TBMM - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grubu'nda, Türkmen dernekleri temsilcisinin kendisine sunduğu Türkmen bayrağını aldı.

Kılıçdaroğlu, "Sizin bayrağınız bizim bayrağımız, sizin idealiniz bizim idealimiz, sizin sorunlarınız bizim de sorunlarımızdır. Sizi unutmayacağız" dedi.

Milletvekillerinden oluşan CHP heyetinin, Türkmenlerin zor koşullarda kamplarda yaşadığını haber almaları üzerine, çok sayıda yardım aracıyla Irak'a gittiğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, buradaki tablonun iç açıcı olmadığını, çocukların yalınayak olduğunu, çok sayıda ihtiyaç tespit edildiğini, CHP'nin bu ihtiyaçları karşılayacağını anlattı. Kılıçdaroğlu, nerede bir ezilen, sorunu olan, zalimin zulmüne uğrayan varsa yanında mutlaka CHP olacağını dile getirdi.

Davutoğlu'na çağrı

Yeraltında çalışan maden işçileriyle ilgili olarak Türk-İş, Hak-İş, DİSK, TTB, TMMOB, maden sendikalarıyla toplantı yaptıklarını anımsatan Kılıçdaroğlu, burada uzlaşılan 10 madde üzerinde kanun teklifi hazırladıklarını söyledi. Kılıçdaroğlu, teklifi, ilgili sendika ve meslek örgütlerine gönderdiklerini, alınan görüşler doğrultusunda teklifi TBMM Başkanlığı'na sunacaklarını belirtti.

Başbakan Ahmet Davutoğlu'na çağrıda bulunan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"3 konfederasyonun, mühendislerin, doktorların üzerinde uzlaştığı bu teklifi gelin beraber parlamentodan geçirelim. Ve bir daha acı olaylar Türkiye'nin gündemine gelmesin. Size açık, net, insani çağrıda bulunuyorum. Yeraltında çalışan işçiler bizim çocuklarımızdır, onların da çocukları var, onlara güzel bir Türkiye'yi vermemiz, umutsuzluğu değil umudu aşılamamız gerekir. Gelin hep beraber iktidar ve muhalefet olarak bu teklifi yasalaştıralım.

Yalvaç'ta mevsimlik işçiler kaza yaptı, çok sayıda yurttaşımız hayatını kaybetti. 1 milyon, 1 milyon 200 bin arasında mevsimlik işçi var, bunların hiçbir güvenceleri yok, adeta toplumun dışına itilmişler,  sosyal devletten haberleri yok. Çoğu kadın, Anadolu'nun her yerine gidiyorlar. Biz bu drama da el attık. CHP olarak kanun teklifimizi hazırladık. 1 milyon mevsimlik işçiye sahip çıkıyoruz. Yine Sayın Davutoğlu'na açık çağrıda bulunuyorum: Başbakanlık  koltuğunda oturuyorsan, 'Türkiye Cumhuriyeti sosyal devlettir' diyorsan, teklifimize olumlu bak, parlamentodan oy birliğiyle çıkaralım. Bütün yurttaşlarımızı sosyal devletin şemsiyesi altına alalım.  Ben bu çağrıları yapıyorum ama Davutoğlu buna uyar mı uymaz mı bilmiyorum, önümüzdeki günlerde göreceğiz."

"Kapı gibi yanındayız"

Kılıçdaroğlu, bugünkü gazetelerde, Adli Tıp Kurumu'nun, 17 Aralık yolsuzluk dosyalarıyla ilgili ses kayıtlarının yüzde 100 doğru olduğuna dair raporunun yer aldığını belirtti.

Bunun doğru olduğunu, zaten adları gibi bildiklerini kaydeden Kılıçdaroğlu, saygınlığı olan uluslararası kuruluşların da bunların doğru olduğunu söylediğini ifade etti.

