Bir metafor yaparak, adını daha  o yıllarda – 80 ler sonu 90 ların başı- yeşilin önemini yüzlerce tonuyla vurgulayıp renkli sanatçıların ilk stand-up’larını yapıldığı Beyoğlu- Talimhane’ deki ilk kabare. Yeşil Kabare ile Ali Poyrazoğlu adı ‘gora’lının ayrılmaz sosu ve sosisi gibiydi. Tadına doyum olmazdı.

Yeşil ise … hep çok önemliydi. Anlayana ekolojik dengeler sinyal veriyordu.

Zamanın bu popüler yerinde kimler mi program yaptı?

Zeki Müren…Cem Özer… Demet Akbağ… Sezen Aksu…İbrahim Tatlıses…Uğur Yücel…Huysuz Virjin…

İstanbul’da bu muhteşem eğlence dünyasını bilmeyen yoktu. 90 lar yeni dünya anlayışına geçiş dönemidir. Ruhun teknolojiyle yüzleştiği, mutlulukların anlam değiştirdiği ve bu değişimin günümüze dek süren yıldız savaşları hali...

Ali Poyrazoğlu, o bilgiyle yıkanmış yaşanmışlıkları, akıcı ne zaman nereye geçtiği hissedilmeyen ironik yaklaşımları, grotesk bakışı ile gelmiş geçmiş sayılı değerlerden biridir. İstanbul Şehir Tiyatroları’nda başladığı oyunculuk kariyerinde pek çok tiyatro oyununda- Kent Oyuncuları, Dormen Tiyatrosu, Ulvi Uraz Tiyatrosu, Gülriz Sururi-Engin Cezzar Tiyatrosu- oynadı. Sonra  da Poyrazoğlu Tiyatrosu’nu (1972) kurdu. Dile kolay tam 60 yıldır sanatla iç içe olmak ve 50 yıldır kendi adını taşıyan tiyatroyu ayakta tutmak, dört kuşağa hitap eden kültür belleğine girmek, New York Broadway’de sahnelen Pera Palas adlı oyunda  İngilizce başrol oynamak…

‘TRT bizim için okul oldu.’ diyen Ali Poyrazoğlu 70’li yıllarda TRT’de canlandırdığı “Ali Uyanık” haksızlıklara karşı çıkan bir tiplemeydi ve çok ses getirmişti.

O dört bir yanı donanımlı bir oyuncu, yönetmen, yazar, çevirmen, seslendirme sanatçısı, radyo ve televizyon programcısı ve bu tatları bize vermeye devam ediyor.

O’nunla bu yıl, anılarını da katarak tiyatro ve operayı buluşturduğu Habanera Makamı’nda bir caz üçlüsüyle birlikte müziğin arka sokaklarına geçmiştik.

Son olarak da DESİDERATA’da İstanbul Devlet Opera ve Balesi Orkestrası’nı yönetti…

Georges Bizet’nin “Carmen” Operasına farklı bir pencereden bakıp, kukla Carmen’in başına gelenleri ironik bir gözle öğrendik.

AKM yıkıldı. Çok güldük eğlendik demek çok basit bir ifade şekli olur, oysa güçlü mizah dili zaman zaman çatala dönüştü tabağımızdakileri yaladı yuttu. 

Poyrazoğlu sanatın yaşamlarımızdaki o ‘paha biçilmez tadı’ ruhumuzda bırakıp gitti. Çok ustaca bir paçatayla tüm salonu ayakta alkışlamaya davet edip, biz o coşku dolu anları çekerken , o da muzipçe bizleri çekti. Sosyal medyada paylaşacağını söylerken çağın gereksinimlerine de gönderi de bulundu.

Kıssadan Hisse; Biz büyüklerimizin ‘Eti senin kemiği benim hocam’ dediği bir dönemden geldik. Bu şimdi ki gibi etin kilosu 200 liranın üzerine çıkınca kemik almaya yönlendirilmek demek değil, tam teçhizatla sabır ve emekle büyümekti...

Programda ; bölümlerin yanı sıra; Havanaise, Op.83 (Camille Saint-Saëns), Zigeunerweisen, Op.20 (Pablo De Sarasate), Goyescas: Intermezzo (Enrique Granados) adlı eserler sanatseverlere sunuldu.