‘KÂŞGARLI MAHMUD, ORİJİNAL BİR ESER YARATMIŞTIR.

11. YÜZYIL İÇİN 9.000 KELİMELİK BİR SÖZ VARLIĞI FEVKALADE MÜHİMDİR.’

PROF. DR. AHMET B. ERCİLASUN İLE DÎVÂNU LUGATİ’T-TÜRK HAKKINDA MÜLÂKAT

Oğuz Çetinoğlu: Dîvânu Lugati’t-Türk (DLT) çok yönlü bir şâheser: Hem ansiklopedi hem antoloji… Aynı zamanda lugat, dilbilgisi, coğrafya, kültür ve diğer ilim sahâlarında bilgiler ihtiva ediyor. DLT’nin öncesinde ve sonrasında hazırlanmış, Doğu ve Batı dünyasının ürünü olan hangi eserle mukayese edilebilir? 

Prof. Dr. Ahmet B. Ercilasun: DLT, 1072-1077 yıllarında yazılmış ansiklopedik bir sözlüktür. O yıllarda Arap sözlükçülük geleneği çok gelişmişti. Bunun sebebi açıktır. İslam bilginleri Kur’an’ı doğru anlamak için 8. yüzyıldan itibaren sözlük ve gramer alanında büyük bir gelişme içine girmişlerdir. Esasen 10-11. yüzyıllar dünyasının en gelişmiş medeniyeti, temelinde Müslümanlık olan, fakat eski Mısır, Yunan, İran ve Hint medeniyetlerinden de beslenen Ön Asya* medeniyeti idi. Türkler de 10. yüzyıldan itibaren bu medeniyete büyük katkılar sağlamışlardır. İşte DLT, bu medeniyetin geliştirdiği Arap sözlükçülüğünden etkilenmiştir ve ancak onlarla mukayese edilebilir. Fakat Kâşgarlı Mahmud, Arap sözlükçülük geleneğinden yararlanmakla birlikte Türkçenin kendine has özelliklerini de dikkate alarak orijinal bir eser yaratmasını bilmiştir. 11. yüzyıl için 9.000 kelimelik bir söz varlığı fevkalade mühimdir. Kaldı ki DLT, sizin de sorunuzda belirttiğiniz gibi sadece basit bir sözlük değildir. O aynı zamanda Karahanlı* dönemi Türkçesinin küçük bir grameridir*. O zamanki Türk boylarının* ağızları* hakkında bilgiler veren diyalektolojik* bir eserdir ki bu onun en orijinal yönlerinden biridir. Kelimelere verdiği örnekler içinde bulunan şiir ve atasözleri ile ilk şiir ve atasözü külliyatı* da DLT olmaktadır. Türklere âit birçok efsane ve âdeti de bu eserden öğrenmekteyiz. Ziyat Akkoyunlu ile birlikte hazırladığımız DLT yayınının girişinde eserin özelliklerini 10 madde hâlinde sıraladım. 

Çetinoğlu: Yaşadığımız döneme ‘bilgi çağı’ deniliyor. Bilgi her zaman vardı. ‘Bilgiye ulaşım çağı’ daha uygun isimlendirme olsa gerek. Çağımızın sağladığı bilgiye erişim imkânları ile DLT’nin bir açığı ve yanlışı veya isâbetsiz bir değerlendirmesi tespit edilebilmiş midir?

Prof. Ercilasun: Yıllardan beri DLT üzerinde çalışıyorum. Bugüne kadar eserin herhangi bir açığına veya isabetsiz bir değerlendirmeye rastlamadım. Ancak, DLT’nin elimizde tek bir nüshası var; o da asıl nüshadan 189 yıl sonra istinsah* edilmiş. Müstensihin* ve sonradan kitaba sâhip olanların kelimelerdeki harekeler üzerinde oynamaları, müdahaleleri var. Bunlar, Kâşgarlı Mahmud dönemindeki söylenişleri tam olarak tespit etmekte karışıklıklar yaratabiliyor. Bilim adamları çeşitli ölçütler kullanarak bu karışıklıkları gidermeye çalışmışlardır. Kâşgarlı Mahmud’dan kaynaklanmayan bu karışıklık dışında eserde bir yanlışlık tespit etmiş değilim. Tam tersine beklenmedik açıklamalarıyla Kâşgarlı bizi sık sık şaşırtmaktadır.

