Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye'nin İran'ın nükleer çalışmaları konusunda Tahran yönetimi ile P5+1 arasında Cenevre'deki varılan anlaşmadan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Davutoğlu, mezhepsel çatılmaların provoke edilmeye çalıştığı bir dönemde İran-Türkiye diyaloğunun bölgedeki "en önemli diyalog" olduğunu vurguladı.

Ekonomik İşbirliği Teşkilatı'nın (EİT) 21. Bakanlar Kurulu Toplantısı için İran’ın başkenti Tahran'da bulunan Davutoğlu, Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Enstitüsü’nde verdiği konferansta, nükleer müzakerelerde elde edilen sonuç nedeniyle İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif'i tebrik ederek, Türkiye'nin memnuniyetini ifade etti.

Davutoğlu, Türkiye'nin geçen 6-7 yıl boyunca nükleer program nedeniyle oluşan sorunun çözüm sürecine destek vermeye çalıştığını belirterek, "17 Mayıs 2010'da burada yaptığımız 15 saat aralıksız süren görüşmeleri hala hatırlıyorum. Sabah 6'dan akşam 10'a kadar sürmüş, yemek bile yiyememiştik. Bu konudaki müzakerelerin ne kadar zorlu olduğunu biliyorum" diye konuştu.

Müzakerelerde elde edilen sonucun barış ve istikrarı getirmesi durumunda bunun sadece müzakereye katılanlar için değil, gerilimden etkilenen ve etkilenecek olanlar için de önemli olduğunu belirten Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Bu yüzden Türkiye olarak İran'ın P5+1 ile anlaşmaya varmasından mutluluk duyuyoruz. Gerçek şu ki Türkiye ve Brezilya tarafından sağlanan Tahran Anlaşması, kaçırılmış bir fırsattı. Yeni yaptırımların kabul edilmesi yerine o anlaşma kabul edilseydi, eminin bugünkü uzlaşı daha kolay şekilde başarılabilirdi. Neden? Çünkü o dönem itibari ile henüz yüzde 20'lik zenginleştirme düzeyine erişilmemişti. İran bu zenginleştirmeyi daha sonra geliştirdi. Anlaşmak çok daha kolaydı. Nihayetinde bir anlaşmaya varıldı ve biz sonuç alınmasından oldukça mutluyuz. Umarız bu 6 ay bütün taraflarca iyiniyetle kullanılır ve bölgemiz için müjdeli bir haber anlamına gelecek nihai bir anlaşmaya varılır."

Davutoğlu, Türkiye'nin bölgesini gerilim içinde görmek istemediğinin altını çizerek, "Bölgemizde hiçbir yerde nükleer silah görmek istemiyoruz. Umarız ki dünya genelinde de nükleer silahlar tamamen ortadan kaldırılır. Sadece dışişleri bakanı değil, bir entellektüel, bir insan olarak nükleer silahın, nükleer silah kullanmayı düşünmenin insanlığa karşı işlenmiş bir suç olduğuna inanıyorum " şeklinde konuştu.

Barışçıl nükleer teknolojiye hiçbir şekilde sınırlama getirilmesini istemediklerini vurgulayan Davutoğlu, bu teknolojinin tüm insanlığa ait olduğuna işaret etti. Davutoğlu, şunları söyledi:

"Doğal kaynaklar için bana ait' iddiasında olabilirsiniz. Ama teknoloji insanoğlunun entellektüel gücünün yüzyıllarca yıllık sonucu. Bu yüzden bütün insanlar, bütün uluslar nükleer teknolojiye erişmekte eşit haklara sahiptir.Türkiye bu prensiplere bağlı olarak yapılan bütün bu anlaşmaları destekleyecek."

"Şimdi birleşme zamanı"

Davutoğlu, birçok sorunun yaşandığı Ortadoğu'da meselelerin barışçı bir tutum içerisinde tartışılamaz halde geldiğini ve bu yüzden gerilimin başladığını söyledi. "Bu bölge hepimize ait" diyen Davutoğlu, çare olarak daha fazla siyasi diyaloğa ihtiyaç duyulduğunu belirtti. Davutoğlu, "Mezhepsel çatışmaların provoke edilmeye çalıştığı bir yer ve zamanda özellikle İran-Türkiye diyaloğu bölgedeki en önemli diyalogdur" diye konuştu.

Muharrem ayında Irak'ta Şiilerin yoğun olarak yaşadığı bölgeleri ziyaret ettiğini hatırlatan Davutoğlu, "Şimdi birleşme zamanı. Bu geçiş süreci, hiçbir etnik ya da mezhepsel çatışmaya dönüşmemeli. Siyasi diyaloğa, ekonomik karşılıklı bağımlılığa ihtiyacımız var. Eğer toplumlar ekonomik olarak birbirlerine bağımlı hale gelirse, birbirlerine karşı güç kullanmayacaktır" değerlendirmesinde bulundu.

