ANKARA - Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, "Mısır'da şartların düzelmesi, Mısır'ın demokrasiye geçmesi lazım. Siyasi mahkumların serbest bırakılması, hapisteki insanlara zulmün bitmesi lazım. Bizim Mısır halkıyla, Mısır devletiyle ne problemimiz olabilir ki" dedi.

AA Editör Masası'na konuk olan Çavuşoğlu gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Çavuşoğlu, Mısır'daki gelişmelere ilişkin, Türkiye'nin Mısır halkıyla hiçbir problemi olmadığını, Mısır'ın büyük bir ülke ve medeniyet, tarih ile kültürün merkezi olduğunu söyledi. Bakan Çavuşoğlu, Mısır'ın istikrarının İslam dünyası, Ortadoğu, Filistin ve Türkiye için de önemli olduğunu ancak bugün tüm bu unsurların her anlamda önemini azaltan bir Mısır görüldüğünü ifade etti.

Türkiye'nin ilkesel olarak tutumunu sergilediğini belirten Çavuşoğlu, şunları kaydetti:

"Bizim problemimiz, kardeş Mısır halkına zulmeden bir yönetim ve uygulamalarıyla. Bazı Batı ülkeleri, Mısır'la diyalog içinde olduklarını, orada demokrasinin gelişimine katkı sağlamak istediklerini söylüyor. Biz de şunu soruyoruz. Bugüne kadar ne sonuç elde ettiniz? Bir tane siyasi mahkumu serbest bıraktırabildiniz mi? Bine yakın idam cezası var. Hangisini engelleyebildiniz? Seçimi gözlemlemek için sizi davet ettiler mi, sizi muhatap aldılar mı? Hayır. Bu diyalog sonucunda Mısır'da demokrasi, insanlık, insan hakları ve hukuk adına ne elde ettiniz? Sıfır. Ne anlamı kaldı? Biz bunu söylüyoruz. Hiç olmazsa ilkesel tutumumuz var. Mısır'da şartların düzelmesi, Mısır'ın demokrasiye geçmesi lazım. Siyasi mahkumların serbest bırakılması, hapisteki insanlara zulmün bitmesi lazım. Bizim Mısır halkıyla, Mısır devletiyle ne problemimiz olabilir ki."

Libya'da taraf tutmuyoruz

Çavuşoğlu, Libya konusunda, Birleşmiş Milletler'in (BM) çabalarının sonuçsuz kaldığını ve ülkedeki durumun parlak olmadığını dile getirdi. Libya'nın doğu-batı şekilde ikiye ayrılmış olduğunu kaydeden Çavuşoğlu, "Böyle bir durumda hiçbir ülkenin taraf tutmaması ve dışarıdan negatif anlamda müdahale yapmaması lazım. Hele hele askeri müdahale hiç yapmaması lazım ki maalesef bazı komşu ülkelerin bu anlamdaki müdahalesini de sadece biz değil tüm dünya görüyor" diye konuştu.

Çavuşoğlu, Libya konusunda taraf tutanların karşı bir taraf oluşturmak için Türkiye'ye ve başka ülkelere suçlamalarda bulunduğunu ve iftira attığını kaydetti. Mevlüt Çavuşoğlu, "Türkiye'nin tutumu baştan sona nettir. Biz hiçbir tarafı tutmuyoruz. Şu anda Libya'da meşruiyet tartışmasından çok, nasıl bir diyalog sağlayabiliriz, tarafları nasıl bir araya getirebiliriz bunun gayreti içindeyiz" ifadesini kullandı.

Libya'daki her iki meclisin başkanını da Türkiye'ye davet ettiklerini kaydeden Çavuşoğlu, taraflara aynı mesajı vermeye devam edeceklerini söyledi. Türkiye'nin Libya Özel Temsilcisi Emrullah İşler'in de daha önce Libya'da defalarca gittiğini ve her iki tarafa da Türkiye'nin birlik, beraberlik ve bir an önce ateşkesin sağlanarak müzakerelere başlanması gerektiği mesajlarını ilettiğini aktardı.

"Libya'da herkesi içine alacak, birlik beraberlik içinde hareket edecek bir yönetime ihtiyaç var" diyen Çavuşoğlu, "Libya'nın birliğini, beraberliğini, huzurunu, güvenliğini ve barışı ancak böyle tesis edebiliriz" dedi. Çavuşoğlu, Türkiye'nin Libya'nın iç işlerine müdahale etmesinin söz konusu olmadığını, Libya'ya dışarıdan müdahalede bulunanların Türkiye'ye bu iftirayı attığını kaydetti.

