ANKARA - MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Talebi kamçılayarak ay çiçek yağının fiyat artışını tetikleyen fırsatçılar, rafların boşalmasıyla birlikte internette oluşan karaborsada sanki altın satar gibi yağ satanlar onurlarını da satmışlardır" dedi. 

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM'de partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmasında, Rusya-Ukrayna arasındaki savaşın ekonomik, ticari, insani ve vicdani faturasının gittikçe ağırlaştığı, Türkiye'ye gelen Ukraynalı sayısının 20 bini bulduğunu söyledi. Bahçeli, "Rusya'nın hem diyaloğa hazır olduğunu açıklaması hem de hunhar saldırılarına devam etmesi stratejik bir oyalamadan başka bir manaya gelmemiştir. Karşımızda Rusya'nın iddia ettiği gibi iki taraflı bir anlaşmazlık değil, tek taraflı bir işgal tahakkümü söz konusudur. Burada asıl ve öncelikli sorumluluk Rusya'nındır. Çünkü ilk kurşunu atan, Ukrayna topraklarına musallat olan Rusya'dır. ABD, AB ve NATO ise günü kurtarmanın, çatışmaları kızıştırmanın, kendi aralarındaki zedelenen ittifak gücünü kurnazca temerküz etmenin hevesinde ve peşindedir. Rusya ile Ukrayna arasındaki çatışmaların kazananı değil, sayıca kalabalık kaybedenler kulübü olacaktır. Türkiye başta olmak üzere pek çok ülke bu savaşın ekonomik, ticari, insani ve diplomatik temelli vahim sonuçlarına direkt maruz kalmaktadır. Buğday ithalatımızın yüzde 87'si Rusya ve Ukrayna’dan karşılanmaktadır. Doğal gaz ithalatımızın yüzde 40'yla, petrol ithalatımızın yüzde 25'i tek başına Rusya'dan temin edilmektedir. Bu ülkeden gelen yaklaşık 7 milyon turist ülkemizde ağırlanmaktadır. Savaşın sürmesi, daha vahimi uzaması, ticaret kanallarını tıkayacak, diyalogları kapatacak, ülke ekonomilerini koronadan sonra öngörülmesi çok zor olan şiddetli bir türbülansa sokacaktır" diye konuştu.

'SOSYAL MEDYA ÜZERİNDEN PROVOKASYON RÜZGARI ESTİRİLMİŞTİR'

Bahçeli, ay çiçek yağındaki stok tartışmaları ve marketlerde oluşan görüntülere ilişkin, "Talebi kamçılayarak ay çiçek yağının fiyat artışını tetikleyen fırsatçılar, rafların boşalmasıyla birlikte internette oluşan karaborsada sanki altın satar gibi yağ satanlar onurlarını da satmışlardır. 5 litrelik yağın fiyatı bir gün içinde 150 lira sınırına dayanmıştır. İstanbul ve Ankara'daki marketlerde milletimizin asaletine yakışmayan ilkel görüntüler herkesin, hepimizin yüreğini sızlatmıştır. Sosyal medya üzerinden provokasyon rüzgarı estirilmiştir. Yağ fiyatlarının zamlanacağı, stokların ise tükendiği iddia edilmiştir. Tarım ve Orman Bakanlığı bu kuyruklu yalanı tekzip etmiş olsa da, marketlerde izdiham oluşmuş, raflar hücuma uğramış, insanlarımız birbirine girmiştir. Ülkemizde 1 ya da 1,5 aylık tüketime yetecek ay çiçek tohumu ve ay çiçek yağı kaldığına dönük iddialar bütünüyle yalandır, aldatmadır, saptırmadır. Çok nazik ve hassas günlerden geçtiğimiz bir sırada, iç işgal cephesinin yağ üzerinden gerçek dışı beyanlarla toplumsal panik halini körüklemesi en hafif tabirle şerefsizliktir" diye konuştu. 

'BUNLAR EN AĞIR ŞEKİLDE CEZALANDIRILMALIDIR'

Bahçeli, CHP yönetiminin yağ fiyatları üzerinden siyaset yaptığını belirterek, "Siyaset yapmak soysuzluğa hizmet etmek değildir. Muhalefet demek, Türkiye’ye karşı cephe açmak, ayağımıza pranga vurmak hiç değildir. Sanal ve sipariş yağ krizinin orkestra şefi yine CHP olmuştur. Ey CHP, bir kez olsun bizi şaşırtın, numune de olsa bizi yanıltın. CHP’liler diyor ki; 'millet evine ay çiçek yağı alamaz hale gelmiş.' Kemal Derviş’in yetiştirmesi demiş ki, 'Savaş Ukrayna’da, ambargo Rusya’da, kıtlık ve kuyruklar Türkiye’de.' Bu günkü CHP varken, biliniz ki düşmana gerek yoktur. Ucuz yağ alabilmek için marketlere yığınak yapılması, insanlarımızın birbirinin üstüne çıkma pahasına yağ almak için telaşlanması bize yakışmayan, vakarımızı ve sağduyumuzu yansıtmayan köhne görüntülerdir. Yağsız yemek olur da, yarınsız Türkiye olmaz, olamaz. Hamd olsun yağımız da var, yakacağımız da var, unumuz da var, tuzumuz da var. Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği’nin, Azak Denizi’nde Türkiye’ye ait 15 geminin geçişine izin verilmemesiyle ülkemizdeki yağ stoklarının azaldığını ve durum böyleyken Nisan ayının ortasına kadar yetecek yağımızın kaldığını açıklaması da sorumsuzluktur. Hiç kimse merak etmesin, günü saati geldiğinde, tansiyon düştüğünde Azak Denizi’nde bekletilen gemilerimiz de limanlarımıza sağ salim yanaşacaktır. Marketlerde yağ kuyruğu oluşmasına kimler sebep olmuşsa bunun bedelini Türk mahkemeleri önünde ödemelidir. Bunlar en ağır şekilde cezalandırılmalıdır. Bilinmelidir ki, yağımıza kıymazsak çöreği kuru yeriz" ifadelerini kullandı.

