İSTANBUL

İstanbul'da "Başbakanımız Canlarla Buluşuyor, Bayramlaşıyor" programında, Alevi kanaat önderleri ile bir araya gelen ve katılımcıların Ramazan Bayramı'nı kutlayan Başbakan Binali Yıldırım, "İnşallah birliğimiz, beraberliğimiz her zaman daim olur." dedi.

Aynı inancın, aynı milletin mensupları olduklarını ifade eden Yıldırım, "Anadolu toprakları, binlerce yıldır bizim vatanımız. Hepimiz biriz. Farklılıklarımız da bizim en büyük zenginliğimiz. Erzincan'da doğmuş büyümüş biri olarak bu birlikteliğin, hoşgörünün ne anlama geldiğini bilenlerden bir kardeşinizim." dedi.

"Asırlardır bir gür ırmak gibi beraber olarak ummana doğru akıyoruz. Birimizin acısı, diğerinin içini sızlatır. Birimizin gönül neşesi, diğerinin içini serinletir." diye konuşan Yıldırım, sözlerine şöyle devam etti:

"Biz, beraber yaşadık. Acılarda da sevinçlerde de hep beraber olduk. Aynı badirelerden geçtik. Başımıza gelenlere beraberce tahammül gösterdik. Aynı cephelerde, aynı sancağın izzetini korumak için beraber çarpıştık. Bugün de Cumhuriyetimizin bütün kazanımlarıyla beraber dünyanın güçlü ülkeleri arasına ülkemizi getirdik. İçeriden veya dışarıdan bu kardeşliğe zarar vermeye yönelik tehditleri, ancak ve ancak birbirimizle kenetlenerek aşacağımızı düşünüyorum."

"Terör bizim başımızın belasıdır"

Dün Tunceli'de miting yaptığını hatırlatan Binali Yıldırım, orada hemşehrilerle bir araya geldiklerini, hasret giderdiklerini aktardı. 

Tunceli'ye 2003' te de gittiğini, o günkü hali ile bugünkü hali arasında korkunç bir fark olduğunu anlatan Yıldırım, şunları kaydetti:

"Bir köy şeklindeydi Tunceli. Bir kilometre bile bölünmüş yolu yoktu. Sıcak asfalt hak getire. Ama hakikaten Tunceli şehir girişinden itibaren çok müthiş bir güzelliğe sahip olmuş. Neden? Çünkü terör korkusu ortadan kalktıktan sonra orada her şey daha güzelleşiyor. Valinin anlattığına göre Avrupa'dan 4 tekstil markası, Tunceli'de imalata başlamış. Şu anda 2 bin 500 kişi çalışıyor. Avrupa'ya doğrudan bilinen markaların etiketlerini vurarak ürün ihraç ediyorlar. İnsanlar terörün baskısından kurtulmuş olmanın rahatlığı içindeler. Terör, bizim başımızın belasıdır. Terör yüzünden bölgelerimizin gelişmesi gecikti, yatırımlar gitmedi. Gençlerimiz gelecek umutlarını kaybetti. Bunu istismar eden bölücü terör örgütü, o çocuklarımızı dağa yönlendirdi. Kalem tutması gereken ellere, silah tutuşturuldu ve binlerce masum insanın hayatı yok edildi. Toplumda acılar yaşandı. Husumetler gelişti. Her yönden büyük zarar gördük. Enerjimizin bir kısmını bu terör sebebiyle maalesef yok ettik. Meralarımıza, dağlarımıza sürülerimiz çıkamadı, insanlarımız gidemedi. Bölgeye yol yapmak istedik onu yaptırmadılar. Havaalanı yaptırmak istedik, havaalanını engellediler."

Yüksekova'ya havalimanı yaparken, 99 kere şantiyenin basıldığını, çalışanların kaçırıldığını, makinaların yakıldığını dile getiren Yıldırım, bu ülkenin bunları hak etmediğini ifade etti.

