Prandelli yanılttı!
Doğrusunu söylemem gerekirse, Mancini’den boşalan teknik direktörlük koltuğuna oturan Prandelli’nin Sarı Kırmızılı takımın başında başarılı olacağını düşünenlerdendim. Lakin yanılmışım…
Genel kurulun göreve getirdiği Duygun Yarsuvat yönetiminin, özellikle de Abdürrahim Albayrak ve Ali Dürüst’ün, “Hocamıza güveniyoruz, arkasındayız” dediği Cesare Prandelli ile Belçika deplasmanı sonrasında yollarını ayırması haftanın dikkat çekici gelişmesiydi. Aslında, Prandelli dönemine şöyle panoramik bir bakış attığımızda, bu ayrılığın neredeyse kaçınılmaz bir son olduğunu anlamak çok değil. Çünkü Avrupa’da alınan başarısızlığı da bir kenara bırakırsak, İtalyan teknik adamın her iki kulvarda da, ne sahada uygulatmaya çalıştığı taktik, ne de oturmuş bir kadro iskeleti vardı. Yani, iki maç üst üste aynı kadro ile çıkıtığına pek rastlamadık hocanın. Hatta daha da ileriye giderek, aynı taktiği uyguladığını da söyleyemeyiz. Hiç kuşku yok ki, her maçın ayrı bir senaryosu, ayrı bir futbol anlayışı vardır. Buna itirazımız yok. Ancak her ne olursa olsun, bir takımın taktiksel değişim ve rotasyonlar dışında belirli bir şablonu vardır. Biri iki isim değişikliği ve sahaya yayılış ve oynanan futbol büyük bir oranda birbiriyle benzeşir. Bir düşünün isterseniz, Biliç’in, İsmail Kartal’ın ya da ne bileyim, Ertuğrul Sağlam, Şenol Güneş gibi isimleri bir gözümüzün önüne getirelim isterseniz…
Neyse, biz İtalya Milli takımı başta olmak üzere, Roma, Fiorentina, Parma ve Lecce gibi takımların başında sahaya çıkmış bir insanı değerlendirirken, kantarın topuzunu kaçırmayalım ve “Galatasaray’la dokusu uyuşmadı” deyip. Bu konuya noktayı koyalım.
Noktayı koyduktan sonra da pek tabi ki, Prandelli’nin yerine getirilen Hamza Hamzaoğlu için de iki kelam edelim. Öncelikle şunu söylemek zorundayım. Şu ortamda Galatasaray’ın başına gelebilecek en doğru isim seçilmiştir. Akhisar’da yaptığı işler ortada. Yaptığı o işler nedeniyle geldiği A Milli takım yardımcı antrenörlüğü, bir anlamda yakaladığı başarılı çizginin ödülüdür. Futbolculuk döneminde de kendisini çok sevdiğim sevgili Hamza Hamzaoğlu’nun Galatasaray için doğru ve bir o kadar da gerçekçi bir karar olduğunu söylemek gerek. Umarım, Sarı Kırmızılı kulübe, geçmiş dönemde futbolcu olarak verdiği hizmetlere, bu kez teknik adam olarak devam eder.
Bu arada, geçtiğimiz hafta, Avrupa’da ülkemizi temsil eden üç takımımız da zorlu mücadeleler verdi. Galatasaray Şampiyonlar Ligi’ndeki, ‘ya tamam, ya devam’ mücadelesinde Belçika deplasmanında Anderlecht’le karşılaştı. Açıkça söylemek gerekirse, Sarı Kırmızılı takım için bu karşılaşmanın öncesinde, bu yıl ‘tamam’ durumundaydı. Ancak hani derler ya, “Çıkmayan canda umut vardır” diye. İşte o hesap göz önünde bulundurularak, hep ‘acaba mı?’ diye düşündük. Tabi ki her zaman olduğu gibi gerçekler hayallerin önüne geçti ve Galatasaray, bu sezon kendisini adeta mumla arattığı Avrupa’ya ‘hoşça kal’ dedi.
Beşiktaş ise, yalnızca gruptan çıkma adına değil, ülke puanı açısından da son derece önemli bir mücadelede, Asteras Tripolis deplasmanında 2-0 önğ geçtiği doksan dakikanın sonunda 2-2 berabere kalarak, hem istediğini aldı, hem de çekiştiğimiz Yunanistan’a ülke puanı kaptırmadı. Siyah Beyazlı takımı, gruptan çıkmayı garantilemesi ve ülke puanına katkıları adına bu anlamda yürekten kutluyoruz. Tebrikler Biliç ve öğrencileri.
Bu sezon Avrupa’daki bir diğer temsilcimiz olan Trabzonspor da istediğini aldı. Evinde çıktığı Metalist Kharkiv karşısında 3-1 kazanan Bordo Mavililer de istediğini almayı başardı. Takımın başına gelen Ersun Yanal’la yeniden bir ivme kazanan Karadeniz ekibi de alkışları hak ediyor.