Kılıçdaroğlu, şimdi Adli Tıp Kurumu'nun "bunlar doğrudur" dediğini belirterek, şunları kaydetti:

"Montaj, ek yok, bunların hepsi doğru. Dikkat edilmesi gereken nokta şu: Bütün bu dosyayı, bütün bu gerçeklere rağmen kapatmak istediler. Kapatma görevi de Sayın Davutoğlu'na verildi. Ağbisi, 'bak senden şartlarım var, bu dosyaları kapatacaksın, hiç gündeme getirmeyeceksin, hakim ve savcıları buna göre ayarlayacaksın ve biz bu tezgahı götüreceğiz' dedi. O da 'emredersin' dedi. Önce AKP Genel Başkanı oldu, sonra Başbakan koltuğuna oturdu. Davutoğlu'na sesleniyorum: Sen akademisyensin, bilimadamı olduğunu, inançlı, dürüst olduğunu söylüyorsun, o zaman Başbakanlık koltuğunun hakkını ver ve yolsuzlukları sonuna kadar araştır. Belki bizim sözümüze değil, ağbinin sözüne itibar edebilirsin, onu da yadırgamıyorum. Ama artık tapelerin, ses kayıtlarının yüzde 100 doğru olduğuna dair rapor var. Dolayısıyla senin kıvıracağın hiçbir alan kalmadı, yapacağın tek şey var, dosyaların üzerine gitmek. Ve milletin önüne çıkıp şunu söyleyeceksin 'kim olursa olsun, babam, kardeşim, akrabam bile olsa kim yolsuzluk yaparsa sonuna kadar üstüne gideceğim...' Ben Sayın Davutoğlu'na bulunduğu konumu hatırlatıyorum. Sen Başbakanlık koltuğunda oturuyorsun, onun gereğini yap, ülkene, bütçeye, vatandaşına, doğruluğa, inançlara sahip çık. Yolsuzluklara sahip çıkma. Sana gereğini hatırlatıyorum. Gereğini yaparsan, hiç meraklanma anamuhalefet partisi olarak kapı gibi yanındayız, yeter ki yolsuzlukların üzerine git."

"Üzerine yürü ve korkma"

Kılıçdaroğlu, Davutoğlu'nun, G-20 zirvesinde, "Yolsuzlukla mücadele en önemli konulardan biri olacak. Birçok ülkede kalkınmanın önündeki en büyük engellerden biri yolsuzluktur" dediğini anımsattı. Kılıçdaroğlu, "Eyvallah diyorum. Altına imzayı atıyorum. Yolsuzluk habis ur gibi bir toplumun içine girdiği andan itibaren, toplumun bütün değer yargılarını tarumar eder, ahlaki değerleri yerlerde süründürür. Bütün uygar toplumlar bu nedenle yolsuzluk konusunda duyarlıdırlar. Devletin hazinesine, kimsenin el atmasını istemezler. Çünkü o para vatandaşın parasıdır" dedi.

Davutoğlu'nun, zirvede "Türkiye'nin 2015'teki dönem başkanlığında yolsuzluğa karşı kapsamlı bir strateji ortaya koyacağız" dediğini belirten Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Eğer yolsuzluk konusunda kapsamlı strateji ortaya koyacaksan, az önce söylediğim yolsuzluk olaylarının üzerine gideceksin. Evinin içine, AKP'nin Genel Merkezine, kimler köşeyi döndü ona bakacaksın ve yukarıda oturan ağbine bakacaksın.  Bunları temizleyeceksin. Benim korkum şu, G-20 zirvesi Türkiye'de toplandığı zaman, şöyle bir strateji gelişebilir, şöyle bir öneri getirebilirler. 'Yolsuzluk nasıl kapatılır, hazine nasıl soyulur. Bunun stratejisini biz oluşturduk. Sizlere öğreteceğiz' diyebilirler. Kandırabilirler mi, hayır kandıramazlar. Büyük ihtimalle herkes şaşkınlık içinde izler.

