ANKARA

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda düzenlenen Bakanlar Kurulu Toplantısı'nın ardından gazetecilere açıklamalarda bulundu.

Arınç, bir gazetecinin, "Cizre'de yaşanan olaylar, son günlerde gündemde. Her gün artarak devam ediyor. bu konu, gündeme geldi mi? Jandarma Genel Komutanının buraya geldiğini gördük, toplantıya kendisi de katıldı mı? Bu konuya ilişkin bilgi sundu mu? MİT Müsteşarının da toplantıya katıldığını söylediniz, acaba toplantıya katılan başka bürokrat da var mıydı" soruları üzerine, toplantıya, ilgili bürokratların da katıldığını söyledi.

İçişleri Bakanı Efkan Ala'nın, güvenlik ve asayiş yönünden uzun bir sunum yaptığını ifade eden Arınç, "Genel değerlendirme olduğu için Jandarma Genel Komutanımız da Emniyet Genel Müdürlüğü yetkilileri de yine konuyla ilgili bürokratlar da hazır bulundu. Sorulara Sayın Bakanımız mutlaka cevap verdi ama bürokratlardan da bazen ek bilgiler alındı" diye konuştu.

Cizre'deki olaylar

Toplantıda, son günlerde, Cizre’de yaşanan acı olayların da gündeme geldiğini anlatan Arınç, şunları kaydetti:

"Bu sadece asayişsizlik olayı değil aynı zamanda Çözüm Süreci'ni de yakından ilgilendiriyor. Yine Cizre konusu gündeme geldiğinde, bunun bir siyasi boyutunun da olabileceği düşünülüyor. Yani orada ölen sadece 12 yaşındaki masum bir yavrumuz değil veya daha önceki olaylarda hayatını kaybedenler değil şu anda sayının 8 civarında olduğunu biliyorum. Hepsi bizim için çok değerli insanlarımızdır. Maalesef bu şiddet olayları sırasında hayatlarını kaybetmişlerdir."

Cizre olayları üzerine çalışmaların yapıldığını dile getiren Arınç, "Bir adli soruşturma sürecimiz var, başsavcılık tarafından yürütülen, mülkiye müfettişlerimiz ve polis başmüfettişlerimiz tarafından götürülen bir de idari soruşturmamız var. Cizre, nüfusu çok yoğun olan ilçemiz ve geçmişten bu yana bu tür olaylara zemin hazırlanması için bazı çalışmaların yapıldığını da biliyoruz" diye konuştu.

"Olaylar bütün boyutlarıyla inceleniyor"

Cizre’ye, olayları takiben daha çok polis ve araç takviyesi yapıldığını bildiren Arınç, şöyle devam etti:

"Bunun dışında olaylara süratle müdahale edebilecek zırhlı iş makinesi ve araçları da bölgeye gönderilmiştir. Bildiğiniz gibi orada hendekler kazılmış olması sebebiyle mahallelerde çıkan olaylara belediyenin de imkanlarını vermemesi suretiyle müdahalede belki zorlanmış oldu. Bunun karşılığında bu yolların düzeltilmesi ve mukabil yapılabilecek hareketlerin de önlenmesi amacıyla araç, insan ve iş makineleri takviyesi yapıldı.

Ayrıca olaylar bütün boyutlarıyla inceleniyor. Çünkü orada HDP'li milletvekillerinin de gitmesi ve bazı talimatların verilmesini takiben bunun geriye 12 yaşındaki bir çocuğun cansız cesedi olarak dönmesi, hepimizi fevkalade üzdü. Bunların hepsi bir mesaj olabilir. Yani, 'biz silahı elden bırakmayız, şiddeti elden bırakmayız, burası bizimdir, kimseye vermeyiz, burada ancak biz olabiliriz, başkasının burada yaşama hakkı yoktur' diyen bir eşkıya grubu varsa bunlarla mücadele etmek, bunların sesini kesmek, bunları o bölgeden artık ilişiğinin kalmayacak şekilde uzaklaştırmak, şüphesiz hükümetimizin görevidir."

