TBMM

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Bu milletin vicdanına sesleniyorum: Ayakkabı kutusu için milyonlarca parayı saklayan birisi, görevden alınmak yerine daha büyük bir bankanın yönetim kurulu üyeliğine atanıyorsa, sen acaba vicdanını ne zaman uyandıracaksın? Ben bunu merak ediyorum" dedi.

Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM grup toplantısında, Şal Pazarı Dernekleri Federasyonu'ndan partiye katılanlara rozetlerini taktı.

CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından önce, toplantıya katılanlar arasında Deniz Gezmiş'in ağabeyi Bora Gezmiş ile kuzeni Funda Gezmiş ve Hüseyin İnan'ın kardeşi İrfan İnan'ın da bulunduğunu duyurdu. 

Kemal Kılıçdaroğlu da konuşmasına, 6 Mayıs'ın önemine dikkati çekerek başladı. Bugünün, üç fidanın darağacına gönderildiği, demokrasi ve hukukun katledildiği, toplumda derin yaraların açıldığı gün olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, ""Deniz, Hüseyin ve Yusuf'u sabaha karşı idam sehpasından uğurladık. Onlar ilkelerinden asla ödün vermediler. İnandıkları davanın uğruna hayatlarını feda ettiler. Hiçbirinin bireysel bir amacı, çıkarı yoktu. İstedikleri, sadece özgür ve bağımsız Türkiye'ydi" diye konuştu.

Demokrasinin kolay kazanılmadığını, bu uğurda bedeller ödendiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"6 Mayıs'ta darağacına çıkanlar arkalarına hiç bakmadılar. İnandıkları şeyleri meydanlarda da idam sehpasında da söylediler. Düşündüklerinden asla ödün vermediler. Onlar bizim demokrasi şehitlerimiz, özgürlük ve bağımsızlık savaşını veren şehitlerimiz. O açıdan, demokrasi bize altın tabak içinde sunulan bir şey değil; uğruna bedeller ödedik.

O bedellerden ders alarak yola çıkmalıyız. Aynı hataları tekrar etmemeliyiz. Neden 'siyasal idamlar doğru değil' diyoruz. Dönüp geriye baktığımızda ne kadar büyük hatalar yaptığımızı fark ediyoruz. Aynı hataları tekrar etmemek hepimizin ortak görevi olmalıdır."

"Uyuyan vicdanlara seslendim"

Demokrasinin olmazsa olmazının saydam bir rejimden geçtiğine dikkati çeken Kılıçdaroğlu, dün TBMM Genel Kurulu'nda, dört eski bakanla ilgili Meclis Soruşturma önergelerinin görüşmelerine değindi. Kılıçdaroğlu, 17 Aralık gününün, ülkenin nasıl soyulduğunun belgelerle ortaya çıktığı gün olduğunu savundu.

Ancak bu sürecin başlangıcını "17 Aralık" olarak görmemek gerektiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: 

"Şu gerçek bilinmeli. Tarih 12 Şubat 2007. Kapıkule'de bir TIR yakalanır. 202 kilogram eroin bulunur. Rakam büyük çıkınca olay araştırılıyor. Geriye doğru gidiliyor. Kapalı çarşıda döviz bürosuyla bağlantısı olduğu saptanıyor. Bu bürodan yüksek paraların kayıt dışı sirküle edildiği belirleniyor. Yargıca müracaat ediliyor ve 'kimdir bu insanlar, araştıralım' deniliyor. Dinleme kayıtlarına başlanıyor. 17 Aralık sürecinin başlangıcı budur. 

Bakanlar çıkıyor, bakanların çocukları, bazı bürokratlar çıkıyor, bunlar saptanıyor. Sonra 18 Nisan 2013'te olayı MİT de fark ediyor. Döviz bürosunu çalıştıran İranlı iş adamı. MİT olayı görüyor. Olayın hükümete ulaştığını da görüyor. 18 Nisan 2013 tarihinde Recep Tayyip Erdoğan'ın önüne üç sayfalık rapor koyuyor. Bütün olaylar anlatılıyor. Raporun sonuç bölümünde, Zarraf'ın Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ve ve İçişleri Bakanı Muammer Güler ile mevcut ilişkisinin ortaya çıkmasının hükümet aleyhine kullanılabileceği değerlendirilmiş. Aralık ayına kadar tık yok ama olaylar izleniyor. 

