TBMM

AB Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır, "Türkiye'nin Avrupa Birliğine üyelik tercihi konjonktürel değil kalıcı ve stratejik bir yaklaşımın ürünüdür" dedi.

Bozkır, TBMM Genel Kurulu'nda, Adalet Bakanlığı, Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu, Türkiye Adalet Akademisi, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Mesleki Yeterlilik Kurumu, Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü, Devlet Personel Başkanlığı, Avrupa Birliği Bakanlığı ile Türk Akreditasyon Kurumu'nun bütçelerinin görüşülmesi sırasında söz aldı.

Türkiye'nin Avrupa Birliğine katılım sürecinde son derece yoğun ve Avrupa projesinin geleceği bakımından anlamlı bir dönem yaşandığını belirten Bozkır, atılan kararlı ve somut adımlarla Avrupa Birliği'ne katılım sürecinde kimsenin görmezden gelemeyeceği gerçek bir ivme yaratıldığını söyledi.

"Türkiye'nin Avrupa Birliğine üyelik tercihi konjonktürel değil kalıcı ve stratejik bir yaklaşımın ürünüdür" diyen Bozkır, bu tercihin yüzyıllar içinde şekillenen Avrupa projesine güç kazandıran ve geniş bir coğrafyada istikrar, refah ve huzura hizmet eden bir anlayışını sonucu olduğunu anlattı.

Ankara Anlaşması imzalandığında o zamanki adıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu'nun ilk Komisyon Başkanı olan Walter Hallstein'ın "Türkiye Avrupa'nın bir parçasıdır" sözlerini hatırlatan Bozkır, şöyle devam etti:

"Türkiye Avrupa'nın bir parçasıdır ve bidayetten beri temel iradesini evrensel değerler üzerinde yükselen bir Avrupa projesinden yana kullanmıştır. Avrupa projesinin bir bakıma büyük barışmaların ürünü olduğunu da vurgulamak gerekmektedir. Bu proje, farklı milletlerin, dinlerin, mezheplerin yüzyıllarca çatıştıktan sonra evrensel değerleri temel alarak bir arada yaşamasını mümkün kılan ve hala sürmekte olan bir barışma sürecidir.

Türkiye'nin katılım süreci de dinsel değerlere değil, evrensel değerlere dayanan Avrupa Birliğine en son ve en büyük barışmayı gerçekleştirme fırsatını sunacaktır. İdealini kurduğumuz Avrupa, kural ve değerler üzerine kurulu ortak evimizdir. Bu nedenle, bizim için Avrupa Birliği evrensel değerler ve yüksek standartlara dayanan bir düşünce sistemini ve yaşam tarzını temsil etmektedir. Avrupa projesi, cesur insanların cesur adımlarıyla eşsiz bir barış projesi haline gelmiştir. Avrupa Birliği'nin kurucuları, değerler üzerinde yükselen ortak bir gelecek önerebildikleri için bir rüyayı gerçeğe çevirebildiler. Bu çok önemli ve kıymetli bir deneyimdir."

"AB kolları sıvamak zorunda olduğunu kavramak durumundadır"

Bugünün küresel ve bölgesel sınamalarının, Avrupa projesinin belki de tarihinde karşılaştığı tüm sınamalardan farklı unsurları içinde barındırdığını ifade eden Bozkır, şunları kaydetti:

"Tehditlerin üstesinden gelmek için birliğin kendi kimliğini tazelemesi ve ortaklıklarını güçlendirmesi elzemdir. Kapsayıcı ve hoşgörülü bir Avrupa kimliğine olan ihtiyaç daha da artmıştır. Komşuluk coğrafyasında istikrarı, refahı ve demokrasiyi güçlendiren, değişime güvenle bakabilen, değişimi içselleştirebilen ve alçak gönüllü bir bakışı farklı kültürlerle buluşma zeminine dönüştürebilen bir Avrupa kimliği, Avrupa projesinin artık temel dinamiği olmalıdır. Değerler Avrupa'sının evrenselliği, böyle bir dinamik yakalandığında yaşam sahasını gerçekleştirebilecek, genişletebilecektir. Avrupa Birliği, daha derin bir küresel konum için kolları sıvamak zorunda olduğunu kavramak durumundadır."

İnsanlık tarihinin barış projesi

Bozkır, Türkiye'nin Avrupa Birliğine katılım sürecinin en önemli niteliğinin öncelikle ortak sahiplenme duygusuyla ve birlikte çalışma, birlikte yaşama anlayışıyla evrensel değerler zemininde bir barış coğrafyası yaratmak olduğunu vurgulayarak, "Nitekim, Atatürk'ün hedef gösterdiği 'Yurtta barış dünyada barış' şiarı da insanlık tarihinin bu en önemli barış projesinin temel felsefesiyle örtüşmektedir" dedi.

Türkiye'nin, tarih ve coğrafyasından güç alan ulusal kimliği, küresel konumu, yumuşak gücü ve en önemlisi insan onurunu her şeyin üstünde tutan kararlı ve ilkeli duruşuyla Avrupa projesinin 21'inci yüzyıl sınamalarından başarıyla geçmesinde ve cazibesini farklı coğrafyalara taşıyabilmesinde kilit öneme sahip bir aktör olduğunun altını çizen Bozkır, "Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne katılım süreci de ortak kazanımlar sayesinde ve bu kazanımların vazgeçilmez olmasının fark edilmesiyle hayata geçecektir" dedi.