"Bir taraftan toplumsal olaylar, şiddet olaylarına dönüşmesin, kan dökülmesin diye çaba sarf ederken bir taraftan da Cizre‘de, o Peygamber şehrinde, Hazreti Nuh'un bulunduğu bir şehrimizde, böylesine gözü dönmüş canilerin, cinayet işlemesine kesinlikle izin vermeyeceğiz" diyen Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Arkadaşımızın sorusu elbette önemlidir. Çünkü şu anda Türkiye kamuoyu, Cizre konusunda fevkalade hassastır. Bu hassasiyeti biliyoruz. Bu olayların bir daha yaşanmaması, olaya sebebiyet verenlerin süratle bulunup cezalandırılması, adliye önüne çıkarılması temel hedefimizdir."

"Toplantıların periyodik yapılması gündeme gelmedi"

Arınç, “Bu toplantıda bir sonraki toplantının tarihi belirlendi mi, Sayın Cumhurbaşkanının başkanlığında yapılacak bir sonraki Bakanlar Kurulu ne zaman olacak? Bunun kararı verildi mi? Bir periyodik zamanlama söz konusu mu, 2 ayda bir ayda bir, Sayın Cumhurbaşkanı başkanlığında Bakanlar Kurulunun toplanması söz konusu mu" soruları üzerine şunları söyledi:

"Müteakip, Bakanlar Kurulu toplantımız Allah izin verirse 26'sında. Her zaman pazartesi yaptığımız gibi, Başbakanlıkta yapılacaktır. Bu tür toplantıların periyodik olarak yapılması gündeme gelmemiştir. Sayın Cumhurbaşkanımız, ilerleyen süreç içerisinde tekrar bir toplantıya başkanlık etme isteğini ileri sürerse Sayın Başbakanımızla birlikte buna karar verirler ama sizin ifade ettiğiniz gibi rutin olarak bu toplantılar yapılmayacaktır, ne ayda bir ne iki ayda bir. Bu konu görüşülmemiştir. Biraz önce söylediğim gibi nasıl bu toplantı 19 Ocak'ta, Sayın Başbakanımızla ile birlikte açıklanan şekliyle yapılmışsa Sayın Cumhurbaşkanımız anayasal yetkisini ne zaman kullanmak isterse Sayın Başbakanımızla bu konuyu kararlaştırabilirler."

4 eski bakanla ilgili soruşturma

"Soruşturma Komisyonu raporu, yarın Genel Kurula gelecek, 4 eski bakanla ilgili. Bu konu, bugün Bakanlar Kurulunda gündeme geldi mi? Siz özellikle yarınki Genel Kurul görüşmelerinde komisyon raporu doğrultusunda mı bir sonuç bekliyorsunuz yoksa fire olacak iddiaları da var, bir fire bekliyor musunuz" sorularını yanıtlayan Arınç, şunları kaydetti:

"Bugünkü Bakanlar Kurulu toplantısında bu konu kesinlikle gündeme gelmedi. Esasen işin özelliği vardır, biliyorsunuz burada gruplarda toplantı yapılamaz ve karar alınamaz. Kaldı ki burası bir Bakanlar Kurulu toplantısıdır. Burada da gündemin içerisinde, bu konuya bir kelimeyle bile girilmemiştir. Yarın eğer yapılacaksa sanıyorum, bir danışma kurulu kararı alınması lazım, galiba yarın bu işe karar vereceklerdir. Bunun Anayasamızın 100. maddesi, İç Tüzüğün galiba 110. maddesinde, sonraki hükümlerinde, milletvekillerinin konuşması, komisyon raporunun görüşülmesi ve eğer bir önerge verilirse onun da her bakan için gizli oylamasının yapılması gerekecektir."

"Hukukun, vicdanın emrettiği noktada oyumu kullanacağım"

"Bu konu ne zaman gündeme gelse, ben hiç kimsenin kendi oyunu açıklamak gibi, kararını açıklamak gibi bir yanlışa düşmemesi gerektiğini söylüyorum. Bu ihsasıreydir" ifadesini kullanan Arınç, şöyle dedi:

"Maalesef bu hatayı, MHP'li milletvekilleri de CHP'li milletvekilleri de yapmıştır. Ta bir sene öncesinden bugüne kadar. En son komisyon raporu oylanırken, herkes kendi düşüncesini ifade etmiştir. Hiçbir milletvekili meclis çalışmalarında kullandığı oydan, sarf ettiği sözlerden dolayı hukuken sorumlu değildir. Vicdanen nasıl bir karar verecekler, onu gizli oylamada hep beraber göreceğiz. Ben de doğrusu oylamaya katılacağım. Hukukun, vicdanın emrettiği noktada oyumu kullanacağım."

