AMASYA

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, "Hiçbir hukuk devletinde bu kadar uzun süren yargılamalar olmaz, olamaz da. Yargı süreçlerinin hızlanması, soruşturma ve kovuşturmaların hızlı yürümesi, adaletin doğru zamanda tecellisi için de şarttır" dedi.

Amasya'ya gelen Bozdağ, Taşova ilçesinde çeşitli ziyaretlerde bulundu

Bozdağ, kaymakamlık ziyaretinde gazetecilere yaptığı açıklamada, Terörle Mücadele Kanunu (TMK) kapsamındaki suçlular için öngörülen 10 yıllık azami tutukluluk süresini 5 yıla indiren düzenlemeyi hatırlattı.

Daha önce, "düzenleme yürürlüğe girdikten sonra (bu düzenlemeyi bugüne kadar niye yapmadınız) diye eleştirenlerin bazı tahliyeleri görünce fikir değiştirip (bu tahliyeler niye oluyor, neden bunlar dışarı çıkıyor) diye fikir değiştirmezler" şeklinde görüşlerini dile getirdiğini anımsatan Bozdağ, "Fakat geldiğimiz noktada hem medyada hem de siyasette bazı çevrelerin görüşlerini farklı bir şekilde, seçimin de etkisiyle ifade ettiğini görüyoruz. İşin doğrusu bundan da üzüldüğümü buradan ifade etmek isterim" diye konuştu

Bozdağ, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir hukuk devleti olduğunu belirterek, şöyle konuştu:

"Hukuk devletinde herhangi bir vatandaş, herhangi bir insan bir suç isnadıyla karşı karşıya kalırsa hukuk kuralları çerçevesinde bu insanın soruşturulması, yargılamayı gerektiriyorsa yargılanması ve sonuçta da bir kararla bu sürecin tamamlanması lazım. Bir hukuk devletinde siz herhangi bir vatandaşınıza çok önemli suçlar isnat ediyorsunuz, yargılama 10 yıl devam ediyor, 5 yıl devam ediyor ve siz onu içeride aynı zamanda tutuklu bulunduruyorsunuz, bu insanınıza 'sizin suçunuz şudur, cezanız şudur' diyemiyorsunuz. Esasında kınanacak, ayıplanacak, yanlış denilecek şey budur. Hiçbir hukuk devletinde bu kadar uzun süren yargılamalar olmaz, olamaz da. Yargı süreçlerinin hızlanması, soruşturma ve kovuşturmaların hızlı yürümesi adaletin doğru zamanda tecellisi için de şarttır. Dolayısıyla halkımız ne diyor, geciken adalet adalet değildir."

"Yargılama sürecini makul bir sürede sonlandırmak doğru olandır"

Bozdağ, geçmişte tutuklamada üst sınırın olmadığını hatırlatarak, "İlk defa sınırı biz getirdik. 10 yılık sınır uygulamaya girdiğinde bazı tahliyeler oldu. O zaman 10 senedir içeride tutuklu olan insanlar vardı. 10 yıl suçun ne iddianamede belli, suç şu, peki mahkeme karar vermiş mi suçun olduğuna dair, karar vermemiş ve o kişi içeride 10 senedir tutuklu duruyor. Böyle bir hukuk devleti olur mu, olmaz. Bu kararı bir şekilde vermek lazım. Bu yargılama sürecini makul bir sürede sonlandırmak doğru olandır. 5 sene, 10 sene suçunun hala mahkeme kararıyla sabit olmayan kişilerin içeride tutuklu kalması hukuken doğru değildir. Biz bunu her defasında ifade ettik" dedi.

 TMK 10'u kaldıran kanunun tutukluluk süresinin azami üst sınırını 10 yıldan 5 yıla çektiğini anımsatan Bozdağ, burada tutukluluğun azami 5 yıl olacağını ancak "tutuklu kime denir, buna dair son çıkan kanunda değerlendirme olmadığını" söyledi.

Bozdağ, tutuklunun kim olduğunun zaten mevzuatta belli oluğunu dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun kararında belli. Anayasa Mahkemesi'nde bireysel başvuru üzerine verdiği karar var, AİHM'in verdiği karar var. Bu kararlar ve mevzuatımız uygulamada tutuklanan kişi hakkında tutuklama kararının uygulandığı andan itibaren hakkında mahkumiyet kararının verildiği tarihe kadar geçen süreyi kapsadığını, tutukluluğu ifade ediyor. Hükümden sonraki süre tutukluluktan sayılmıyor, o hükümlü oluyor, dolayısıyla tutuklu statüsünün dışına çıkıyor, hükümlü oluyor. Bu kanun kapsamında tahliyesi yapılanların tutuklular olması esastır. Çünkü bu kanun, hükümlülerin tahliyesini yani tutukluluktaki 10 yıllık süreyi 5 yıla çekerek sadece tutukluların, bu süreyi dolduran varsa o süreyi dolduranların tahliyesini otomatik hale getiriyor."

