Son zamanlarda Amerika'dan katıldığı tv programlarında koronavirüsle ilgili yaptığı açıklamalarla adından söz ettiren ünlü Türk bilim insanı Prof. Dr. Mehmet Çilingiroğlu ile salgının son durumunu konuştuk. Herkesin cevabını merakla beklediği Koronavirüs daha ne kadar sürecek? Aşı ile ilgili son tahminler neler? Ne zaman normal hayatımıza dönebileceğiz? sorularını Prof. Dr. Çilingiroğlu yanıtladı

Röportaj: Anıl Sural
www.twitter.com/AnilSural
Fotoğraf: Rona Doğan
Önce Vatan Gazetesi - Washington DC

Mehmet Hocam malum tüm dünya koronavirüs ile mücadele ediyor. Öncelikle Türkiye ve ABD’deki en son durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?


Dünya genelinde koronavirüs vaka sayısı 2 milyonu geçmiş durumda ve hızla artmaya devam etmekte. Malesef rakamların hızla artmaya devam etmesinin ana sebebi Çin dışındaki ülkelerin yeterli ve çok önemli olan tedbirleri zamanında almamış olması. Tabiki burada da Dünya Sağlık Örgütü (DSO) , ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC) ve ABD Başkanı Trump’ın da başarısız liderliklerinin yanısıra, Çin hükümetinin DSO’nun ülkeye girmesine ve bu ölümcül virüsü çalışmasına izin vermemiş olması ve aynı zamanda Çin hükümetinin bu virüsün yayılmasını önlemek için sınırlarını diğer ülkelere kapatmış olması başlıca sebepler.
Bu kötü kararların hepsi yüzbinlerce ölüme neden olmuş ve çok yakında milyonlarca masum insanın daha ölümüne neden olacaktır. Şuana kadar 547 bin vaka iyileşmiş ancak bu kişilerin hali hazırda virüsü uzun süreli yaymaya devam edip etmedikleri net değil. 56 bin hasta halen yoğun bakımda ve kritik durumlarını korumakta, dolayısı ile büyük kısmı bu hastaların maalesef ölecektir elimizdeki tedavi yöntemlerine rağmen.
ABD’de bugüne kadar toplam yaklaşık 700 bin toplam vaka ve ortalama 35 bin ölü bulunmakta. 330 milyonluk nüfusa sahip Amerika'da yapılan toplam test sayısı 3.4 milyon. 84 milyon nüfuslu Türkiye içinse toplam vaka sayısı ortalama 74 bin, ölü sayısı 1643 ve toplam test sayısı ise 518 bin. Her ne kadar Türkiye daha iyi durumda görülse de her iki ülkede de yeni vaka sayıları ve ölüm sayıları günlük olarak artmakta. Türkiye’deki toplam vaka sayısı yakında Çin'deki toplam vaka sayısına yaklaşma yönünde, her ne kadar Çin’in rakam verileri gerçekçi olmasa da durum bu.

Peki aşı bulunana kadar ne olacak?


Açıkçası aşı bulunup FDA onayı alıp seri üretime geçene kadarki sürede, en iyi ihtimalle sağlık çalışanları için en erken Eylül 2020 tarihi, toplumun geneli için ise en erken 2021'in ilkbahar ayları, bu tarihlere kadar koronavirüsle yan yana yaşamayı öğrenmek zorundayız. Tabiki bu arada sosyal mesafe, sıkça el yıkamak, maske kullanmak gibi önleyici önlemlere tamamen uymamız şartı ile. Aksi taktirde vaka ve ölüm sayıları artmaya devam edecek. Ayrıca koronavirüs tüm dünya ülkeleri el ele verip birlikte hareket etmedikleri müddetçe pandemiye devam edecektir.

Yazın sıcaklarla bu virüste bir yavaşlama mümkün mü?


Bu virüsün yazın davranış şekli sadece virüsün biyolojik yapısına bağlı olmayacak en önemlisi genel toplumun sosyal mesafe, sık sık el yıkama, maske giyme gibi çok önemli önlemlere devam etmesine de bağlı. ABD’nin Güney California ve Florida eyaletlerindeki vakalara ve güney yarım küredeki ülkelerdeki vakalara bakarsak bu virüsün yazın da devam edeceğinden şüphe yok.

Peki hocam ne zaman normal hayata dönebileceğiz?


Büyük ihtimalle vakalarda büyük bir artış olmaz ise bir ay daha evde kalıp maske takma ve sosyal mesafe kurallarına kesin ve net uyarsak kademeli bir şekilde normal hayata dönüş başlayabilir. İlk kademede test edilmiş kişiler, sosyal mesafeye uyarak, maske kullanarak, bir toplantı anında 10 kişiden fazla olmamak, okulların kapalı olması kaydıyla popülasyonun bir kısmı normal hayata dönebilecek. Ama çok kontrollü şekilde. Bağışıklığı düşük ve yaşlı hastala bir süre daha evde kalmak zorundalar. Elbette bununla ilgili yönlendirmeler Türkiye’deki bilimsel kurul tarafından yapılacaktır. Bu arada bu bir aylık süreçte Danimarka, Almanya, Çekya, Norveç gibi düşük vaka bulunan ülkeler normale dönmenin ilk basamaklarını kontrollü bir şekilde almaya başlayacaklar. Bizim de bu ülkelerin neler yaptıklarını gözlemleyip ona göre süreci takip etmemiz önemli.