Davutoğlu'na bir şey daha hatırlatmak istiyorum. Belki uzmanları, danışmanları gözden kaçırmış veya gizlemiş olabilirler.  Ekim 2014 OEC raporu yayınlandı. Türkiye'de rüşvet, yolsuzluk ve kara para aklamadan söz ediyor. OECD tarihinde ilk kez Türkiye bu kadar net bir uluslararası raporda yolsuzluk konusunda yer alıyor. Bu benim vicdanımı rahatsız ediyor. Bu ülkede yaşayan herkesin vicdanını rahatsız etmesi lazım.  Sayın Davutoğlu, eğer o koltukta Başbakan olarak görev  yapmak istiyorsan bu yolsuzlukların üzerine kararlılıkla git. Emin ol saygınlık kazanacaksın, emin ol başta anamuhalefet partisi olmak üzere herkesin desteğini alacaksın. Emin ol herkes, 'Helal olsun, Davutoğlu gerçek anlamda başbakan, gerçek anlamda vatansever' diyecek. Yürü üzerine, yürü ve korkma. Yürümez ve olayları kapatırsan, o koltuğu hak etmiyorsun demektir, o koltuktan ayrıl demektir.

Yolsuzlukları kapatmak için böyle bir strateji geliştirme yaparlarsa hangi unsurlara bakacaklar: Diyecekler ki; sizin ülkenizdeki yolsuzluklar, özellikle üst düzeyde siyasilerin yaptıkları yolsuzlukları kapatmak için kullanacağınız argümanlar var. Dini, etnik kimliği, yaşam tarzını kullanacaksın. Bak biz bunları kullanıyoruz, yolsuzlukları unutturuyoruz. Eğer Türkiye'de vatandaşı düşürdüğün bu tuzağa, ben onları da düşürürüm diyorsan, onu aklından çıkar, onlar bu tuzağa düşmezler. O nedenle Başbakan olarak otur, adam gibi görevini yap, tüyü bitmemiş yetimin hakkına sahip çık. Başbakan olarak senin birinci görevin budur."

Kılıçdaroğlu, 17 ve 25 Aralık soruşturmalarına değinerek, savcıların dosyayı kapattığını ifade etti. 

Ancak TBMM'de kurulan bir soruşturma komisyonu olduğunu hatırlatan Kılıçdaroğlu, herşeyin adım adım ortaya çıktığını söyledi. 

Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Önce Rıza Sarraf'ın kuryesi geldi. Kuryenin komisyona yaptığı açıklamalar var, çok ilginç. 'Ben Ankara'ya çok defa para götürdüm. Yabancı parayı yani dolar ve avroyu çoğu zaman elden alıp götürdük ve dağıttık diyor. Bu ülkede banka var mı? Var. Herhalde Davutoğlu da biliyordur banka olduğunu. EFT var mı? O da var. Peki paraları çikolata kutularının içine, ayakkabı kutularının içine, elbise torbalarının içine dağıtmak da ne oluyor? Herhalde Davutoğlu, 'bu yeni teknolojidir' diye düşünmeyecek. 'Burada birey var' diyecek. Eğer Başbakanlığın hakkını vermek istiyorsan bu adamın söylediğine dikkati çekerim. Diyor ki 'çantalara koyduk paraları, Ankara'ya gittik ve dağıttık' diyor. Türkçesi nedir bunun? 'Rüşveti dağıttık' diyor. Sen bunu göreceksin, duymamazlıktan gelmeyeceksin. Başbakan olarak gereğini yapacaksın."

Partisinin bir grup toplantısında Gana'dan Türkiye'ye gelen uçakla ilgili bir hikaye anlattığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, uçağın Rıza Sarraf'a ait olduğunu ve içinde 1.5 ton kaçak altın olduğunu söyledi. Uçak ile ilgili araya birilerinin girdiğini, olayın da unutturulmaya çalışıldığını ileri süren Kılıçdaroğlu, "Ama bereket versin Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Müsteşarı geliyor komisyona diyor ki, 'Evet, 1.5 ton altın geldi'. 'Peki kardeşim gelen altın kaçak mıydı?'. 'Kaçaktı'. 'Kaçak altına niye el koymadınız?'. 'Birileri araya girdi' diyor, 'bakanlar araya girdi' diyor, 'bize telefon ettiler' diyor, 'biz de bir şey yapamadık. Bana niye soruyorsunuz, onlara sorun' diyor" ifadelerini kullandı. 