"Hükümlülerle ilgili tahliye Yargıtay hüküm aşamasında resen talep üzerine kendisi bu yönde karar verebilir, başka tür kararlar olabilir" diyen Bozdağ, "Ama bu kanunda süre azalması nedeniyle hükümlü olanların tahliyesine ilişkin karar gerekçeleri oluşturulması işin doğrusu bana göre hukuken doğru bir gerekçe değil. Ergenekon davası kapsamında tahliyesi yapılan kişilerin bir kısmının tahliye gerekçelerinde tutukluluğun 10 yıldan 5 yıla indirilmesi var, diğer bir kısmın da tahliye gerekçesinde de Anayasa Mahkemesi'nin İlker Başbuğ hakkında verdiği kararın gerekçesi doğrultusunda verilen tahliye kararının gerekçesine benzer bir gerekçe var" diye konuştu

İlker Başbuğ hakkında verilen karar

Bozdağ, İlker Başbuğ hakkında gerekçe doğrultusunda verilen tahliyelerin gerekçesini de hukuken doğru bir gerekçe olarak gördüğünü belirterek, şu ifadeleri kullandı:

"Zira kalkmış olan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin yedi ayı aşkın bir süredir karar verdiği kişiler hakkındaki kararın gerekçesini yazıp dosyaya koymuş olmaması, haklarında karar verlier kişilerin Yargıtay'a, Anayasa Mahkemesi'ne, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuru hakkını kullanmalarını geciktiren bir tutumdur, bir sonuç ortaya koymuştur. Eğer gerekçeli karar vaktinde dosyaya konmuş olsaydı tabi bu kişiler Yargıtay'a gidecek, belki Yargıtay dosyayı bozacak, belki bazı kişilerin tahliyesine karar verecek, belki bazılarının beraatını isteyecektir. Dolayısıyla gerekçeli kararın yazılmamış olması, gecikmiş olması, geciktirilmiş olması bu davada mahkum olan kişilerin, bu kararı denetletme haklarını kullanmalarına engel olmuştur. 

Şu anda yapılan tahliyer de büyük oranda 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin vaktinde gerekçeli kararı yazmamış olmasına dayanmaktadır, bunu buradan bir kez daha ifade etmek isterim. Bu tahliye kararlarının da gerekçelerinde bir kısmın hukuken bana göre, tabi başkaları farklı değerlendirebilir, gerekçelerine katılmıyorum. Yani 10 yıldan 5 yıla indi, o yüzden tahliye ediyoruz gerekçelerine ben hukuken katılmıyorum ama gerekçeli karar geç yazıldı, bu da hak ihlali doğurdu, bu nedenle de tahliyesine karar veren şeklinde bazı gerekçeler var, o gerekçelere katıldığımı ifade etmek isterim."

Bozdağ, "Aynı davada mahkum olan kişilerden diyelim bir kısmı bir mahkemeye müracaat ediyor, bir kısmı da başka mahkemeye müracaat ediyor. Sonuçta hepsi hükümlü ama tahliye gerekçelerine baktığımızda mahkemelerin birbirinden farklı tahliye gerekçeleri hazırladığını da görüyoruz. İşin doğrusu aynı konuda yasal mevzuat aynı olduğu halde kişilerin durumu da aynı olduğu halde tahliye gerekçelerinin bu kadar farklı olmasını da işin doğrusu hukuken anlamakta zorlandığımı ifade etmek isterim. En azından ana omurgasının aynı olması beklenirdi. Çünkü hepsinin durumu aynıdır, çok farklı tahliye gerekçeleriyle de karşı karşıyayız" dedi.

"Kaldırılmış bir mahkemenin yargılama yetkisi söz konusu edilemez" 

Bozdağ, bir gazetecinin "13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararı üzerine HSYK'nın soruşturma izni var mı, varsa izniniz olur mu" sorusuna, şu yanıtı verdi:

"13. Ağır Ceza Mahkemesi diye şu anda bir mahkeme yoktur, 13. Ağır Ceza Mahkemesi yasayla kaldırılmıştır. Kaldırılmış bir mahkemenin yargılama yetkisi söz konusu edilemez , böyle bir yetkisi yoktur. Sadece geçici maddeyle verilen yetkileri kullanabilir o da 15 gün içinde eğer karar yazmamışlarsa karar yazacaklar, bir de dosyaların devrine ilişkin işlemleri tamamlayacaklar. Onun dışında bir işlem yapmaları yargılama faaliyetinde bulunmaları kesinlikle mümkün değildir. Olmayan bir mahkemenin eski hakimlerinin mahkeme varmış gibi karar tesisleri asla kabul edilemez, hukuken doğru değil. Ayrıca Meclis'in çıkardığı yasaya yorumları da hukuken doğru bir yorum değil."