"Anayasal yetki bugün kullanılmıştır"

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başkanlığında, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda ilk Bakanlar Kurulu toplantısının gerçekleştirildiğini belirten Arınç, Erdoğan'ın 28 Ağustos 2014'te görevi 11'inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'den devralmasının ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun başkanlığındaki 62. Hükümet'in 6 Eylül 2014'te güvenoyu almasının üzerinden dört aya yakın zaman geçtiğini hatırlatarak, "Bu zaman içerisinde de Sayın Cumhurbaşkanımızın uygun görmesiyle Sayın Başbakanımız ile birlikte kararlaştırdıkları ilk Bakanlar Kurulu toplantısını yaptık" ifadesini kullandı.

Anayasa'nın 104'üncü maddesinin ikinci fıkrasında cumhurbaşkanının yürütmeyle ilgili görev ve yetkileri içerisinde, kendi başkanlığında Bakanlar Kurulunu toplantıya çağırmanın bulunduğunu, bu hükmün 1961 Anayasası'nda da yer aldığı söyleyen Arınç, daha önce de bu yetkinin kullandığını, 10'uncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve 11'inci Cumhurbaşkanı Gül'ün bu yetkiyi kullanmadığını kaydetti.

Arınç, "Anayasa'nın bahşettiği bir yetkiyi Sayın Cumhurbaşkanımızın kullanmasında bir fevkaladelik yok. Bu isteğini bildirdiği zaman, 104'üncü maddenin 2'nci fıkrasında, ya Bakanlar Kuruluna gelir başkanlık eder veya kendi başkanlığı altında Bakanlar Kurulunu toplantıya çağırır. Bu anayasal yetki bugün kullanılmıştır ve Sayın Cumhurbaşkanımızın başkanlığında Bakanlar Kurulumuzun tümünün de bulunduğu gündem, etraflıca gerçekleştirilmiş, üzerinde çalışmalar yapılmıştır" diye konuştu.

Bakanlar Kurulu öncesinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Davutoğlu'nun baş başa görüştüklerini de aktaran Arınç,  saat 11.00'de olacağı duyurulan toplantının bu nedenle saat 12.30'da başladığını bildirdi.

"Ülkenin yönetilmesi, Bakanlar Kurulu ve hükümetimize ait bir görevdir"

Başbakan Davutoğlu'nun İngiltere'ye gideceğini, bir günlük çalışma ziyaretinin ardından da "G-20 lideri" sıfatıyla Davos'a geçeceğini söyleyen Arınç, sözlerine şöyle devam etti:

"Bugünkü toplantımız Sayın Cumhurbaşkanımızın bir açılış konuşmasıyla başladı. Sayın Cumhurbaşkanımız, açış konuşmasında, Sayın Başbakanımızın ve hükümetinin ve kendilerinin sadece millete hizmet amacıyla çalıştığını, başbakanlığı döneminde de cumhurbaşkanlığı döneminde de başka bir gayesinin bulunmadığını, millete hizmet yolunda çalışmak için de Cumhurbaşkanlığının görev ve yetkilerinin, olabildiğince daha çok koşarak, daha çok çalışacak, daha çok hükümetle uyum içerisinde bir gayret göstererek gerçekleştirilebileceğini söyledi. Bu uyumu bozmaya çalışan veya Cumhurbaşkanı ile Başbakan ve hükümeti arasında bir çekişme varmış diye göstermeye gayret edenlerin yanlış iş yaptığını söyledi. Herkesin kendi görev ve sorumlulukları çerçevesinde çalışmalarını yürüteceğini ifade etti. Sayın Cumhurbaşkanımızın Anayasa'da tanınan yetkileri çok açık biçimde yazılıdır. Sayın Başbakanımızın da hükümetin, yürütmenin başı yani Bakanlar Kurulunun başı olarak yapacağı çalışmalar da anayasal çerçevesi içerisinde çok açık biçimde yazılmıştır.