'VATAN TOPRAKLARINDA KUŞKU UYANDIRMAK KÖTÜLÜĞÜN KÖTÜSÜDÜR'

Bahçeli, bazı kesimlerin 'Putin'in kafasındaki eksik parçaların Kars, Erzurum ve Ardahan olmadığını kim rahatlıkla söyleyebilir?' sözlerinin Türkiye’yi ve Türk milletini tanımadıklarının beyanı olduğuna dikkat çekti. Bahçeli, "Kars Türk’tür, Ardahan Türk’tür, Erzurum Türk’tür. Bu vatan topraklarımızda kuşku uyandırmak kötülüğün en kötüsüdür. Hep söyledim, yine tekrar ediyorum, dalımızı kıranın ağacını kökünden sökeriz. Dikkatleri Ukrayna’dan Türkiye’ye çevirme gayesi taşıyanlar ya gafletin ya da ihanetin içindedir. Bu esnada, bazı cahil ve işbirlikçiler de çıkmış, NATO üyesi olmasaydık ABD’nin Türkiye’yi çoktan parçalayacağını iddia etmişler. Sorsak en iyi stratejist, en aranan uzman bunlardır. Moderatörler ve program yapımcıları bu tür sahte ve tutsak alınmış sözde uzmanları ne zamana kadar televizyon ekranlarına çıkarmaya devam edeceklerdir? 'NATO olmasaydı Türkiye bölünürdü' demek ABD’ye kurşun askerlik yapanların hüsranla çerçevelenmiş hezeyanıdır. 1952’ye kadar NATO mu vardı? 15 Temmuz gecesi Ankara semalarında korsan uçak uçuran, bombalar fırlatan, vatandaşlarımızı katleden şerefsiz teröristler acaba nerenin ve kimin namına işgale girişmişlerdi? FETÖ’yü üzerimize salan kimdir? Hain Fethullah Gülen’i koruyan, kollayan, barındıran, besleyen kimlerdir? ‘NATO olmasaydı Türkiye bölünürdü’ demek Türk milletine en kesif hakarettir" dedi.

‘İKİNCİ 28 ŞUBAT BİLDİRİSİ'

Bahçeli, 6 partinin Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem çalışmasının, siyasi istikrarsızlık yıllarına duyulan özlem olduğunu savunarak şöyle dedi:

"Parlamenter sistem günahıyla sevabıyla Türkiye şartlarında miadını doldurmuş, arıza sinyali veren bu sistemin bakım, tamir ve onarım imkanı ise kalmamıştır. Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi, yönetim hayatımıza kalıcı bir soluk, güçlü bir irade, etkin ve hızlı karar alma mekanizması kazandırmış, parlak bir reform olarak milletimizin baş tacı haline gelmiştir. Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi, ertelenemez milli ihtiyacın ve beka hassasiyetinin ortak akılla birleşmesinden doğmuş ve doğrulmuştur. İkinci 28 Şubat bildirisiyle açıklanan Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem taslağının, esas itibarıyla omurgası kırık, hedefleri dökük, hüviyeti siliktir. Yeni hiçbir şey söylenmemiştir. 6 partinin kuru gürültüsü tamamıyla Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi’ne karşıtlık üzerine bina edilmiştir. Yani etki-tepki üzerine şekillenmiş reaksiyoner bir sistem teklifi karşımızdadır. Kılıçdaroğlu istikrarsız hükumet dönemlerine geri dönmek istiyor. Türkiye’nin ayağından çekiştirmeyi düşünüyor. Krizler olsun, hükumetler düşsün, koalisyon pazarlıklarında kavga gürültü olsun hesabı yapıyor. Türkiye’nin yerinde saymasını, dahası geriye sarmasını projelendiriyor. Sayın Kılıçdaroğlu; geçti Bor’un pazarı, haydi sür merkebini Kandil’e. Artık Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi Türkiye’nin yönetim hayatına hakimdir, Cumhur İttifakı da Türk milletinin hadimidir. Zilletin güçlendirilmiş palavra sistemi çürük elmadır. Bizim çürük çarıkla oyalanacak ne arayışımız ne de arzumuz vardır. Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi, gelecek nesillere en büyük armağandır, palavra sistemi de geçmişin kriz ve anlaşmazlıklarına dümen kırmaktır."