Asla!  ne önce nede sonra asla!
Hiçbir şey için asla deme.. asla!!
Bu zor ve bir o kadar da,  üstün de çok düşünülerek söylenmesi gereken bir sözcük…. Hangi dilde olduğunun bir önemi yok..
Nağmelerin de bir şarkının…
Gözlerinde karşı cinsin….
Kokusunda bir garip terin….
Ne ırk, ne dil, ne din, ASLA asla deme!..
Bugün nefretle baktığına yarın imrenebilirsin.. Ve hatta onun yerinde olmak isteyebilirsin..
Hayat o kadar değişken, duygular o kadar oynaktır ki; kendine itiraf edemesin de zaman ve şartlar bunu gerektirdi dersin ;)  
Sonra çok çabuk saklanma kılıfları hazırlarsın.. Bu konu da ne kadar başarılı bir üreticidir insanoğlu ve ne kadar ustadır saklama ve saklanmalar da..…
Bir kere bakabilmeyi becerebilse kendine; üçüncü göz olarak ve eleştirebilse.. Ama nerdeeee ;)
Havalimanında eşimin özlemi ile uçağın kalkış saatini bekliyordum, büyük bir heyecan ve aşkla..
Çok yakışıklı bir adam etrafımda pervane gibi dönüp duruyor.  Sonradan öğrendim bir İngiliz ve adı Andrea… Dikkatimi çekti, zira yanında Filistinli bir Müslüman, Beyrutlu Yahudi din adamı ve makine mühendisi olan Hıristiyan Protestan kendisi ;)
Onun beni rahatsız ve bir o kadar da şımartan bakışlarıydı aslında dikkatimi çeken…
Ben bir Anadolu kadınıyım genç ve güzel J yolculuklarım da dikkat çekmemek ya da ne bileyim rahatsız edilmemek için başörtüsü kullanıyorum. Kesinlikle tarzım değil ama küçücük bir kadınım ben ve saklanmak en iyi korunma yöntemim oldu  her zaman.. Başörtüsü de bunlardan biri..
Andrea konuşmak istedi..  
Kalabalıklık ta ayakta kalmaktansa, masalarına buyur etti beni.   
Uçağım 1 saat kadar rötarlıydı zaten, onların uçuşlarına da baya zaman vardı…
Aslın da onun önemseyen ve şımartan bakışları, benim bu zıt üçlü grubu olan merakım… Ve karar verdim masalarındayım.
Atatürk havalimanı dış hatlarda, bir masa da tek Tanrılı dinlerin bir mozağiği gibiyiz dördümüz..
Ben başörtülü olduğum için otomatik Müslüman kadın algısı uyandı arkadaşlar da..  Andrea özel şeyler sormak istiyor İngilizce… Suskun kalmanın anlamı yok çünkü ısrarla kendini tanıyor ve beni soru yağmurlarına tutuyor..
Malumunuzdur Rumca pek bilinmez,  ben Rumca,  Özür dileyerek İngilizce bilmiyorum diyorum..
Filistin li delikanlı İngilizce:
- yeter artık rahatsız ediyorsun demeye başlıyor..  ama ne fayda Andrea meraklı..
Yarım yamalak öğrenmiş Rumcayı nasıl çırpınıyor derdini anlatmak için bilemezsiniz..
Atina da 2 yıl yaşamış iş için.. Efendim eşi Hindistanlı çok güzel bir hanımış 2 de çocuğu varmış… ben ısrarla sizi anlayamıyorum diyorum.. Rumcanız yeterli değil.. ;)  Ama onun umurunda değil..   Yunanistan’da ekonomik kıriz var ve ben Mısıra gidiyorum diyor. Yıl 2011 henüz ARAP BAHARI MISIRA YANSIMAMIŞ.. ve beni mısıra davet ediyor..
Ben :
-- eşim çok kıskançtır diyorum, sizinle konuşmaktan bile uzak durmalıyım, ancak burada 4 arkadaş kısa süreli bir kahve güzeldi.. demekle yetiniyorum.
Arkadaş yeminle, bazen çok kıskanıyorum şu erkekleri… Hoşuna giden karşı cinse bir anda açılmak, duygularını TAK diye aktarmak… Konuşmadığı Rumcası ile ne programlar hazırladı bir anda.. Senaryo bile yazdı.. Sadece bir hafta Mısıra gideceğiz sonra her ikimizde evlerimize..
Israrla onu anlamadığımı söylüyorum ve artık kesin kararım başörtüsü işe yaramıyor ve sanırım daha da dikkat çekiyor ‘’ Rum, başı örtülü, bir Yuananistan yolcusu ;)
Pote! Sto prin, sto pote sto meta pote……
Asla!  ne önce nede sonra asla!