Türkiye'nin son on iki yılda köklü bir dönüşüm sürecinden geçtiğini, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Türkiye artık eski Türkiye değildir. Dinamik toplumsal yapısıyla, eğitimli ve nitelikli genç nüfusuyla, güçlenen ekonomisiyle, kaliteli özel sektörüyle, büyüyen sivil toplumuyla Türkiye Avrupa Birliği'nin geleceğinde vazgeçilmez bir aktördür. Yeni Türkiye, yeni Avrupa Birliği'ne kendi özgün katkısına getireceğinden Türkiye AB ilişkileri her iki tarafında yararına olan kazan-kazan ilişkisine dayanmaktadır. Biz, kendi açımızdan, Avrupa Birliği sürecinin katkılarını akılda tutuyoruz. Avrupa Birliği sürecinin bizim için en önemli boyutu, ülkemizde yaşayan siyasi ve sosyal dönüşümdür. AB müktesebatı çerçevesinde yapılan siyasi, ekonomik ve sosyal reformlar, bir taraftan Türkiye'yi köklü bir biçimde değiştirmektedir, öte yanda, Türkiye'nin hem bölgesinde hem de uluslararası süreçte, sistemde çok daha güçlü bir ülke olmasını sağlamaktadır."

Bozkır, Avrupa, Orta Asya ve Orta Doğu arasında bir enerji koridoru olan Türkiye'nin Avrupa Birliğinin enerji güvenliğine büyük katkısı olacağını belirtti.

"Türkiye'nin katkılarını vizyon sahibi hiçbir lider görmezden gelemez"

Türkiye'nin, dünyanın en çalkantılı coğrafyasında bir istikrar ve refah adası olarak dimdik ayakta durduğuna işaret eden Bozkır, ayrıca hem askeri gücüyle hem de yumuşak gücüyle Avrupa Birliği'nin dış politikasına ve güvenliğine katkılar sunduğunu söyledi. Bozkır, "Türkiye'nin tüm bu katkılarını alt alta yazdığınızda ortaya çıkan portreyi Avrupa'da vizyon sahibi hiçbir lider görmezden gelemez. Türkiye'nin Avrupa Birliğine katılımının kazan-kazan ilişkisine dayandığı gerçeği, önümüzdeki dönemde ilişkilerimizi şekillendirecek en önemli husustur" ifadelerini kullandı.

Avrupa Birliği katılım sürecindeki konjonktürel sorunlara rağmen, AB standartlarına ulaşmak konusundaki iradenin güçlü bir biçimde devam ettiğinin altını çizen Bozkır, kısa süre önce açıkladıkları Yeni Avrupa Birliği Stratejisi hakkında bilgi verdi.

"AB'den Türkiye'ye 4,79 milyar avro hibe ve tahsisat yapmıştır"

AB sürecinde "Ulusal Mali Yardım Koordinatörü" sıfatıyla da Avrupa Birliği mali yardımlarının gerektiği yerlere aktarılmasında ve bunların gerçekten duyarlı bir şekilde kullanılmasında Avrupa Birliği Bakanlığı olarak bütün tedbirleri aldıklarını belirten Bozkır, şu bilgileri aktardı:

"2007-2013 döneminde, Avrupa Birliği, Türkiye'ye 4,79 milyar avro hibe ve bu amaca yönelik olarak tahsisat yapmıştır. Bunun ötesinde de 2014-2020 yılları içinde yine IPA II adıyla 1 Ocak 2014'te başlayacak bir uygulamayla ülkemize yaklaşık 4,5 milyar avro hibe tahsis edilmiştir. Bu, önemli bir meblağdır ve bunun doğru bir şekilde kullanılması sağlanacaktır.

Türkiye Ulusal Ajansı çok önemli çalışmalar yapmaktadır ve Avrupa Birliği fonlarının gençlerimize aktarılmasında önemli bir unsur teşkil etmektedir. Bugüne kadar 24 bin projeye 600 milyon avro harcanmıştır, 400 bin gencimiz bundan yararlanmıştır, 300 bini yurt dışında eğitim görme fırsatını yakalamıştır. Önümüzdeki dönemde aynı şekilde 800 milyon avroluk bir kaynağımız vardır ve 500 bin gencimizin daha bu imkandan yararlanması için çaba sarf edeceğiz."

Bozkır, kendileri için Avrupa Birliği sürecinin, ortak bir maziyi, ortak ilke ve değerleri temsil ettiğini, ayrıca bölgesel ve küresel sınamalar karşısında müşterek çıkarların paylaşıldığı bir ortaklık projesine karşılık geldiğini ifade etti.

"Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği tarihin ve coğrafyanın bir gereğidir" diyen Bozkır, istikrar içinde üreterek büyüyen, gelirini daha adil paylaşan, bilgi toplumuna dönüşmüş, her alanda Avrupa Birliği standartlarını yakalamış ve küresel ölçekte rekabet gücü yüksek, güçlü bir Türkiye'ye doğru kararlı adımlarla ilerlediklerini söyledi.

Bozkır konuşmasında, MHP Iğdır Milletvekili Sinan Oğan'ın AB'nin Sayıştay'ı sayılan OLAF'ın Bakanlık aleyhinde açmış olduğu iki soruşturma davası olduğu yönündeki sözlerine de yanıt verdi. Bozkır, "Muhterem Oğan, OLAF'ın Bakanlığımız aleyhine açtığı iki soruşturmadan bahsetti ve 4,5 milyon avronun geri istendiğini ifade etti. OLAF tarafından Bakanlığımıza iletilen herhangi bir soruşturma bulunmamaktadır ve geri istenen böyle bir meblağ da bulunmamaktadır" dedi.