TBMM

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 

Kemal Kılıçdaroğlu, konuşması öncesinde Demokrat Parti'den CHP'ye katılan 60 kişiyi temsilen 4 yeni üyeye parti rozetlerini taktı. 

Poyrazköy davasının görüldüğü İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen TÜBİTAK raporunun delillerin sahte olduğunu ortaya çıkardığını ifade eden Kılıçdaroğlu, CHP olarak sahte deliller üretildiğini geçmişte çok kez dile getirdiklerini söyledi. Kılıçdaroğlu, "Bu davanın çöktüğünü hepimiz biliyoruz ve kabul ediyoruz. Birgün bile o arkadaşların hapiste tutulmaları bir demokrasi ve hukuk ayıbıdır. Derhal bunların serbest bırakılması lazım" diye konuştu. 

Özel yetkili mahkemelerin iktidarın sopası olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"Şimdi bir başka tablo ortaya çıktı. Artık adaletin sağlanması gerekiyor. Bu konuda CHP olarak üzerimize düşeni yaptık. Yasa teklifi mi? Arkadaşlarımız verdiler. Hükümet samimi ise 'milli orduya kumpas kuruldu' söyleminin arkasında hala duruyorsa, çözüm yeri TBMM ise gelin kardeşim, CHP hazır. Bu ülkeye aydınlığı getirelim, haksızlığı bitirelim ve adaleti sağlayalım." 

Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ın Sarıgül hakkındaki iddialarına da değindi. Erdoğan'ın gelinen bilgi ve belgelerin doğruluğunu sorgulamadan açıklamalarda bulunduğunu ileri süren Kılıçdaroğlu, "Olay 2004'te. Parti içinde bir tartışma, genel başkanlık yarışı, şikayetler, kavgalar var. Bunlar olur. Çok şükür şimdi yok. Bitirdik onu. Kavga dönemi bitti. Huzur var artık" dedi. 

İçişleri Bakanlığı'na 9 Ağustos 2004 yılında başvuru yapıldığını ve mülkiye müfettişlerinin olayı araştırdığını anlatan Kılıçdaroğlu, Bakanlık raporunda "imar yasasına aykırı uygulamalar var. 27 yapıdan beşi hakkındaki iddialar yerinde bulunmamıştır. 22'sinin ise soruşturmasının gerektiği" sonucuna varıldığını söyledi. 

Kılıçdaroğlu, bunun üzerine Danıştay'a başvurulduğunu, Danıştay 1. Dairesinin incelemesi sonucunda ise "22 dosyadan 21 hakkında soruşturmaya gerek yoktur" kararına varıldığını dile getirdi. Bir dosyanın mahkemeye intikal ettirildiğini, Şişli 9. Asliye Ceza Mahkemesi'nin de dosya hakkında beraat kararı verdiğini, böylece 27 dosyanın tümünün aklandığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan'ın gözünün "CHP'yi nasıl yolsuzlukla suçlarım" düşüncesiyle karardığını bu nedenle iddiaları soruşturmadan kamuoyuna sunduğunu savundu. Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"Çünkü sen helale değil, harama ortak olan adamsın. Helali bırakmış, harama ortak bizden hesap soracakmış. Kimsin sen? Al dosyaları kardeşim, çık karşıma, senin istediğin televizyon kanalında, senin istediğin gazetecilerle bana soru sor, ben mahçup olayım. (Gelmem, gelemem) diyor. Niye gelemiyorsun Recep Bey? Neden korkuyorsun? Alnın temizse, verilmeyecek hesabın yoksa neden korkuyorsun? Sen baş çalansın da onun için korkuyorsun."

"Kaba kuvvet, şiddet siyasi partilerin yarışında olmaz, olmamalıdır"

CHP Genel BaşkanıKılıçdaroğlu,  MHP seçim bürosuna yapılan saldırıyı şiddetle kınadığını belirterek, "Hiçkimsenin bir başka siyasal partiyi kaba kuvvetle susturması gibi bir olayı asla kabul etmiyoruz. Demokrasilerde bunun yeri yoktur. Kaba kuvvet, şiddet siyasi partilerin yarışında olmaz, olmamalıdır. MHP camiasına başsağlığı diliyorum. Bir daha Türkiye'de böyle şeyler olmasın istiyoruz" dedi.

Türkiye'yi kirlilikten arındıralım

Vatandaşların kutuplaştırılmak yerine bir arada tutulması gerektiğini ve birlik içinde devletin yönetilmesi gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

"Herkesi kucaklamak zorundadır, devleti yönetenler. Hukukun üstünlüğüne inanırlar. Eğer hukukun alanını siyaset belirlerse orada demokrasi olmaz. Ama siyasetin alanını hukuk belirlerse orada hukukun üstünlüğü vardır. Bizim hukukun üstünlüğünü savunmamız gerekir. Bütün yurttaşlarıma sesleniyorum, AKP'ye oy veren değerli yurttaşlarıma da sesleniyorum;  gelin Türkiye'yi kirlilikten arındıralım. Yeni bir Türkiye kuralım, herkesin barışık olduğu bir Türkiye kuralım. Buna bizim gücümüz yeter. Biz birlik içinde olmalıyız, biz varlık içinde olmalıyız, biz özgür biçimde bu topraklarda yaşamalıyız."