Ülkenin yönetilmesi, Bakanlar Kurulu ve hükümetimize ait bir görevdir. Uyum içerisinde çalışmanın halkımıza daha bereketli, daha mutlu bir hayat getirme konusunda faydası olacağını ifade etti. Sayın Başbakanımıza bugüne kadar gösterdiği performans, gayretli çalışmaları ve hükümetimizin başarısı noktasında teşekkürlerini, takdirlerini ifade etti. "

"MİT Müsteşarı Fidan sunum yaptı"

Toplantının gündeminin yoğun olduğuna işaret eden Arınç, 2014 yılının genel bir değerlendirmesinin yapıldığını aktardı. Güvenlik ve asayiş konularının, "genel değerlendirme", "Çözüm Süreci'ndeki gelişmeler" ve "paralel devlet yapılanmasıyla mücadeledeki gelişmeler" başlıkları altında ele alındığını bildiren Arınç, bazı bakanlar ile MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın konularla ilgili sunum yaptığını kaydetti.

İkinci bölümde, dış politika açısından 2014 yılının değerlendirildiğini, Suriye, Filistin ve Irak'taki gelişmelerin, küresel terörizm faaliyetlerinin ele alındığını, son haftalarda Türkiye, Fransa, Nijerya, Suudi Arabistan ve Yemen'deki saldırılar konusunda MİT Müsteşarlığının kapsamlı bir değerlendirmesi olduğunu belirten Arınç, Dışişleri Bakanlığının da Doğu Akdeniz'deki gelişmeler üzerine bir sunum yaptığını anlattı.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın da ekonomik gelişmeler açısından geçen yılı değerlendirdiğini kaydeden Arınç, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci'nin ihracat, ithalat, teşvik uygulamaları, yabancı sermaye ve yurtdışı yatırım fonlarının değerlendirmesiyle ilgili bir sunum yaptığını, finans sektörünün ele alındığını ve katılım bankacılığı konusunun gündeme geldiğini ifade etti.

Başbakan Yardımcısı Arınç, "Halkbankın, Ziraat Bankasının ve Vakıfbankın genel müdürleri, 2002 yılından bugüne kadar bankalarının gösterdiği gelişmeleri grafiklerle ayrıntılı biçimde ortaya koydular. Bu bankaların artık, katılım bankası kurması da mümkün oldu. Kendilerinin kuracağı katılım bankalarıyla ilgili bilgi sunmuş oldular" diye konuştu.

Toplantının son gündem maddesinin, her toplantıda olduğu gibi Türkiye'nin AB üyelik süreciyle ilgili gelişmeler olduğunu kaydeden Arınç, AB Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır'ın ayrıntılı bir değerlendirme yaptığını söyledi.

Arınç, toplantının sonunda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir değerlendirmede bulunduğunu bildirdi.

"Cumhurbaşkanlığındaki yapılanma gündemimizde yoktu"

Bir gazetecinin, Erdoğan'ın göreve gelmesinin ardından Cumhurbaşkanlığında bazı yeni başkanlıkların kurulduğunu hatırlatarak, "Ardından, 'gölge kabine gibi çalışacak' iddiaları ortaya atıldı. Bugün Sayın Cumhurbaşkanı bu konuyla ilgili sizlere bilgi verdi mi, bu başkanlıklar nasıl çalışacak, hükümetle Beştepe arasında nasıl koordinasyon sağlanacak" demesi üzerine Arınç, "Cumhurbaşkanlığında nasıl bir yapılanma olduğu, ne kadar başkanlık kurulduğu, bunların ne şekilde çalışacağı kesinlikle gündemimizde yoktu" karşılığını verdi.

Toplantıda bu konunun görüşülmediğini vurgulayan Arınç, şunları söyledi:

"Unutmayalım biz bugün Sayın Cumhurbaşkanımıza güzel sunumlar yaparken bakan arkadaşlarımız, Sayın Cumhurbaşkanımız kendi görüşlerini de ifade ettiler, değerlendirmelerde bulundular. Bizim bu değerlendirmelere, görüşlere büyük bir saygımız vardır. Biz bunlardan istifade etmek, yararlanmak isteriz ama bu konuları uygulayacak olan da karar altına alacak olan da hükümetimizdir. Yani 'Şu başkanlık kuruldu da şöyle çalışacak' şeklinde herhangi bir cümle bile geçmedi Sayın Cumhurbaşkanımızın açış konuşmasında ve diğer sunumlarda."

