ANKARA/GAZİANTEP 

Saadet Partisi'nin Cizre Raporu'nda, "Ne olursa olsun, Çözüm Süreci sürdürülmeli, ancak bunun muhtevası, yöntemi ve metodu değiştirilmelidir. Bölgede sadece bir grup ya da siyasi oluşum değil, bütün kesimler bu sürece dahil edilmelidir" değerlendirmesinde bulunuldu.

Saadet Partisi heyetinin Cizre Raporu kamuoyu ile paylaşıldı. Raporda, Şırnak'ın Cizre ilçesindeki 4-12 Eylül 2015 tarihleri arasında uygulanan sokağa çıkma yasağı sonrasında, partinin genel başkan yardımcılarının başkanlığındaki bir heyetin, 10-11-12 Ekim 2015 tarihlerinde çalışma gerçekleştirdiği, bu çalışmaların ardından Genel Başkan Mustafa Kamalak'ın da ilçede ziyaretlerde bulunduğu ifade edildi. 

Özellikle Cudi ve Nur mahallelerinde, emniyet güçlerinin sokaklara girmesini engellemek için kurulan, hendek ve barikatların çokluğunun göze çarptığı belirtilen raporda, söz konusu hendeklerin kapatılması ve barikatların da kaldırılması için ilan edilen sokağa çıkma yasağının yararlı olmadığının net olarak görüldüğü aktarıldı. 

İki mahallede var olan hendeklerin kapatılması için 150 bin nüfusa sahip ilçede sokağa çıkma yasağı uygulamasının olayları tırmandırdığı ve korku ortamının oluşmasına neden olduğu kaydedildi.  

Çatışmalar sırasında İngiliz ve Fransız uyruklu kişilerin polisle çatıştığı iddialarının dillendirildiğine yer verilen raporda, terörün sahip olduğu uluslararası destek düşünüldüğünde, bu iddianın araştırılması ve ortaya çıkarılması gerekliliğinin görüldüğü vurgulandı.

PKK'nın sokaklarda açtığı hendek ve barikatlardan vatandaşların aşırı derecede rahatsız olduğu raporda belirtilirken, Çözüm Süreci'ne tekrar dönülmesi hususunun vatandaşların ortak talebi olarak öne çıktığı da kaydedildi. 

"Ne olursa olsun, Çözüm Süreci sürdürülmeli"

Raporun, değerlendirmeler ve öneriler kısmında ise Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde bir araştırma komisyonu kurulması, iddiaların objektif bir şekilde araştırılması görüşü yer aldı. 30 yılı aşkın terörle mücadele tecrübesine karşın, halen silahlı mücadelenin baskı unsuru olarak kullanılmasının sorunu çözmediği, daha da karmaşıklaştırdığı savunulan raporda, silahlı mücadelenin elbette olacağı ancak meselenin çözümü için siyasal, sosyo-kültürel ve ekonomik adımların atılması gerektiği belirtildi. 

Hızlı ve planlı kalkınma için, serbest piyasa anlayışı yerine, geçici süreyle yatırımları kamunun üstlenmesi gerektiğin işaret edilen raporda, devletin riske girmediği bir yerde, özel sektörün riske girmesini beklemenin ancak zaman kaybına neden olduğu, bunun ise terörün gelişimine zemin hazırladığı kaydedildi. 

Raporda, "Ne olursa olsun, Çözüm Süreci sürdürülmeli, ancak bunun muhtevası, yöntemi ve metodu değiştirilmelidir. Bölgede sadece bir grup ya da siyasi oluşum değil, bütün kesimler bu sürece dahil edilmelidir" ifadesi yer aldı. 

Raporun sonuç kısmında da şunlar kaydedildi:

"Bölge halkı siyasi tercihini HDP'den yana kullandığı için yaşananlardan rahatsızlık duymuyor düşüncesi aldatıcı olacaktır. Aynı şekilde bölge halkı, Türkiye'den ayrılmak gibi bir düşünceye de sahip değildir. Ancak bölge halkı, devletin kurumlarına da güven duyamamaktadır. Bölgede devamlı surette çatışmacı bir süreç takip edildiği için vatandaşın gerçek anlamda duygularının görülmesi mümkün olamamaktadır. Bu nedenle bölgede sağduyu sahibi, uzlaştırıcı bir siyasi anlayışa ihtiyaç duyulmaktadır."