Bu arada Rıza Zarraf da MİT tarafından izlendiği kaygısıyla Muammer Güler'e telefon ediyor, 'MİT beni takip ediyor mu?' diye. Onun verdiği meşhur cevap, 'Araştırdım, kimse seni takip etmiyor. Meraklanma gerekirse ben senin önüne yatarım' diyor. 

Şimdi ben bütün seçim boyunca, uyuyan vicdanlara seslendim. Bir ülkenin İçişleri Bakanı, rüşvet aldı diye bir başka adamın önüne yatmaz.

Dün geldiğimiz süreç, bu sürecin başka noktasıydı. Olay patladı, kamuoyuna yansıdı. İktidar, kendisine darbe yapıldığı söylemini geliştirdi. Rüşveti siz aldınız, paraları siz götürdünüz, malı siz yediniz; darbeyi kim yaptı size?"

Kemal Kılıçdaroğlu, Genel Kurul'da dün yapılan görüşmelerde bu kadar ayrıntıya girilmediğini, ancak soruşturma komisyonunda bunların tamamının görüşüleceğini ve kamuoyu ile paylaşılacağını ifade etti. 

"Meclis TV'ye sansür getirdiler"

Genel Kurul'da dün yapılan görüşmelerin Meclis TV'den canlı yayınlanmamasına da tepki gösteren Kılıçdaroğlu, "Halk öğrenmesin diye Meclis TV'ye sansür getirdiler. Bunun sorumlusu, hiç kimse alınmasın ama TBMM'yi yöneten kişidir, yani Cemil Çiçek'tir. Parlamentoyu halka kapatmak diye kavram olabilir mi? İnternet üzerinden yayını da engellemeye çalışıyorsunuz. Arkadaşlar uyarıyorlar, 'internet üzerinde ağırlaşma var, insanlar ulaşamıyor' diye. Bakanlar konuştular. Ben isterdim ki o bakanlar konuşunca bütün yurttaşlar seyretsin. Onlara da sansür getirdi. Ben buradan sesleniyorum: Firavunlara, hırsızlara, yolsuzluk yapanlara ortak olmayın. Vicdanınızın sesini dinleyin. Emin olun, dinlediğiniz gün demokrasi kazanacak, siz kazanacaksınız" diye konuştu.

"Vicdanını ne zaman uyandıracaksın?"

CHP'nin, "muhalefet yapmıyor, sesi bile çıkmıyor" diye eleştirildiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, bu konuda başta TRT olmak üzere basını eleştirdi.

TRT'nin, YSK'nın rakamları üzerinden, siyasi partilerle ilgili yayın sürelerini aktaran Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Tarafsızlığa bakın: 22 Şubat-2 Mart arasında AKP 13 saat 32 dakika,  CHP 45 dakika, MHP 42 dakika, BDP 2 dakika. 15 Mart-21 Mart arasında Adalet ve Kalkınma Partisi 17 saat 36 dakika, CHP 1 saat 1 dakika, MHP 1 saat. Tarafsızlığa bakın. 15 Mart-21 Mart tarihleri arasında Adalet ve Kalkınma Partisi 16 saat 26 dakika, CHP 9 dakika 30 saniye, MHP 19 dakika.

Sansür ruhlarına işlemiş. Bunlar YSK'nın saptadığı sürelerdir. Şimdi bu TRT tarafsız mı iktidarın borazanlığını mı yapıyor? Gün gelecek hepsinin hesabını soracağız.

Biz TRT'yi eleştirdik, sanki diğer alanlarda yok gibi. 17 Aralık süreci bize bir de havuz medyasını öğretti. 630 milyon dolarlık paranın nasıl toplanacağı görüşülüyordu. Havuz medyasının başındaki isim rahatlıkla kamu bankasının genel müdürüne telefon edip 'alo Süleyman 2 milyon gönder' diyor. Biliyor ki ben ne dersem AKP onun uygulayıcısı olacaktır. Sonra bu Süleyman ödüllendirildi. Daha büyük bir bankanın yönetim kurulu üyeliğine atandı. Bu milletin vicdanına sesleniyorum: Ayakkabı kutusu için milyonlarca parayı saklayan birisi, görevden alınmak yerine daha büyük bir bankanın yönetim kurulu üyeliğine atanıyorsa, sen acaba vicdanını ne zaman uyandıracaksın? Ben bunu merak ediyorum."

Kılıçdaroğlu, havuz medyasında kalemini kıranların olduğunu, çıkar için, gelecek için, keselerini doldurmak için yazanların, kirada otururken onlarca daire sahibi olan kalemlerin bulunduğunu savundu.