"Bunlar bir siyasetçiye yakışmaz"

Başka bir gazetecinin "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun açıkladığı 'şeffaflık paketi' ile ilgili, özellikle zamanlaması konusunda bazı rahatsızlıklarının bulunduğu" iddialarına yönelik haberlerin yer aldığını belirterek, "Bu konu acaba bugünkü Bakanlar Kurulunda gündeme geldi mi, Cumhurbaşkanı'nın bu yönde bir rahatsızlığı gündeme getirmesi söz konusu mudur" soruları üzerine Arınç, "Bu konuyla ilgili bir cümle bile konuşulmadı" yanıtını verdi.

"Cumhurbaşkanlığı Sarayı'ndaki toplantıyla 'başkanlık sistemine geçiş yapıldığına' ilişkin eleştiriler yapılıyor, bunu doğru buluyor musunuz" denilmesi üzerine Arınç, "Bunlar o kadar temelsiz düşünceler ve iç politika yani günlük politika içerisinde o kadar tüketilen, sakız gibi çiğnenen konular ki bunların ciddiyeti konusunda lütfen herkes çok dikkatli olsun" ifadesini kullandı.

"CHP'nin bütün sözcüleri nerede ağızlarını açsalar 'başkanlık sisteminden', vesaireden bahsediyorlar" diyen Arınç, şöyle konuştu:

"Tabii parti sözcülerinin ağzı pek çok şeye de müsait, hakaretleri arka arkaya sıralıyorlar, Sayın Başbakanımızı hedefe koyuyorlar. Bunlar bir siyasetçiye yakışmaz. Cumhurbaşkanımız halk tarafından seçilen ilk cumhurbaşkanıdır. 2007 Ekim ayında yapılan referandumla 7 sene sonra böyle bir seçim yapılmıştır. Ancak cumhurbaşkanının görev ve yetkileri 1982 Anayasası'ndaki gibidir. 'Bu bir çelişki midir' diye soranlara, o zaman 2007'de cumhurbaşkanı adayı Sayın Abdullah Gül, Meclis'te seçilebilmiş olsaydı, 367'nin arkasına sığınıp da Meclis'i kilitleyenler eğer insafa gelmiş olsalardı, anayasa değişikliği yapılmayacak ve yine cumhurbaşkanları Meclis tarafından seçilmeye devam edecekti. Meclis'te cumhurbaşkanlığı seçimini kilitleyip de halkın seçmesine yol açanların şimdi bundan şikayet etmeye hakları yoktur. Evet, doğrudur, halk seçmiştir, yüzde 52 oyla birinci turda. Ancak yetkileri Anayasa'da belirtilen yetkilerdir. Yani parlamenter demokratik sistem bugün Türkiye'de yürümektedir, şu veya bu şekilde. Peki ileride seçimler oldu, büyük bir çoğunlukla yeni anayasanın yapılması gündeme geldi. Anayasa yapılırken de bir başkanlık sistemi benzeri Türkiye için uygun görüldü. Halk da referandumda buna 'evet' dediyse söylediklerinizin hepsi o seçimlerden ve o yeni anayasadan sonra mümkün olabilecek. Yoksa 82 Anayasası, yarısından fazlası değişmiş, arada akordu bile kalmamış bir anayasa olarak yürürlükte kaldığı müddetçe bunların konuşmanın hiç faydası yok."

"Saçma sapan düşünceler..."