Çetinoğlu: Kaşgarlı Mahmud, kelimeleri açıklamak için yazarını belirtmeksizin şiirlerden de faydalanıyor. Sizde, bu şiirlerden bir kısmının Kaşgarlı Mahmud’a âit olabileceği düşüncesi oluştu mu? 

Prof. Ercilasun: Evet, bazı şiirler kendisine âit olabilir. Ömer Faruk Akün*, Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi’ne yazdığı maddede Terken Katun’a hitaben yazılan üç beytin Kâşgarlı’ya âit olabileceğini belirtir. Terken Katun, Selçuklu Sultanı Melikşah’ın eşidir ve aslında bir Karahanlı prensesidir. Kâşgarlı da malum, Karahanlı hanedanından veya en azından üst tabakasından biri idi. Eserde Kâşgarlı’ya âit başka şiirler de olabilir. Ama koşmaların, özellikle pastoral* koşmaların anonim olduklarını düşünüyorum. 

Çetinoğlu: Kaşgarlı Mahmud,’un tespit ettiği Türk dilbilgisi kaidelerinin günümüze yansıması ile alâkalı düşünceleriniz nelerdir? 

Prof. Ercilasun: Kâşgarlı kendi döneminin standart Türkçesinin dil bilgisi kurallarını tespit etmiştir. O dönemin standart Türkçesi, Kâşgar ve çevresinde kullanılıyordu. Ağızlara âit malumat ise dil bilgisi kurallarından çok kelimelerin farklı söylenişleriyle veya bir kavram için kullanılan farklı kelimelerle ilgiliydi. Dil bilgisi konusunda ise çok farklılıklar yoktu. 

Her dil devamlı gelişme ve değişme hâlindedir. Dolayısıyla bugün, DLT’deki söz varlığına ve dil bilgisi kurallarına tamamen uyan hiçbir Türk lehçesi* yoktur. Ancak Türk Dünyası’ndaki bütün lehçe ve ağızların târihi incelenirken DLT’ye, eski Uygur* metinlerine ve bengü taşlara* mutlaka başvurulur. Çünkü büyük ölçüde hepsinin kökü o dönemlere çıkar. Söz gelişi, DLT’deki kelimelerin Türkiye Türkçesinde, Azerbaycan’da, Kazak, Kırgız, Özbek, Tatar, Hakas vb. Türk lehçelerinde ne ölçüde ve nasıl yaşadıklarını uzmanlar incelemektedirler. 

DERKENAR:

ESER HAKKINDA GENEL BİLGİ

Dîvânu Lugati’t-Türk (DLT) her şeyden önce bir sözlüktür. Ancak gerek eserde yer alan söz varlığının tematik* çeşitliliği gerek birçok kelime için karşılık vermekten öte yapılan açıklamalar, gerek girişte ve bazı bölüm sonlarında verilen bilgiler eseri âdeta bir Türkiyat ansiklopedisi hâline getirmiştir. Bu sebeple DLT hakkında tam bir fikir sâhibi olabilmek için muhtevasıyla ilgili özellikleri maddeler hâlinde belirtmek yararlı olacaktır.

1-DLT, 9 000 civarında Türkçe kelimenin Arapça karşılıklarını veren bir sözlüktür.

2-DLT, çeşitli bölümlerin veya kelime listelerinin sonunda yapılan gramer açıklamaları, özellikle y. 279-304. sayfalar arasında verilen bilgiler dolayısıyla 11. yüzyıl ölçünlü* Türkçesinin küçük bir grameridir.

3-DLT, 11. yüzyıldaki Türk boylarının ağızları* hakkında bilgiler veren diyalektolojik* bir çalışmadır.

4-DLT, 11. yüzyıldaki Türk boy* ve alt boyları hakkında bilgiler veren etnolojik* bir eserdir.

5-DLT, 11. yüzyıl Türk coğrafyasına âit birçok şehir, kasaba, köy, akarsu, göl, dağ adlarını içine alan bunların birçoğunu bir haritada gösteren ve bazıları hakkında kısa bilgiler veren bir coğrafya eseridir.

6-DLT, yer adları yanında, kişi adlarına da yer veren onomastik* bir çalışmadır. 

7-DLT, Türklere âit bazı efsaneleri, çeşitli âdet ve inanışları içine alan; tarım, hayvancılık, avcılık, çeşitli zanaat ve mesleklerle; giyim-kuşam, süslenme, eşya ve aletler, silahlar ve at takımları, çeşitli yiyecek içecek ve yemeklerle ilgili bilgiler veren; eğlence, oyun ve çalgı aletleri hakkında bilgilenmemizi sağlayan bir halk bilimi eseridir.

