Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Türkiye'de fikir özgürlüğünün önemine dikkati çekerek, ''Fikirler çatışması hakikati parlatır. Silahı bırak ne istiyorsan söyle'' dedi.
Bakan Ergün, Almanya'nın başkenti Berlin'de, Avrupa Türk Demokratlar Birliği (UETD) ve Almanya Türk Toplumu'nca (TGD) verilen akşam yemeğine katıldı.
Ergün, burada yaptığı konuşmada, Türkiye'nin sırtında bugüne kadar siyasi ve ekonomik ağırlıkların olduğunu ve kalan birkaç ağırlığın da kaldırılmak üzere olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
''Hem diyoruz ki işte 'barika-i hakikat müsademe-i efkardan doğar'. Yani fikirlerin çatışması gerçeği ortaya çıkarır, hakikati parlatır. 'Fikirler çatışmasın, adamlar çatışsın', o zaman adamlar çatışıyor, ne oluyor? Yüzlerce, binlerce insanımız heba oluyor. Bırak fikrini söylesin insan. Silahı bırak, çatışmayı bırak, ne istiyorsan söyle. En aykırısı olsun hiç önemli değil. Otururuz, konuşuruz senin söylediğin yanlışsa birisi doğruyu söyler, orta bir yerde buluşuruz. Demokrasi böyle bir şey, insanları orta bir yerde buluşturur. 'Fikirler çatışmasın, insanlar çatışsın' bu doğru bir şey değil. Bunlar hep yük, bu yüklerin hepsini atmamız lazım. Önemli oranda bu yükleri attık sırtımızdan'' diye konuştu.
Ergün, Türkiye'nin artık kaybedecek bir saniye zamanı ve israf edecek bir gram kaynağının kalmadığını anlatarak, şöyle devam etti:
''(Sen benim gibi düşünmüyorsun, inanmıyorsun, armudun sapı üzümün çöpü) nedeniyle birçok insan heba edilmiş olabilir ama o dönem artık kalktı. Hiçbir insanımızı zayi edemeyiz. Her insanın katkısına ihtiyacımız var. O da bizim toprağın insanıdır, çok aykırı olarak bile görsek ondan istifade edebilmeliyiz. Bizim bir taşla çok kuş vurmamız lazım. Attığımızı boşa atamayız. Her şeyi yerli yerinde kullanmalıyız, yanlış yapmaya tahammülümüz yok. Bugüne kadar ekonomik ve siyasi ağırlıklar Türkiye'nin gelişmesini engelledi. Erken kalkanın darbe yaptığı bir ülkenin imajı iyi olabilir mi? İktidarın yargı yoluyla ya da demokrasi dışı güçlerle devrilmeye çalışması iyi bir şey mi, siyasi yük değil mi bunlar? Niye insanımız yüksek faiz, enflasyon, kamu borcu, bütçe açıkları taşısın. Bu yükler taşınır yük değil, bunları hafiflettik.''
Türkiye'nin tarihi, sosyal, siyasi ve ekonomik açıdan bazı önemli kırılma noktalarına sahip olduğunu ifade eden Ergün, yaşanan bazı olumsuzluklar ve yaşanamayan bazı olumlu hususların, Türkiye'nin kendisinden beklenen atılımı yapmasının önüne set çektiğini vurguladı.
Ergün, kırılma noktalarının en önemlilerinden birisinin 1960 darbesi olduğunu ve Türkiye'nin 1950'li yıllardaki kazanımlarını adeta bir anda tüketiverdiğine dikkati çekti.
''Darbe sonrası oluşan ekonomik çıkmazların en önemli sonuçlarından biri, Almanya ve Avrupa ülkelerine göçün başlamasıdır'' diyen Ergün, şunları söyledi:
''Bugün Almanya'da sayıları 3 milyona yaklaşan Türkler, üçüncü nesille birlikte artık bu toplumun temel yapı taşlarından birine dönüşmüştür. Türkler artık göçmen değil, gurbetçi değil, yabancı değil, Almanca ifade edecek olursak 'auslender' (dışarıdan) değil, 'inlender' (içeriden) olmuşlardır. Türklerin bu toplum içindeki yerini ve önemini, ekonomide, sanatta, sporda, kısaca her alanda görmek mümkündür. Türk-Alman Sanayi ve Ticaret Odası verilerine göre, Almanya'da 72 bin Türk kökenli işveren bulunmaktadır. 337 bin kişiyi istihdam eden bu işletmelerin yıllık cirosu 32,7 milyar avro, Almanya'daki toplam yatırım tutarı ise 7,5 milyar avro düzeyindedir. Bugün Mesut Özil, Alman milli takımının kilit oyuncusu, Fatih Akın Alman sinemasının en yetkin birkaç temsilcisinden birisidir.''