"292 kilo altını kaybolmuş kimseye şikayet etmiyor"

İlgili bakanlığın yasal prosedür gereği Türkiye'ye kaçak giren mallara el koyduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, vatandaşların bu 1.5 ton kaçak altına neden el konulmadığını sorgulamasını istedi.

Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Gana'ya giderken bakıyorlar ki uçağın aldığı altınların kilosunda bir azalma var, 292 kilo altın eksik. Buharlaşmış altın. Şimdi Sayın Davutoğlu'na soruyorum; sen Başbakansan, Başbakanlık koltuğunda oturuyorsan, namuslu bir devlet adamı kimliğine sahip olduğunu iddia ediyorsan, 292 kilo altına kim buharlaştırdı? Kim götürdü bunu? Sen mi, başkaları mı? Yoksa ağabeyin mi? Sen bunu soruşturmak zorundasın. Eğer bunu soruşturamıyorsan, 'benim gücüm bunu yetmez, beni aşar' diyorsan, o koltuğu terk et. Oraya bu milletin malına sahip çıkan birisi gelir, oturur. 

Rıza Sarraf, 292 kilo altını kaybolmuş kimseye şikayet etmiyor. 'Altınım kayboldu' de bari. Benim hakkımda dava açıyor, gazeteler hakkında dava açıyor, pek çok kişi hakkında dava açıyor, 292 kilo altınını çalan kişi hakkında dava açmıyor. Hiç o konuyu gündeme getirmiyor. Neden? Rüşvet olduğu için. O rüşveti kim aldı? Bizim sorma hakkımız var. Senin bakanların mı aldı? Sen mi aldın? Ağabeyin mi aldı? Bunu ortaya çıkarmak zorundasın. Ortaya çıkarırsan ben derim ki, evet bu gerçek anlamda bir başbakandır. Ortaya çıkarmazsan sen de yolsuzlukların ortağısın Sayın Davutoğlu." 

"Raporun gereğini dönemin başbakanı niye yapmamış bir sor bakalım"

Kılıçdaroğlu, dönemin başbakanına MİT tarafından üç sayfalık bir rapor verdiğini ifade ederek, "18 Nisan 2013'de ağabeyine bir rapor verdiler. Raporun başlığı, 'Rıza Sarraf faaliyetleri'. Şimdi sen başbakansan, MİT hala sana bağlıysa o raporu bir iste bakalım. O raporun gereğini dönemin başbakanı niye yapmamış bir sor bakalım. Sormuyorsan sen de bu yolsuzlukların, hırsızlıkların ortağısın. Sen eğer gerçekten namuslu bir başbakanlık kimliği sergilemek istiyorsan, bu yolsuzlukların üzerine gideceksin. Raporu isteyeceksin ve soracaksın, 'bu raporun gereği neden yerine getirilmedi?' diyeceksin" şeklinde konuştu. 

"Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytansa, bu role neden talip oluyorsun?" 

Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun Başdanışmanlarından Etyen Mahçupyan'ın yürekli bir açıklama yaparak, "İslami kesimin en az yarısının yolsuzluk olduğunu düşündüğünü, bundan hoşlanmadığını ve rahatsız olduğunu, bu durumun AK Parti'ye yakışmadığını" söylediğini ifade eden Kılıçdaroğlu, Mahçupyan'ı bu açıklamasından dolayı kutladı. 