8-DLT, çeşitli hastalıklar, tedavi şekilleri ve ilaçlar hakkında bilgi veren bir halk hekimliği kitabıdır.

9-DLT, 300'e yakın atasözü ile, 11. yüzyıla âit bir atalar sözü külliyatıdır*.

10-DLT, çeşitli kelimelere örnek olarak verilmiş, tamamı 764 mısra tutan dörtlük ve beyitleriyle 11. yüzyıla âit bir şiir antolojisidir.

Bu bölümde DLT hakkında genel bir fikir vermek amaçlanmıştır. Eserle ilgili daha ayrıntılı bilgiler "DLT'nin Yapısı" bölümünde yer alacaktır.

Kaynak: Ahmet B. Ercilasun - Ziyat Akkoyunlu: Kâşgarlı Mahmud / Dîvânu Lugâti’t-Türk / Giriş - Metin - Çeviri - Notlar - Dizin. s: xvi, Türk Dil Kurumu, Ankara 2018

Açıklamalar:

ağız: Bölgelere ve mesleklere göre değişen söyleyiş şekilleri, ses ve melodi hususiyetleri ve şîve.

bengü taşlar: Ebedî taş, âbide. Türkler arasında bu kelimeler Türklerin ilk yazılı eseri olan Orhun Âbideleri’ni ifâde eder.  

boy: Aynı soydan gelen âilelerin oluşturduğu birlik. 

diyalektolojik: Bir dilin ağızlarının / şivelerinin yayılış sâhalarını  ve sâhalardaki özelliklerini inceleyen dilbilgisi kolu ile alâkalı. 

etnolojik: Irkların kültürlerini inceleyen ilim dalı ile alakâlı.

gramer: Dil bilgisi 

istinsah: Matbaanın olmadığı dönemlerde bir kitabın yazma suretiyle çoğaltılması işlemi.

Karahanlı: 840-1212 yılları arasında hüküm süren Müslüman Türk Cihan Devleti. Başşehri, günümüzde Çin işgali altında bulunan Doğu Türkistan’da Kâşgar şehri idi. En önemli hükümdârı Abdülkerim Satuk Buğra Han’dır. 

külliyat: Belli bir konudaki bütün eserlerin bir arada bulunması.

lehçe: Bir dilin çeşitli bölge ve topluluklarda, kaide ve kelime hazinesi olarak fazlaca farklılaşmamış kollarına verilen ad. 

müstensih: İstinsah işini yapan kişi.

onomastik: İsim bilgili ile alâkalı.

ölçünlü: Kaideleri lugatlerde ve imla kılavuzlarında tespit edilmiş, mahallî özelliklerle değişime uğramamış, standart dil. 

Ömer Faruk Akün: 1926-2016 yılları arasında yaşamış Türk Dili ve Edebiyatı Profesörü.

Ön Asya: Asya kıtasının batısında yer alan coğrafî bölge. Fırat nehri sınır kabul edilerek, Suriye’nin kuzey kesimlerini, Anadolu’yu, Akdeniz, Karadeniz ve Ege adaları batı sınırı olmak üzere Ege Deniz denizinin bir kısmını içine alan 755.000 kilometrekare genişliğindeki bölge. 

pastoral: Tabiat, kır hayatını, buralardaki insanların yaşayışını ve hayat görüşünü konu edinen eser.

tematik: Belli bir konu esas alınarak o konu ile alâkalı bilgilerin bir araya getirilmesi

Uygur: Târihte ilk defa yerleşik hayata geçen Türkler. Uygurlarla alâkalı ilk kalıntılar M.Ö. 176 ve 43 yıllarına âit olmak üzere Kırgızistan’da Issık Göl civarında bulunmuştur. 716 yılındaki olaylar sebebiyle adı Orhun Kitâbeleri’nde geçmektedir. Göktürkler gibi Hun neslinden gelmektedirler. 

Prof. Dr. AHMET BİCAN ERCİLASUN:

8 Şubat 1943 târihinde İzmir’de dünyaya geldi. Büyükbabasının vefatı üzerine 1946’da âilece Kıbrıs’ın Gazi Magosa şehrine bağlı Büyükkonuk Köyü’ne yerleştiler, 1951 yılında İzmir’e döndüler. İlk ve ortaokul ile İmam Hatip Lisesi’ni İzmir’de okudu.  Fark imtihanı vererek 1963 yılında klasik lise diploması aldı. 