Aleyhimize lobi yaptıklarını gördük, yakaladık

Çavuşoğlu, BM Güvenlik Konseyi (BMGK) 2015-2016 geçici üyeliği oylamasına hakkında da Türkiye'nin ilk turda 109 oy, İspanya'nın 112 oy aldığını anımsattı. İkinci turdan sonra oranın kendi dinamiklerinin işlemeye başladığını söyleyen Çavuşoğlu, Türkiye'nin beş yıl sonra adaylığını açıkladığını, bu süre içinde diğer ülkelere söz veren birçok ülkenin bulunduğunu, hatta bazılarının anlaşmayı değiştirmeyi teklif ettiğini belirtti. Çavuşoğlu, "Biz 'Ülkelerin itibarı oydan daha önemlidir. Bu sizin de lehinize olmaz, bizim de lehimize olmaz' diyerek bu tür yaklaşımlara hiç girmedik" şeklinde konuştu.

Bu süre zarfında Kobani'deki olayların yaşandığını söyleyen Çavuşoğlu, "Öyle bir hava estirildi ki Türkiye, yanı başında sivil insanlar katledilirken müdahale etmiyor. Bunun da etkisi oldu. Mısır'la olan ilişkilerimizden dolayı bazı Körfez ülkelerinin çok ciddi bir şekilde her yöntemi kullanarak aleyhimize çalıştığını da bizzat gördük. Kendi resepsiyonumuzda bile gelip orada diğer ülkelerin daimi temsilcilerine yönelik bizim aleyhimize lobi yaptıklarını gördük, yakaladık" dedi.

Çavuşoğlu, Türkiye'nin oy kaygısıyla ilkesel tutumunu değiştirmesinin mümkün olmadığını, BMGK içinde olmanın önemli olduğunu ancak Türkiye'nin BM içindeki görev ve yükümlülüğünün BMGK ile sınırlı olmadığını dile getirdi.

İkiyüzlülük örneği

Türkiye'nin itibarının sadece oradaki oylamayla orantılı olmadığını ancak bunun Türkiye'yi karalamak için bazı ülkelerde kullanıldığını ifade eden Çavuşoğlu, şunları söyledi:

"Diğer taraftan bizim oradaki amaçlarımızdan biri de BMGK'da 9'u yakalamak. Filistinli kardeşlerimiz için yakalamak. Türkiye olsaydı 9 olur muydu, olurdu. Şimdi girişimler başarısız oldu. Aslında Türkiye'yi cezalandırmaya çalışan Müslüman kardeşlerimiz -bölgedeki bazı ülkeleri kastediyorum, hepsini değil- Filistin'i cezalandırdılar. Zaten bugüne kadar Filistin konusundaki duyarsızlıklarını da görüyoruz. Onların umurlarında değil Filistin. Söylerken bunu söylediler ama icraata gelince tam tersini yaptılar. Bu da ilkesizliğin ve ikiyüzlülüğün başka bir örneğidir." 

Eğit-donat

Suriyeli muhaliflerin eğitilip donatılmasına ilişkin bir soru üzerine Çavuşoğlu, ABD ile eğit-donat konusunda bir prensip anlaşmasına varıldığını, bunun da ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden'ın İstanbul ziyareti sırasında teyit edildiğini hatırlattı. Bu konuda ilk toplantıların yapıldığını, detayların iki ülkenin güvenlik güçleri arasında görüşülmeye devam edeceğini belirten Çavuşoğlu, "İlk etapta 5 bin kişinin eğitilip donatılması söz konusuydu ama bu rakam ihtiyaca göre değişebilir. Bizim genel çerçevesini çizdiğimiz anlaşmada bu tür detaylar yok. Bu rakam kesin değil. Detaylar konusunda anlaşılmış bir konu yok. İhtiyaca göre nasıl eğitilip donatılacağı, hepsi bu görüşmeler sonunda belli olacak. Ama ana çerçevesi belli bu işbirliğinin. ABD ile Türkiye birlikte hareket edecek bu konuda" diye konuştu. 

Suriye'deki mevcut durumun analiz edilerek dört yıldır açık ve net şekilde tüm muhataplarla paylaşıldığını, Suriye'deki rejim ve DEAŞ'ın birbirinden tehlikeli olduğunu ifade eden Çavuşoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Biri 200 binden fazla insan öldürmüş, diğeri acımasız bir şekilde sivil insanları öldürmeye devam ediyor ve Suriye topraklarını işgal ediyor. Bunun ikisiyle de mücadele etmezsek Suriye'ye istikrar, huzur ve barışın gelmesi mümkün değil. Biz bir taraftan DEAŞ ile mücadele ederken, koalisyon içinde birçok ülke 'DEAŞ daha tehlikeli, onunla mücadele edelim' gibi tartışmalar olabilir. Bu doğrudur, yanlıştır. Bir taraftan DEAŞ'la mücadele ederken DEAŞ'ın boşalttığı yerleri rejim doldurursa veya insanları o öldürmeye devam ederse o zaman hiçbir anlamı olmaz. Esas itibariyle siyasi dönüşümden yanayız. Artık meşruiyetini kaybetmiş Esed rejiminin tüm Suriye'yi kapsayan yeni bir yönetime bırakması lazım. Bunun temeli de zaten Cenevre deklarasyonunda var. Herkesi kapsayıcı bir yönetim olması lazım. Suriye ile bugün yakından ilgilenen ülkelerin de bu süreçten dışlanmaması lazım. Gerçekçi olmamız lazım. Buna Rusya ve İran da dahil. Dolayısıyla ikisini de ortadan kaldırmazsak Suriye'ye istikrar, huzur ve barış gelmez."