Konuyla ilgili "en doğrusunu" MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin yaptığını ifade eden Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Dedi ki: 'Anayasa'da Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın Bakanlar Kuruluna başkanlık etmesi yetkisi vardır. Biz bu yetkiye hiçbir şey söyleyemeyiz.' Ama diğerleri böyle demiyorlar. Neden? Bunu bir eleştiri konusu zannediyorlar. Son anketlere baksınlar lütfen. Cumhurbaşkanımız seçileli 4 ayı geçmiştir, 4 aydan bu yana Sayın Cumhurbaşkanının yaptığı çalışmalar, halk katındaki güvenilirliği ve başarısı yüzde 50'lerin çok üzerindedir. Bazı yerlerde yüzde 70'leri bulmaktadır. Bir başbakanımız var, hükümetimiz var, bir cumhurbaşkanımız var. Herkes kendi yetkisi ve sorumluluğu içerisinde hareket ediyor. Bugünkü toplantıyı biz ilk defa yapıyor olsaydık, arkasından 20 tane sual sormanız lazımdı. Ama bunu daha önce Turgut Özal 7 defa yapmış. O günün gazete kupürlerine bakın hiçbir aklıevvel, 'Bu adam başkan mı oldu, rahmetli için söylüyorum, neden hükümetin toplantısına katıldı' dememiş. Sayın Demirel giderayak da dördüncü defa başkanlık etmiş, rahmetli Ecevit ayakta, karşıda fotoğrafları var ama hiç kimse 'nereden aklına geldi de Bakanlar Kuruluna başkanlık etti' dememiş. Korutürk için, Evren için, Cemal Gürsel için sormamış ama şimdi Sayın Recep Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı, Anayasa'da 40 yıldan beri olan bir yetkiyi kullanıyor, 'Vay başkanlık mı ilan etti yoksa' diye saçma sapan düşünceler, bunun çerçevesinde konuşuyorlar. Çok basit, sıradan, saçma sapan şeyler bunlar. Sayın Cumhurbaşkanı yetkisini kullanıyor ve Bakanlar Kuruluna başkanlık ediyor. Bir daha yapar mı? Kendi takdirlerinde. Başbakanımızla bu konuyu müzakere ederler, belli zaman periyotları içerisinde olmasa bile ihtiyaç duyulduğunda elbette bunların kullanılma imkanı vardır."

"Bir gazetede herkesin başına bir kavuk koymuşlar..."

Bazı gazetelerde "Başkanlığa giden yol" diye haberlerin yer aldığını belirten Arınç, "Bir gazetede herkesin başına bir kavuk koymuşlar, eski tabirlerle kimimizi sadrazam yapmışlar, kimisini insaf vekili yapmışlar, böyle saçmalıklarla uğraşacaklarına yani basın yayın ilkelerine uygun, halkı bilgilendirme noktasında, halkın gözü, kulağı, dili olma noktasında daha ciddi işler yapsalar belki faydalı olacak diye düşünüyorum" diye konuştu.

"Faizler düşme istidadı gösteriyor"

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, toplantıda faiz indirimi konusunda bir değerlendirme yapıp yapmadığının sorulması üzerine Arınç, bu konuda bir değerlendirmede bulunduklarını söyledi.

Ekonomi Bakanı Ali Babacan'ın sunumunda çok müspet bir tablonun ortaya çıktığını belirten Arınç, "Yani faizler düşme istidadı gösteriyor. Bildiğiniz gibi bizim cari açığımızda en önemli rolü oynayan akaryakıt fiyatları 106 dolarlardan neredeyse 45-50 dolarlara düşme gösteriyor. Dünyadaki gidişat içinde bizim üretimimizi arttırmamız, sanayiye can suyu vermemiz, yeniden istihdamın artması noktasında, enflasyonun düşmesi noktasında, faizlerin indirilmesinin beklendiği ifade edildi" diye konuştu.

Arınç, toplantıya katılan bakanların, Para Piyasası Kurulunda muhtemelen faiz indirimine gidileceğini temenni olarak ifade ettiklerini de bildirdi.

Merkez Bankasının bağımsız bir kurum olduğunu, yılda iki defa Bakanlar Kuruluna sunum yaptıklarını ve enflasyon hedefini tutturamazsa da bir mektupla hatayı kabul ettiklerini dile getiren Arınç, şunları söyledi:

"Bunlar basit işlemlerdir. Ama doğru olanı faiz politikalarında da elbette zamanı iyi takip etmek ve Türkiye'de iş adamlarına, yatırımcılara ve piyasaya rahatlık sağlayacak tedbirleri de alabilmektir. Türkiye'de talep enflasyonu değil, maliyet enflasyonu olduğuna göre, maliyet enflasyonunun da en önemli girdisi faizler olduğuna göre, faizlerde bugünlerde mutlaka bir düşüşün olması gerektiğini bakan arkadaşlarımız ifade ettiler."