Aynı yıl, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji Bölümü’nde yüksek tahsile başladı.  Ali Nihat Tarlan, Abdülkadir Karahan, Zeki Velidi Togan, İbrahim Kafesoğlu, Fahir İz, Prof. Dr. Mehmet Kaplan, Ömer Faruk Akün, Reşit Rahmeti Arat, Ahmet Caferoğlu, Faruk Kadri Timurtaş, Muharrem Ergin, Kemal Eraslan, İnci Enginün ve Mertol Tulum … gibi profesörlerden dersler alarak 1967 yılında mezun oldu.

Ercilasun, 1967 yılında Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’de açılan asistanlık imtihanını kazandı.  

1967-1971 yılları arasında, bir yandan Atatürk Üniversitesi’nde öğrencilere Türkiye Türkçesi, Osmanlı Türkçesi, Orhun Türkçesi dersleri verirken; Kars ve ilçelerinde derlemeler yaptı.

1971 yılında Dr. ünvanını aldı, aynı yıl, Hacettepe Üniversitesi Sosyal ve İdarî Bilimler Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne öğretim görevlisi olarak tâyin edildi.

Haziran 1976- Ağustos 1977 döneminde Amerika Birleşik Devletleri’nde Washington Üniversitesi’nde misafir araştırmacı olarak bulundu.

Doktora sonrasında çalışmalarını daha ziyâde Türk lehçeleri, eski Türk dili ve Türkiye Türkçesi’nin problemleri üzerinde çalıştı. 1979 yılında Doçent unvanını aldı.

1980 yılında Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü aslî üyeliğine seçilen Doç. Dr. Ahmet Bican Ercilasun, 1983 yılında (ek görevle) Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Bölümü Başkanlığına tâyin edildi. Bu görevi 1985 yılına kadar devam etti. 1983 yılında Yüksek Öğretim Kurulu tarafından Türk Dil Kurumu Aslî Üyeliği’ne seçildi.

1984 yılında “Dilde Birlik” adlı eseriyle, Türkiye Millî Kültür Vakfı’nın ‘Fikir Dalı Armağanı’na lâyık görüldü.

1986 yılında Gazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi’ne Profesör olarak tâyin edildi. Bu fakültenin Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü kurdu. 1986-1991 yılları arasında Gazi Üniversitesi Basın-Yayın Yüksek Okulu’nda müdürlüğü yaptı.

1991 yılında, dönemin Kültür Bakanı Namık Kemal Zeybek’in isteği üzerine Türk Cumhuriyetleri’nden gelen bilim heyetine başkanlık edip, Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü’nü hazırladı. 1992 yılında Gazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü’nü kurdu ve bölüm başkanı oldu. 1993 yılında Yüksek Öğretim Kurulu’nda Türk Dünyası Müşâviri olarak görev yaptı.

03.11.1993 târihinde vekâleten; 24.04.1994 târihinde ise, Üçlü Kararname ile asaleten Türk Dil Kurumu Başkanı olarak tâyin edildi. 06.11.2000 târihinde Türk Dil Kurumu başkanlığından kendi isteğiyle ayrıldı. 20.01.2001 – 20.01.2002 târihleri arasında Türkiye-Kırgızistan Manas Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yaptı; fakültenin dekanlığını ve Türkoloji Bölümü’nün başkanlığını üstlendi. Hâlen Gazi Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde öğretim üyesidir. 

Türk Cumhuriyetleri’ni, ata dede Türk yurtlarını araştırma, inceleme, belgeleme ve görüntüleme maksadıyla defalarca dolaştı, Türk dünyasının problemleri üzerinde çalıştı,  şiir, deneme, hikâye, roman yazdı. Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı ve Azerbaycan Kültür Derneği üyesidir.

Kitap hâlinde yayınlanmış eserleri:

Arpaçay Köylerinden Derlemeler, Bugünkü Türk Alfabeleri, Kars İli Ağızları-Ses Bilgisi, Kutadgu Bilig Grameri-Fiil, Dilde Birlik, Uygur Halk Masalları (Şekür Turan’la), Türk Dili ve Kompozisyon Bilgileri (Ortak), Moğolistan ve Çin Günlüğü, Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü, Türk Dünyası Üzerine İncelemeler, Türk’ün Kayıp Kitabı, Atsız, Türkçülüğün Mistik Önderi, Atsız’ın Hikâyeleri (Yayına hazırlayan)