PKK'nın, bölücü terör örgütünün esasında Kürtler diye bir sorunu olmadığını belirten Yıldırım, "Sorun nedir bilir misiniz? Kürtlerin de Türklerin de en büyük sorunu PKK'dır, bölücü terör örgütüdür. Bunların ipi de başkalarının elindedir. Bunlar, milli, yerli değildir. Ancak gençlerimizin heyecanını, duygularını ifsad ederek onları da maalesef kullanmıştır." dedi.

Güzel bir haber vermek istediğini dile getiren Başbakan Yıldırım, "Geçen yıldan itibaren dağa çıkışlar neredeyse bitme noktasına geldi. Çünkü ay yıldızlı bayrağımız yurdun her köşesinde dalgalanıyor. Dağında da ovasında da şehrinde de ay yıldızlı bayrak var. Devletin tam hakimiyeti var. Meralar, otlaklar açıldı. Köylere insanlar rahatlıkla gidebiliyor. İnsanlar artık eski kaos, korku dönemine dönmek istemiyor. Aramızda ayrılık, gayrılık, ötekilik yok. Bizim insanımızın hepsi candır. Her can da azizdir." değerlendirmesinde bulundu.

"Bunu yapanlara insan demekten utanıyorum"

Sakarya'da patileri kesilen yavru köpeğin ölümüne değinen Yıldırım, sözlerine şöyle devam etti:

"Bunu yapanlara insan demekten utanıyorum. Bu kadar zalimlik olur mu? O da bir can taşıyor. Bre alçak sen onun ayaklarını nasıl kesersin, o cana nasıl kıyarsın? Bizim ecdadımız, bizim geleneğimiz karıncayı incitmeyi bile bir suç gören gelenekten geliyor. Bunlar, maalesef dönüyor dolaşıyor eğitime geliyor. Eğitim işin başı. Mutlaka eğitimi, her yönden eğitimi her yaşta geliştirmemiz lazım. Toplumda husumet duygularını değil, kardeşlik duygularını çok daha fazla işlememiz lazım. Farklılıklarımızı hoşgörü ile karşılamanın yollarını bulmamız lazım. Birbirimize karşı hiddetlenirsek, ön yargılarımızı geliştirirsek bu toplumun huzuruna, kardeşliğine hizmet etmeyiz. Zaman, şimdi artık acıları küllendirme, geleceğe bakma zamanıdır." 

"Dersim ile bu ülke yüzleşmelidir"

Başbakan Yıldırım, 1938 Dersim olaylarının büyük bir acı olduğunu ifade ederek, "Dersim ile bu ülke yüzleşmelidir. Çok açık söylüyorum, hiç bir yanlışın arkasında durmak gibi bir lüksümüz yok. O dönem Dersim'i yapanlar, bugün bunun bir şekilde öz eleştirisini, hesabını vermelidir. Devlet yaptı, devlet yanlış yapabilir. Yapmaması gerekir ama yanlış yapılmıştır. Bir daha bu yanlışların olmaması için bu meselenin de ele alınıp açık, samimi bir şekilde toplumla paylaşılması gerekir. İdam etmek için yaşını büyütüp idam ettiğiniz o insanların zihinlerindeki acıları küllendirmenin, bir daha yaşanmaması için bu olayların açık kalplilikle konuşulması gerekir." diye konuştu.

Artık gençlerin, insanların dünyayı gördüğünü, hiçbir şeyin gizli kalmadığını, her yanlışın ortaya çıktığını anlatan Yıldırım, bundan sonra yapılması gerekenin, ortak yönleri ön plana çıkarmak, farklılıkları, ayrıştıran değil zenginleştiren hususlar olarak görülmesi gerektiğine işaret etti.

Başbakan Yıldırım, dinin, soyut bir iş olduğunu, dinin herkesin başının üstünde olması gerektiğini belirterek, "Eğer dini, ağzımız hizasına getirirsek yandık. Buraya geldiği zaman kavga mis gibi. Avrupa'daki, bölgedeki mezhep savaşları, Kerbela'da Şii-Sünni çatışmasının arkasında dinin buradan buraya gelmesindendir. Din, olduğu gibi kabul edilir. Rabbim ne diyor? Bana gelen yol mu arıyorsunuz. Allah'a giden yollar, kainatta nefes alıp veren bütün canlıların sayısı kadardır. Dayatmaya giderseniz, 'benim dediğim doğrudur, senin dediğin yanlıştır' dediğimiz zaman, büyük bir felaketin kapısını aralamış oluruz. "ifadelerini kullandı.