Çavuşoğlu, güvenli bölge konusunda özellikle Türkiye'de yaşayan göçmenler, mülteciler, diğer ülkelerde yaşayanlar, Suriye içinde yerinden edilenlerin güvenli bir şekilde bir yere yerleştirilmesi ve tüm ihtiyaçlarının karşılanması gerektiğini söyledi. Türkiye'nin elinden geleni yaptığını ama hala Türkiye'de yaşayan eğitim çağındaki 500 bin Suriyelinin ancak yüzde 40'ının eğitim alabildiğini kaydeden Çavuşoğlu, şu ifadeleri kullandı:

"Kamplarda her şey var ama şehirlerdeki insanların bu hakları tam olarak elde ettiğini söyleyemeyiz. Biz komşu ülkelerle karşılaştırdığımız zaman çok iyi imkanlar veriyoruz. Ama Lübnan, Ürdün ve Suriye içinde yaşayan insanların durumu maalesef çok iç açıcı değil. 

Güvenli bölgenin güvenliğini kim sağlayacak? Herkes bunu soruyor, buna yanaşmıyorlar. Ama uçuşa yasak bölge konusunda aşağı yukarı aynı düşünüyoruz. Bunun da nasıl uygulanabileceği, nasıl karar alınabileceği konusunda görüşmeler devam ediyor. Tüm bu mücadeleler yapılırken uçuşa yasak bölgelerin de facto bir şekilde oluşturulması lazım. Bu konuda da görüşmelerimiz devam ediyor."

DEAŞ ile mücadele

Bakan Çavuşoğlu, DEAŞ ile mücadelede herkesin samimi olduğuna inandıklarını, bu örgütün artık sadece Suriye ve Irak'a yönelik bir tehdit değil, herkesi tehdit eden bir unsur olduğunu tüm dünyanın anladığını ifade etti. Bu mücadelede Körfez ülkeleri, Türkiye, İran ve Rusya'nın da samimi olduğunu kaydeden Çavuşoğlu, Batılı ülkelerin de bu örgütü tehdit olarak gördüğünü belirtti. 

Suriye'de, Esed rejimiyle birlikte kaos devam ettikçe orada radikalleşmenin artmaya devam edeceğini ve radikal unsurların güçleneceğini vurgulayan Çavuşoğlu, güçlendikçe de bugüne kadar olduğu gibi yabancı savaşçıları çekeceğini dile getirdi.

Çavuşoğlu, DEAŞ ile mücadele konusunda samimiyet ve arzu olduğunu kaydederek, "Ama kararlılık ve kapsamlı bir strateji yok. O nedenle DEAŞ hala gücünü koruyor maalesef" dedi. 

Türkiye-İsrail ilişkileri

Bakan Çavuşoğlu, İsrail'le normalleşme sürecinde ne aşamada olunduğu sorusunu yanıtlarken de Türkiye'nin ilişkileri normalleştirme şartlarının bilindiğini hatırlattı.

İsrail'in özür dilediğini ve Türkiye'nin kabul ettiğini anımsatan Çavuşoğlu, normalleşmenin diğer iki şartı olan Mavi Marmara'da şehit olanların ailelerine tazminat ödenmesi ve Filistin'e yönelik ablukaların kaldırılmasının gerçekleşmediğine dikkat çekti.

İsrail'in Kudüs'teki pervasız saldırılarına ve Filistin topraklarını işgale devam ettiğini, Yahudi Yerleşim Birimi ve Ayrım Duvarıyla Mücadele Komisyonu Başkanı Ziyad Ebu Ayn'ın öldürülmesi gibi dünyayı şok eden gelişmelerin sürdüğüne işaret eden Çavuşoğlu, "İsrail bir de erken seçime gidiyor. Bizim önerilerimiz ve alt düzeyde varılan mutabakat konusunda da bir karar yok. Biz ilişkilerimizi normalleştirmek istiyoruz ama İsrail'in de adım atması lazım. Bunu İsrail de biliyor. Bu konuda çaba sarfeden, bunu arzu eden herkes de biliyor" diye konuştu.