Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, AK Parti Kozan İlçe Başkanlığını ziyaretinde, 16 Nisan'da, Türkiye'nin demokratik olgunlukla, fikirlerin özgür biçimde tartışıldığı bir şekilde sandık başına gideceğini söyledi.

Ülkede demokrasi olmasının ve sandığa gidilmesinin önemine değinen Çelik, "Etrafımızdaki çeşitli ülkelerdeki krizlere baktığınızda, en büyük meselenin, fakirliğin de güvenlik yoksun oluşun da bedel ödeten krizlerin de sebebi, insanların sandıktan uzak olması, sandık yoluyla yönetimi tayin edememesi olduğunu görüyoruz." diye konuştu.

Bakan Çelik, bunun en acı örneğinin Suriye'de görüldüğünü vurgulayarak, "Suriye'de insanlar tek bir şey istiyorlardı, 'özgür bir şekilde bir sandık kurulsun, sonuç olarak biz kendi cumhurbaşkanımızı, başbakanımızı, hükümetimizi bu şekilde seçelim' istiyorlardı. Esasında Arap devrimleriyle halkların istediği şey de buydu. Tunus'ta, Libya'da, Suriye'de bu insanlar baskıdan bunalmışlardı, sandık yoluyla iktidarları değiştirmek istiyorlardı. Bunların çoğu barışçıl gösteri olarak başladı. Fakat bu barışçıl gösterilere oradaki yönetimlerin şiddetle, insanların kanını dökerek cevap vermesi maalesef 'bahar' olarak başlayan şeyi bugün bir kabusa dönüştürmüş durumda." ifadesini kullandı.

Özgür dünyanın da bu insanların demokrasi taleplerine yeterince cevap vermediğinin altını çizen Çelik, şöyle konuştu:

"Suriye gibi yerlerde bunun çok acı sonuçlar doğurduğunu görüyoruz. Bugünlerde İdlib'de olduğu gibi insanların kimyasal silahlarla öldürüldüğü bir tabloyla karşı karşıyayız. Esasında bu noktaya göz göre göre gelindi. Bu işler başladığında Esed için biz Türkiye olarak 'Esed'in bir meşruiyeti kalmamıştır, bir katliam rejimini yönetiyor, bir katliam şebekesinin başıdır' dediğimizde, herkes tuttu 'Esed giderse yerine kim gelir veya Esed giderse buraya DEAŞ mı yerleşir' gibi bir takım argümanlarla bir takım bahaneler ürettiler. Esasında olayların ilk başında orada DEAŞ de yoktu, olaylar ilerledikçe Esed oralarda belli bölgelere hem PYD'yi hem DEAŞ'ı yerleştirdi. Esed'in görevde kalma süresinin uzamasıyla, PYD terör örgütünün oradaki başka halklara, kendisinden olmayan Kürtlere, Araplara, Türkmenlere zulmetmesine, Esed'in çeşitli yerlerde PYD'yi, çeşitli yerlerde de DEAŞ'ı kullanarak kendisine güvenli alan oluşturmasına tanıklık ettik."

"Esed kendi hava kuvvetleriyle insanlarını öldürdü"

Bakan Çelik, Esed rejimini eleştirerek konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Dünyanın büyük devletleri, 'Eğer Esed hava kuvvetlerini kullanırsa bu bizim kırmızı çizgimizdir.' denildi. Bu kırmızı çizgi Esed tarafından defalarca ihlal edildi. Kendi hava kuvvetlerini kullanarak insanlarını öldürdü. Arkasından, 'Eğer kimyasal silah kullanırsa bu bizim kırımızı çizgimizdir.' denildi. Esed o kırmızı çizgiyi de defalarca ihlal etti. İnsanları kimyasal silahla öldürdü. İngiltere Dışişleri Bakanı da değerlendirmede bulunmuş, Esed 2013'te bu kimyasal silahları kullandığı zaman ona gereken cevabın verilmemesinin neticesidir bu. Hatırlayın o zamanlar, bu mültecilerin kendi yurtlarından, ölümden kaçan insanların kendi topraklarında korunması için güvenli bölge oluşturulması fikrini ilk Cumhurbaşkanımız ortaya attı. Bunun güçlü bir şekilde desteklenmesini istedi ama bunun arkasında yeterince destek bulunamadı. Bu insanlar ölümden kaçarak Türkiye'ye geldiler, Akdeniz'e açıldılar, Avrupa'ya gittiler. Aylan bebek örneğinde olduğu gibi büyük mülteci dramları böyle ortaya çıktı."

"İdlib'deki görüntüler bütün insanlığı utandıracak görüntüler"

Bakan Ömer Çelik, Esed rejiminin düzenlediği kimyasal silah saldırısına değinerek, "Şimdi cesaretlendirilen bu katliam rejimi, katliam şebekesi, Esed'in liderliğinde yeni katliamlara imza atıyor. İdlib'den gelen görüntüler, bütün insanlığın başını öne eğdirecek, bütün insanlığı utandıracak görüntüler. Bu çağda küreselleşmeden, insan haklarının küreselleşmesinden bahsediyoruz ama bütün bu değerler Suriye söz konusu olduğunda veya bir takım mazlum coğrafyalar söz konusu olduğunda maalesef hiçbir şekilde hayata geçmiyor." değerlendirmesinde bulundu.

"Kınama mesajları devam ediyor gerçekçi bir çözüm bulunmalıdır"

Yine onlarca kınama mesajı olduğuna işaret eden AB Bakanı Çelik, şunları söyledi:

"Bu kınama mesajları Esed hava kuvvetlerini kullanırken de oldu, Esed kimyasal silahları kullanırken de oldu, şimdi İdlib'de de aynı kınama mesajları devam ediyor. Dedikleri nedir, 'kınıyoruz', gerçekçi bir çözüm bulunmalıdır. Esed, Suriye'deki terör örgütleriyle iş birliği halinde. Ama şunu unutmasınlar, bu katliamdan 3-4 gün önce Esed konusunun birincil öncelik olmadığını, birincil önceliğin DEAŞ ile mücadele olduğunu söyleyen bir takım açıklamalar gelmişti. Hatta neredeyse dünyadaki büyük güçlerden BM Güvenlik Konseyi üyelerinden bazılarının fikir değiştirdiği şeklinde bir izlenim ortaya çıkmıştı. Artık Esed'le herhangi bir problemleri yokmuş gibi. Görüldü ki orada DEAŞ'in, PYD'nin ve bütün terör örgütlerinin hamisi Esed'dir. En son da bütün bir insanlığı utandıracak, bütün bir insanlığın başını öne eğmesine sebep olacak, oradaki masumların, kadınların, bebeklerin, güçsüz insanların kanına giren bu kimyasal saldırıyı gerçekleştirmiştir. Dolayısıyla tablo açıktır, Esed artık insanlık için bir test, bir sınav halindedir. İnsanlığın bu sınavı geçip geçememesi, Esed'in orada kalıp kalmamasına bağlıdır. Esed'in orada kalmasına devam etmeye dönük, BM Güvenlik Konseyinde Esed'e karşı alınacak tavırları veto etmeye dönük veya Esed'siz bir modelin mümkün olmadığını, ancak Esed'le bir modelin, geçiş döneminin mümkün olacağını söylemeye dönük, ki bu geçiş döneminin de gerçekçi bir geçiş dönemi olarak kurgulanmadığını görüyoruz, çok uzun vadelere yayılıyor, aslında onu katliamlara cesaretlendirmekten başka bir şeye gelmiyor."