Bu topraklarda ırkçılık, nefret ve ayrımcılığın asla olmaması gerektiğini vurgulayan Yıldırım, "Kimse de bizlerin arasına tohum ekmemeli, buna da izin vermemeliyiz. Doğduğumuz yerde Alevi de vardı Sünni de vardı. Kirve oluruz, otururuz Babiko yeriz. Benim ismimin nereden geldiğini daha önce de anlattım. Binali Diyaroğlu benim üniversiteden arkadaşım."

"Arka planı var bu darbenin"

Aşık Veysel'in "Yezit nedir ne Kızılbaş?/Değil miyiz hep bir kardaş/Bizi yakar bizim ataş/ Söndürmektir tek çaresi" dizelerini hatırlatarak "İşin özeti budur." diyen Yıldırım, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Önümüzde bir seçim var. 24 Haziran, 1 hafta sonra ülkemiz seçime gidiyor. Bu seçimin bir farklılığı var. Malum, iki yıllık bir Başbakanlık görevim var. İki yıllık Başbakanlık görevi çok uzun değil ama herhalde gelecek yıllarda üzerinde çok konuşulacak bir dönem olacak. Yazılması, süresinden daha fazla sürecek diye düşünüyorum. Çünkü bu dönem, hakikaten Türkiye'nin siyasi tarihini, demokrasisini ilgilendiren birkaç önemli husus yaşandı. Hep beraber yaşadık. Başbakan oldum, 24 Mayıs'ta, 15 Temmuz'da alçak FETO darbesiyle yüz yüze geldik. Milli iradeyi, demokrasimizi yok etmek... Ülkeyi işgal etmeye kalktılar. Bu FETO niye verilmiyor biliyor musunuz? Hiç merak ettiniz mi bu kadar ısrarımıza rağmen bu darbeyi yapanların başındaki verilmiyor. Bazı şeylerin ne olduğu ortaya çıkacak. Bundan endişe ediyorlar, onun için vermiyorlar. Çok açık söylüyorum. Bu darbeyi onun yaptığını bilmeyen yok ama arka planı var bu darbenin. Sadece orada süklüm püklüm, ağlayarak konuşan, sümüklerini çeken bir adamın yapacağı iş değil bu iş. Bu işin arkasında emperyal birtakım hesaplar var. Bunlar eninde sonunda açığa çıkacak. Çok açık konuşuyorum. Sokağa gidin sorun, bu darbenin arkasında neler var neler yok, insanlar kanaatini ifade edeceklerdir." 

"Birbirimizle konuşarak meselelerin üstesinden geleceğiz"

Yıldırım sözlerine şöyle devam etti:

"Alevi toplumunun inanç değerlerine, en cesur şekilde fırsat vermek, bu bizim görevimiz. Bunun için irfan merkezleri ve cemevlerinin artık statüsünü tartışma alanından çıkarmaya karar verdik. Fiili durumu görmemiz lazım. Bu bir ihtiyaç olmasa cemevleri her yerde yapılır mı? İhtiyaçtan kaynaklanıyor. O halde bize düşen bu ihtiyacı görmek ona göre hızlı hareket etmek. Geç de olsa önemli bir mesafe almış olmayı da ben ciddi bir kazanım olarak görüyorum ve inşallah bundan sonra daha fazla iç içe, daha fazla ön yargısız, birbirimizle konuşarak, görüşerek bu meselelerin üstesinden geleceğiz."

Başbakan Yıldırım'a, eşi Semiha Yıldırım, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Mevlüt Uysal, AK Parti Erzincan Milletvekili Serkan Bayram ve AK Parti İstanbul İl Başkanı Bayram Şenocak eşlik etti.

Programda, Başbakan Binali Yıldırım, sanatçı Erol Aydoğan’ın söylediği "Haydar Haydar" türküsüne eşlik etti. Yıldırım ve eşi Semiha Yıldırım, programda katılımcılarla tek tek bayramlaştı.