Kesin kullanılabilecek ilaç tedavisi var mı?


Öncelikle Çin’den gelen hiç bir öneriye inanmıyorum bunu da kesin ve net olarak söylüyorum. Bu virüsü gerekli önlemleri almamakla başımıza musallat eden zaten Çin. İnsan haklarını tanımayan, dünyanın en güçlü ekonomisine sahipken insanını aç bırakan yine Çin Hükümeti. Bunlar yetmiyormuş gibi salgın tüm dünyada devam ederken, utanmadan hayvan pazarını tekrar açan bu acımasız ülkeden gelen hiç bir bilgiye inanmıyorum. Sadece ben değil batı ülkeleri de inanmıyor. ABD ve Türkiye de dahil pek çok ülkede farklı tedavi yöntemleri aktif olarak deneniyor.

Bu virüs en başta sadece Çin’in Wuhan eyaletinde merkezleşmişken bütün dünya ülkelerine yayılmış olmasından kim veya kimler sorumludur?


En başta Çin Hükümetinin kendisi. Bu virüsün öldürücü bir virüs olması ve kendi ülkelerinde yaygın bir epidemi olmasına rağmen Çin Hükümeti dünyadaki diğer ülkeleri zamanında hazır olmaları için bilgilendermediği gibi DSO'nun ve batı ülkelerinin ülkeye girip bu virüsü izole edip aşı vs ilaç çalışmalarının başlamasına kesinlikle engel olmuştur. Bunun yanında DSO başarısız olmuştur. Maske takmayı en başından ve hali hazırda bile herkese önermediği için 'asemptomatic carrier' yani klinik bulguları olmayan ama virüsü taşıyan kişilerle tüm dünyaya yayılmasına neden olmuştur. DSO başkanını istifaya çağırıyoruz. ABD içinde başkan Trump'ta en başından bu virüsün önemli bir şey olmadığını grip gibi gelip geçeceğini söyleyerek açıkçası vakit kaybetmiş hiç bir hazırlık yapmamıştır. Amerika, Çin Hükümetinin bu virüsü laboratuarda ürettiği ve virüsü dünyaya salış şeklinin önceden planlanmış bir oyun olduğunu düşündüğü için konuyla ilgili soruşturma başlattı. Aynı zamanda başkan Trump ABD'nin her yıl DSO'ne verdiği 500 milyon dolarlık fonunu da durdurdu.

Siz önemli tanınan bir kardiyoloji ve dahiliyeci uzmanısınız. Milletimizi elinizden geldiğince aydınlattınız bu virüs konusunda. Bunu yapmaktaki amacınız neydi ve ne gibi olumsuzluklar gördünüz size karşı?


Ben 26 yıldır ABD'de en iyi merkezlerde çalışmış görev yapmış bir biliminsanıyım. Yaptığım yayınlar, aldığım araştırma ödülleri, patentler, verdiğim eğitim ki uluslararası bir eğitim, ortada. Sadece ABD de hem tıp hem de biomühendislik alanında bir çok üniversiteden profesörlük unvanım var ki ABD de kimse profesör müsün diye sormaz. Çünkü burada ego yok. Adam bir şeyi sorar ve önemser: işini en iyi şekilde yapıyor musun; hastana en iyi, en insancıl şekilde davranıyor musun? Temel budur. Ben aklımın erdiğince ABD'de gördüğüm kötü durumların ülkemizde olmaması için milletimizi ve meslektaşlarımı naçizane bilgilendirmek istedim. Karşılığında yüce Türk milletinden çok özel ve büyük bir sevgi-saygı gördüm. Ancak bu beyaz Türklermiymiş neymiş -ki biz Türkler hepimiz beyazız siyah olanımız yok- bazılarının çekemediklerini hatta sinir krizleri geçirdiklerini kategorize etmeye çalıştıklarını görüyorum. Halbuki biraz araştırsalar saygı duyacaklar. Bir yaşam tecrübemi de sizinle paylaşayım, başaramayanlar, başaranları her zaman eleştirir, bilimi, sanatı, uygarlığı ve medeniyeti kendine ait gören, kendini diğerlerinden üstün ve özellikli görenler, bilimi, sanatı toplumun geri kalanıyla paylaşırsa bir özelliklerinin kalmayacağını ve topluma tepeden bakamayacağını biliyor. Allah akıl ve izan versin yoksa hayatlarını gerçekten bilime vermiş, bir çok şey başarmış kişileri taşlayarak boşuna mutsuz bir şekilde geçereceklerdir. Onları duymuyor yorumlarına bakmıyorum, zamanlarını kaybediyorlar. Ben milletimi ve halkımı çok seviyorum. Benim için önemli olanlar onlar.
Son söz olarak şunu eklemek istiyorum, sosyal medya hesabımdan da paylaşmıştım. “Yurtdışında yaşayıp, ülkesini “tarafgir” eleştirdikçe itibar göreceğini zanneden “sözde” akademisyenlerin, anne babasından utanan aşağılık kompleksli ergenlerden farkı yok”