Cizre'deki olaylar

Cizre'de 3 emniyet görevlisinin olayları kışkırttığına dair iddialar hatırlatılarak, "Hakkari ve Cizre'de yaşananlarda paralel yapı olarak ifade ettiğiniz oluşumun etkili olduğuna dair size gelen bilgiler var mı" sorusu yöneltilen Arınç, sadece Hakkari ve Cizre değil, daha önce de Şırnak ve Yüksekova'da meydana gelen bazı olaylarda paralel yapının da işbirliği içinde olabileceğinin, istihbaratı saklama veya operasyon yapmama konusunda bazı eylemlerinin tespit edildiğinin konuşulduğu bildirdi.

Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kümülatif bir rakam vermek istemiyorum ama farklı sebeplerle kolluk güçleri hakkında açılan idari soruşturmalar var. Meslekten ihraç edilenler var. Yargıda hakkında iddianame tanzim edilenler var. Tutuklananlar var. Şüphesiz bunların hangi suçları işlediği, bu suçlara ait delillerin neler olduğu dosyalarında açıkça yazılıdır.

Hakkari ile ilgili olarak spesifik bir şey söylemeyeyim ama bize verilen tablo içinde maalesef bazı iş birliklerinin olabileceği, bu işbirliği neticesinde de olaylara müdahale etmekte veya büyümesini önlemekte gecikmiş olabileceğimiz veya bu konuda bir tereddüt, bir zafiyet oluştuğu, buna yönelik de mülkiye müfettişlerinin, polis başmüfettişlerinin inceleme yaptığını, bazı çok açık hareketleri tespit edilenlerin de hatırlayabildiğim kadarıyla 200 civarında meslekten ihraç, 700 civarında da memuriyetten çıkarılmayla ilgili soruşturmanın devam ettiğini ifade ettiler.

Biz bir hukuk devletiyiz. Hukuk içinde herkes yaptığının karşılığını mutlaka görecektir. Ama o bölgede yaşanan olaylarda eğer paralel devlet yapılanmasıyla ilgili bir irtibat söz konusuysa bu gerçekten yaşadığımız olayların vahametini göstermesi bakımından da ilginçtir. Paralel devlet yapılanması adı ne olursa olsun mücadele etmemiz gereken ve kesinlikle müsamaha etmeyeceğiz bir yapıdır. Esasen bu ayrıntılı olarak görüşülmüş, daha öncesinde de Milli Güvenlik Kurulunda da tartışması yapılmış, karara bağlanmış bir konudur. Bu konuda MİT Müsteşarı da bakanlarımız da neler yapıldığı ve neler yapılacağı konusunda ayrıntılı bilgi vermişlerdir."

Gülen'in iadesi

Bülent Arınç, Fethullah Gülen'in iadesine ilişkin soru üzerine de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Bakanlar Kurulundaki konuşma ve değerlendirmelerinde Fethullah Gülen veya kırmızı bültenle ilgili biri cümle bulunmadığını bildirdi.

Arınç, "Sulh Ceza Hakimliği bu konuda bir karar verdi ve kırmızı bültenle takip edilmesi konusunda Adalet Bakanlığımıza bildirimde bulundu. Adalet Bakanlığımızın bu konuyla ilgili yaptığı çalışma henüz sonuçlanmadı. Sonuçlandığında hukuk içinde bunun gereği neyse yapılacaktır. Ama bugünkü gündemimiz içinde böyle özel bir konu olarak bunu görüşmedik" diye konuştu.

Bülent Arınç, Sermaye Piyasası Kanunu'nda bir değişiklik yapılıp yapılmayacağının sorulması üzerine, toplantıda özel olarak Sermaye Piyasası Kanunu'nda bir değişiklik yapılmasına ilişkin herhangi bir konuşma olmadığını, bir tasarı veya teklif hazırlığından bahsedilmediğini belirtti.

MİT tırları

"MİT tırlarının Suriye'deki bazı terör örgütlerine silah taşıdığına ilişkin iddialar Batı basınında yeniden gündeme gelmeye başladı. Bu konudaki değerlendirmenizi rica edebilir miyiz? Özellikle Hollanda'daki muhalefet partisinin bu konuda belgeleri olduğu ve hükümete ilettiği yönündeki açıklamaları üzerine" sorusu üzerine Arınç, ilgili bakanlarla bu konunun konuşulduğunu anlattı.

