmemiz gerekir ve insan bunu yapamaz. Bu doğrultuda suyun geçmişte yüz derecede donmadığını gelecekte ise suyun elli derecede kaynamayacağını kesin olarak bilemeyiz. Bu durumda şunu söyleriz ki bu konularda bilimsel olarak varılan sonuçlar eğretidir, değişkendir, yerine başkası konulabilir 

Konumuza örnek verecek olursak 17. 18 yy da zaman ve mekân mutlaktır fakat Einstein ile bu değişmez zaman ve mekân mutlak olmaktan çıkmış birbirine bağımlı olmaya başlamıştır.

Bilimsel olarak elde edilen bilgiler mutlak değildir, değişime tabidir ve bunlar önyargıdır…

Saygıyla