Yolsuzluktan rahatsız olan İslami kesimin neden sesini çıkarmadığının sorgulanması gerektiğine işaret eden Kılıçdaroğlu, "Hani haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandı? Mahçupyan diyor ki 'burada yolsuzluk var ve rahatsızlık var'. Peki sevgili kardeşim, Müslüman olduğunu iddia ediyorsun, Adalet ve Kalkınma Partisi'ne oy veriyorsun, bunu da farkındasın, neden sesin çıkmıyor? Neden yolsuzluk karşısında susuyorsun? Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytansa, bu role neden talip oluyorsun?" değerlendirmesinde bulundu.

Kul hakkı yemenin en büyük günah olduğunu, bunu da bütün Müslümanların bildiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, "Susmayacaksın, konuşacaksın ki birileri bir daha tüyü bitmemiş yetimin hakkına el uzatmasın. Senin de görevin, sorumluluğun var" dedi.   

Toplumun bir şeytan üçgeni içine sıkıştırıldığını, dini, inancı, etnik kimliği kullanarak aldatıldığını savunan Kılıçdaroğlu, "Herkesin inancına, kimliğine, yaşam tarzına saygılıyız. Ama bu ülkede yolsuzluk yapanlara saygı duymayız. yolsuzluk yapanlara saygı duymayız ama onun karşısında susanlara da saygı duymayız" şeklinde konuştu. 

"Ne pazarlığı yapıyorsunuz siz?"

AK Parti iktidarının devleti kendi çıkarları paralelinde yönettiğini, vatandaşı da kandırdığını ileri süren Kılıçdaroğlu, çözüm süreci kapsamındaki gelişmelere de değindi. 

İktidarın doğu ve güneydoğu illerinde kontrolü kaybettiğini, gereğini yapmadığı gibi bunu açıkça dillendirdiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, şunları aktardı:

"Hayatları yalan üzerine inşa edilmiş. Bu kadar yalan kolay nasıl söylenir benim aklımın almadığı bir şey. Daha düne kadar ağabeyi diyordu, 'PKK ile görüşüyorsunuz diyenler şerefsizdir' diye. Şimdi sekreterya kuruyorlar. Nereye gidiyor bu? Türkiye'nin bir bölgesinde devletin hiçbir kurumu çalışmıyor. Söyledik, sorun var, evet. Çözülmesi lazım, evet. Adam gibi çözülmesi lazım, evet. demokrasi ve özgürlük içinde çözülmesi lazım, evet. Nerede? TBMM'de çözülmesi lazım. 

TBMM'yi devre dışı bırakmışsın, kiminle olduğu belli değil, oturmuşsunuz, pazarlık yapıyorsunuz. Ne pazarlığı yapıyorsunuz siz?  Şimdi 3. gözlemciden söz ediliyor. Eğer olayı uluslararası alana taşırsanız, zaten kontrolden çıkarırsınız. Bunu söylemeyi bu ülkenin bir vatandaşı olarak görev biliyorum. Hükümeti uyarıyorum, sakın ola ki bu tuzağa düşmeyin"  

Çözümün mutlaka TBMM çatısı altında olması gerektiğine işaret eden Kılıçdaroğlu, kapalı kapılar ardında sorun çözmeye kalkanların o soruna teslim olmasının kaçınılmaz bir durum olduğunu söyledi.

Konuşmasında işsizliğe de değinen Kılıçdaroğlu, AK Parti'nin 12 yıldır iktidarda olduğunu, ancak işsizlik sorunun çözemediğini kaydetti. Bütün işsizlerin bu durumu iyi düşünmesini isteyen Kılıçdaroğlu, "12 yıldır seni oyaladılar. Sana bir sözüm var; CHP'ye sadece 4 yıl için yetki ver, bak bakalım işsizlik ne oluyor? 12 yıl istemiyorum, bir iktidar dönemini istiyorum. Devlet nasıl yönetilirmiş göreceksin" dedi.  