İddiaların asılsız olduğunu vurgulayan Arınç, şöyle devam etti:

"Bu fevkalade çirkin, hiçbiri doğru olmayan iddialardır. Maalesef Hollanda'da bir milletvekilinin de bu işe alet edilmesi ve konuyu parlamento gündemine taşıması birilerinin gayretkeşliği sonucunda olmuştur. Bu konuda geçmişte açıklamalar yapıldı. Hatta Cumhurbaşkanımızın seçilmeden önceki günlerde yaptığı bir konuşmayı hepiniz hatırlayacaksınız. Biz Bayırbucak Türkmenlerine, daha sonra da Irak'a insani yardım amacıyla tırlar dolusu malzeme gönderdik. Bunlar içinde silah ve cephane bulunmuyordu ve iddia edildiği gibi El Kaide veya benzerleri gibi bu örgütlerle de hiçbir ilişiğimiz yoktu.

Şimdi bunları tekrar ısıtıp piyasaya sürmenin elbette amaçları olabilir. Ama tekrar ifade ediyorum: Türkiye'nin El Kaide'ye veya Suriye'de veya Batı basının cihatçı diye tarif ettiği radikal terör gruplarına yardım ettiği konusu bugünün yalanı değildir. En az bir seneden beri konuşulmaktadır. Defalarca yalanlanmıştır. Buna ait hiçbir bilgi ve belgede ellerinde bulunmamaktadır."

Savcı, hakim ve bazı güvenlik güçlerinin de içine katıldığı MİT tırlarına yönelik baskını anımsatan Arınç, "MİT mensuplarının enterne edilmesi gibi bir durum yaşandı Adana ve civarında. Bununla ilgili bir dava var. Bu davanın tutukluları var. Hakkında iddianame tanzim edildiği için mahkeme devam ediyor. Orada görev yapan savcılar ve hakimler de biliyorsunuz HSYK'nın son aldığı kararlarla görevlerinde suçlu kabul edildi, görevlerini yapmadıkları düşünüldü ve haklarında inzibati cezalar verildi veya yer değiştirilmesi yapıldı" diye konuştu.

Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"O zaman bu işleri hükümeti suçlamak için malzeme haline getiren paralel devlet yapılanmasıyla ilişkili birtakım görevlilerin herhalde ellerindeki bu yalanları tekrar ısıtarak yurtdışına servis yaptıkların öğreniyoruz. Hiçbir geçerliliği yoktur. Bununla ilgili İçişleri ve Dışişleri Bakanlıkların birlikte hazırladığı bir bilgi notu var ama çok uzun. Benim söylemek istediğim şey özetini takdim ediyor. Mesela bu konuda hiçbir askeri rapor yok.  Askeri rapor olarak ifade edilen şey, hiçbir geçerliliği olmayan bir tutanaktır. O tutanağın nasıl ve hangi şartta hazırlandığını hep beraber biliyoruz. Bu tutanağı hazırlayanlar, ciddi olduğunu söyleyen şu anda bir adli yargı süreciyle karşı karşıyadırlar. Bunların bir resmi ve gayriresmi niteliği yoktur. Bunların ciddiye alınması doğru değildir.

Birleşmiş Milletlerin konuyla ilgili bir rapor hazırladığı ve o raporda Türkiye'nin suçlandığı iddiaları var ki zaten o süreci yakinen takip eden Dışişleri Bakanlığımız gerekli ve detaylı açıklamaları ilgili kesimlere çoktan iletmiştir. Hiçbir karşılığı bulunmayan ve doğru olmayan iddialar kesin bir biçimde ispatlanmıştır. Suriye krizi konusunda, insani dram karşısında insani yardımları arttırdık.

Yani hiçbir geçerliliği olmayan iddialar, hükümetimizi ve Türkiye'yi bu konuda mahkum etmeye çalışan, belli bir algı yaratmaya gayret etmeye çalışan çevrelerin yeni bir oyunu olarak düşünülebilir. Bu konuda ellerinde hiçbir bilgi ve belge olmadan, birilerinin altına iki tane imza atıp 'tutanaktır' diye servis ettikleri bir kağıt parçasıyla dünya kamuoyunu aldatmaya çalışıyorlar. Kesinlikle doğru değildir."