Davutoğlu, bölgesel güvenlik sorunlarının çözülmemesi halinde, donmuş çatışmaların devam edeceğini ve bunun da uluslararası güç merkezlerinin tüm bölgesel süreçleri yönetmesine sebep olacağı uyarısını yaparak, şunları söyledi:

"Zaman, bölgesel işbirliği zamanıdır. Bu anlamda tarihsel bir ilişki içindeki iki büyük bölgesel güç Türkiye ve İran'ın diyaloğu, hem bölgemizin istikrara kavuşmasını sağlayacak hem de çatışmaların olumsuz etkilerini engelleyecektir."

 "Türkiye ve İran el ele verdiğinde bölgesel istikrarın omurgası olacak"

Davutoğlu, konferansın soru-cevap bölümünde Türkiye-İran ilişkilerinin geleceğine ilişkin görüşlerinin sorulması üzerine, köklü devlet geleneğine sahip iki ülke olan Türkiye ve İran'ın yeni uluslararası parametrelerden bağımsız olarak, tarihten gelen bağları nedeniyle birbirlerini iyi tanıdıklarını, dolayısıyla bazı konularda farklı düşünseler dahi birbirlerini anladıklarını vurguladı.

Türkiye-İran ilişkilerinin, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra müttefik haline gelen ve Avrupa Birliği'nin kuruculuğunu üstlenen Fransa-Almanya ilişkileri kadar önemli bir potansiyel içerdiğini dile getiren Davutoğlu, "Bence Türkiye ve İran birgün el ele verdiklerinde, bu sadece ikisine faydalı olmakla kalmayacak, bölgesel istikrarın omurgası olacak" diye konuştu.

Davutoğlu, Türkiye ve İran'ın kuzeybatıdan güneydoğuya dünyanın en uzun ulaşım koridoru olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:

"Biz İran'a böyle bakıyoruz. Enerjide de büyük potansiyel var. Türkiye'nin enerji talebi yıllık 60 milyar dolar. Türkiye koridor ülke, İran enerji üreten ülke. Bu potansiyelleri birleştirirsek, Türkiye, enerji pazarı Avrupa ile enerji tedarikçisi İran arasında koridor olabilir."

Suriye politikası

Davutoğlu, Türkiye ve İran'ın Suriye konusundaki farklı tutumlarıyla ilgili bir soru üzerine, krizin ilk aylarında Devlet Başkanı Beşşar Esed'i seçimlere gitmesi ve reformlar yapmak konusunda ikna etmeye çalıştıklarına değinerek, Suriye ile ilişkilerde gelinen noktanın Türkiye'nin tercihi olmadığını vurguladı.

"Türkiye'nin Suriye ile ilişkilerinin ancak Şam'daki rejimin kendi halkını acımasızca öldürmeye başlamasından sonra bozulduğunu" belirten Davutoğlu, "Vicdanınıza sorun, Türkiye'nin kötü niyeti olsaydı, Suriye'ye müdahale etmek isteseydi, neden bunu Suriye 2004, 2005, 2006'da tüm dünya tarafından izole edilmişken yapmadı? Neden ABD ya da Batı ile Esed'e karşı işbirliği yapmadık? Türkiye'de hala aynı hükümet var. Değişen biz değiliz, rejimin kendisi" ifadelerini kullandı.

"Suriye'de yabancı savaşçıların varlığına karşı çıkacaksak, hepsine karşı olmalıyız"

Türkiye'nin Suriye'yi çok iyi tanıdığını  belirten Davutoğlu, Esed'e bağlı birliklerin kendi şehirlerini bombalamalarının kabul edilemez olduğuna işaret ederek, "Bir ordu kendi şehrini bombalayabilir mi? Terörle mücadele kisvesi altında şehirlerin bombalanması kabul edilemez" dedi.

Davutoğlu, Türkiye'nin Suriye'den sonra en büyük Nusayri nüfusa sahip ülke olduğunu dile getirerek, bu durumdaki Türkiye'nin mezhepçi bir yaklaşım takınmasının ne mantıklı ne de doğru olduğunu belirtti. Türkiye'nin Suriye'deki radikal gruplara destek verdiği iddialarını da reddeden Davutoğlu, "Biz hiçbir zaman, hiçbir yerde El-Kaide ve bağlı grupları desteklemedik. Zulme, kimden gelirse gelsin karşı dururuz. Bizim için El Kaide de Esad kadar tehlikelidir" dedi.

Davutoğlu ayrıca "Suriye'de yabancı savaşçıların varlığına karşı çıkacaksak, hepsine karşı olmalıyız. İşte o zaman çözüme yardımcı oluruz" diye konuştu.

Bakan Davutoğlu, konferansın ardından Tahran Belediye Başkanı Muhammed Bakır Galibaf'ın EİT Bakanları onuruna verdiği akşam yemeğine katıldı. Program, basına kapalı düzenlendi.