"Yeni bir sözleşme yapalım"

İktidar olmak için 4 yıl yetki isteğini yineleyen Kılıçdaroğlu, "4 yıl sonra verdiğim sözleri yerine getiremezsem alırsın görevden. Bütün sorunları çözeceğim, bu konuda kararlıyım. Bu ülkede sorun olmayacak, bu ülkeye huzuru ve barışı getireceğim" dedi. 

Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Benim saraylarda oturma gibi bir alışkanlığım yok. Benim köşeyi dönme gibi bir alışkanlığım, kul hakkını yeme gibi bir alışkanlığım yok, bu partinin kültüründe de yoktur. Bizi eleştirebilir, yanlışlarımızı söyleyebilirsiniz. Ama hiç kimse dönüp, bir CHP'liye 'siz kul hakkı yiyorsunuz' diyemez. 'Siz yolsuzluk yaptınız' diyemez. Biz böyle bir partiyiz. Sana güveniyoruz, sen de bize güven. Yeni bir sözleşme yapalım, huzur üzerine güven üzerine inşa edelim. Çözülmeyen sorun yoktur, çözmeyen adam vardır, biz çözeceğiz, kararlıyız, inançlıyız ve çözmek zorundayız. Çünkü ben ülkemi, bayrağımı, Türkiye'yi, insanımı, Mustafa Kemal Atatürk'ü seviyorum. Onun verdiği mirası yaşatmak için mücadele edeceğim." 

İstanbul'da bir doktorun sosyal medya üzerinden bir paylaşımda bulunduğunu belirten Kılıçdaroğlu, doktorun bu paylaşımında, 67 yaşında insülin kullanan ve çeşitli rahatsızlıkları bulunan bir kişinin üçüncü köprü inşaatında çalışmak için sağlam raporu almaya çalıştığını aktardı. Doktorun raporu veremeyeceğini söylemesine karşın, demir ustası olan ve Antakya'dan gelen yaşlı adamın, oğlunun öldüğünü, gelininin ve torunlarının kendisine sığındığını belirterek, "Torunlarım aç, keyfimden mi geldim ben buraya" dediğini anlattı.

Doktorun, "bu şekilde çalışırsan ölürsün" demesi üzerine yaşlı adamın "ölene kadar çalışsam yeter" dediğini ifade eden Kılıçdaroğlu, "Doktor, 'elini, ayağını öpeyim amca ne olur yapma, izin veremem' diyorum. 'Bir süre öylece duruyoruz, ağlaya ağlaya gidiyor.' Tablo bu. Bu tablo benim içimi yakıyor, eminim 77 milyonun için yakıyor. Onlar saray peşinde, ben bu adamın peşindeyim" diye konuştu.

"Ankara'da seni Kemal kardeşin bekliyor..."

Olayı araştırdığını ve bu yaşlı amcaya birilerinin sahip çıktığını öğrendiğini belirten Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"O amcaya buradan sesleniyorum. Eğer bir sorunun olursa, gel Ankara'da seni Kemal kardeşin bekliyor. Böyle bir tabloyu bizim içimize sindirmemiz mümkün değil. Eğer yüreğinizde bir parça insan sevgisi kalmışsa, bu manzaralara izin vermemeniz gerekir. Merak ediyorum o sarayda nasıl oturacaksın? Bin odalı sarayda nasıl oturacaksın? Hangi yüzle, hangi ahlak bilgisiyle oturacaksın, hangi inançla oturacaksın sen? İtibar kazandırırmış. Bu adama yardım edersen itibar sahibi olursun. Böyle manzaralar olmazsa itibar sahibi olursun. Yurttaşlarıma yine sesleniyorum; sizden sadece 4 yıl için izin istiyorum. Yeni bir Türkiye, güzel bir Türkiye, huzurlu bir Türkiye inşa edeceğiz. Kimseyi inancından, etnik kimliğinden, yaşam tarzından ötürü dışlamayacağız. Şu propagandayı yapıyorlar; 'CHP gelirse, sosyal yardımları keser.' Buradan söylüyorum, sosyal yardımlar kesilmeyecek, tam tersine en az iki katı olacak."