Bakan Ergün, Almanya'da siyasetçilerin ''entegrasyon'' gibi konuları tartışıp zaman kaybederken, ülkedeki Türk toplumunun, zaten Almanya'nın asli bir unsuruna dönüşmüş olduğunu gösterdiğini vurguladı.
Alman siyasetçilerin Türk topluluğunu bir etnik grup olarak değil asli bir unsur olarak görmeleri, buna göre politika oluşturmaları gerektiğine işaret eden Ergün, Almanya'nın Türkleri, Almanya-Türkiye ilişkilerini daha da güçlendirmek için büyük bir fırsat olarak görmesi gerektiğini kaydetti.
Ergün, Almanya'da veya diğer ülkelerde yaşayan Türklerin hiçbir sorununa uzak kalamayacaklarını dile getirerek, ''Zira Almanya'daki 3 milyon kardeşimizle Türkiye'deki 75 milyon kardeşimiz arasındaki gönül bağı tazeliğini korumaktadır ve bu bizim için gerçekten çok büyük bir güçtür'' dedi.
Bakan Ergün, geçmişte kendi sorunlarını bile pasif tavırlarla geçiştirmeye çalışan bir Türkiye'nin, bugün bölgesel ve küresel sorunların çözümünde aktif sorumluluk almakta olduğuna işaret ederek, siyasi ve ekonomik sorunların çözümü için, küresel platformlarda getirilen önerilerin, bütün dünyanın takdirini kazandığını ifade etti.
Türkiye'nin yönünü Avrupa'ya çevirdiğini ancak kendi kültüründen, tarihinden kopmuş bir Türkiye'nin AB'ye bir faydası olamayacağına dikkati çeken Ergün, ''Biz samimiyiz. Tam üye olmak istiyoruz. Türkiye'nin samimiyetini test etmek isteyenler Kıbrıs konusuna baksınlar. İleri sürülen mazeretler Türkiye'nin nüfus yoğunluğu. Türkiye'nin nüfusu yeni yoğun olmadı ki. AB'ye başvurduğunda da yoğundu, o zaman da Müslüman'dı. Bunlar değişmedi. Bu mazeretlerin hiçbiri geçerli olamaz'' diye konuştu.
Mayıs ayında Türkiye'nin son taksitini ödeyerek IMF'ye olan borcunu sıfırlamış olacağını vurgulayan Ergün, ''Şu an IMF heyeti, Türkiye'den borç olmak için yetkililerle görüşmeler yapıyor. 5 milyar dolar. Düşünüyoruz, verebiliriz. Eskiden gazeteler 'IMF 1 milyar doları serbest bıraktı' seklinde manşetler atarlardı. Şimdi 1 milyar dolar Türkiye'nin hayır hasenatı oldu. Bütün bu rakamlar, bu gelişmeler ortadayken, Türkiye'nin AB'ye sunabileceği ekonomik ve siyasi katkıya yüz çevirmek, zannediyorum hedeflenen AB idealiyle büyük bir çelişki oluşturacaktır. AB'nin derinliklerine bu çelişkiyi anlatabilmemiz lazım'' diye konuştu.
Ergün, bu yıl ilk kez 6 ülkede bilim müşaviri atayacaklarını ifade ederek, ''Avrupa'da da Almanya'da Berlin'de bilim müşaviri atayacağız. Bilimsel gelişmeleri takip edip, ülkemizle güçlü bağlar kuracaklar. Ayrıca ABD, Kore, Çin, Hindistan, Japonya'ya da bilim müşaviri atayacağız'' dedi.
Bakan Ergün, Türkiye'de ''teknoparklar, kuluçka merkezleri, teknoloji transfer ofisleri, Ar-Ge merkezleri'' gibi çalışmalarla, teknoloji için gerekli altyapı platformlarını hazırladıklarını belirterek, artık Türkiye'de yapılan yatırımların nitelikli ve yüksek katma değerli yatırımlar olmasına büyük önem verdiklerini ve gerek bakanlığın desteklerinden gerek teşvik sisteminden Almanya'daki işadamlarının da yararlanmasını çok arzu ettiklerini ifade etti.
TGD Genel Başkanı Kenan Kolat ise Alman üniversitelerinde bugün bilimsel çalışma yapan 72'si profesör, 300'den fazla doktorasını yapmış bilim insanı ve bin 200 asistan ya da öğretim görevlisi olduğunu belirterek, ''Bu çok önemli bir potansiyeldir. Türkiye'nin bu potansiyeli görmesi ve değerlendirmesi gereklidir'' ifadesini kullandı.
Türkiye ile Almanya arasındaki bilimsel ortaklıkların çok yoğun olduğuna dikkati çeken Kolat, ''Türkiye'den 96 üniversitenin Alman üniversiteleriyle 815 işbirliği bulunuyor'' diye konuştu.
UETD Berlin Şubesi Başkanı Sinan Kaplan da Avrupa'da yaşayan Türk toplumu olarak demokratik katılımın çoğalmasına katkıda bulunmayı amaçladıklarını söyledi.