ANKARA

Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, NTV televizyonunda katıldığı bir programda, Mısır'da ordunun yönetime el koyması sonrasındaki gelişmeler, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri ve Almanya'daki seçimlere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Bağış, Mısır'ın tarihinde ilk defa halkın kabul ettiği bir anayasaya kavuştuğuna dikkati çekerek, "Halkın seçtiği bir cumhurbaşkanı vardı. Sayın Başbakanımızın da vurguladığı gibi eğer o cumhurbaşkanından memnun olunmaz ise onu götürmenin yöntemi darbelerle değil sandıkla olmalıydı" dedi.

Bağış, gazeteci Robert Fisk'in "ABD darbeye darbe demezse yapılan şey darbe olmaz" şeklindeki sözünün hatırlatılması üzerine şu görüşleri dile getirdi:

"Türkiye olarak biz de bu hassasiyeti ortaya koyuyoruz ama maalesef darbeye darbe bile diyemeyen bir dünya ile karşı karşıyayız. Hani meşhur bir fıkra vardır. Adamın biri gümrükte bir bavul dolusu kol saatiyle yakalanmış. Gümrük memuru kendisine 'Bu ne?' deyince 'Tavuk yemi' demiş. 'Tavuk kol saati yer mi?' diye sorunca da 'Ben önüne koyacağım, yer mi yemez mi o onun bileceği bir iş' demiş. Amerika'nın Avrupa'nın şu anda yaptığı, yani buna darbe dememekle inanın bana o fıkradaki saat kaçakçısından farklı değil. Bütün dünyanın gözünün önünde, demokratik bir yöntemle seçilmiş bir lider askerin zoruyla, tankların baskısıyla görevinden uzaklaştırıldı, istifa dahi etmedi. Ve yerine yine askerin seçtiği birisi metazori bir şekilde yemin ettirildi ve Cumhurbaşkanı ilan edildi. Bu darbe değil de nedir? Düpedüz darbedir."

Bir Mursi gider bin Mursi gelir

Tahrir meydanının adeta "tahrik" meydanına dönüştüğünü ifade eden Bağış, halkın birbirine düştüğünü ve düşürüldüğünü dile getirerek, "Bir Mursi gider bin Mursi gelir. Bu Mısır'da bu hareket yeni bir hareket değil. Bu 1910'lu yıllardan bu yana orada Müslüman Kardeşler'in oluşturmuş olduğu bir mekanizma var, bir güç var. Onlar da gerçekten ilk günden itibaberen dünya ile daha barışık bir çaba içerisine girdiler. Çok acıdır ki bu yönetimin ilk işlerinden bir tanesi de Refah kapısını kapatmak oldu. Orda görüyoruz ki, aslında bu Mısır halkının önceliklerini değil başka birtakım ülkelerin, başka birtakım toplumların, başka bir takım uluslararası şebekelerin çıkarlarını gütme konusunda bir hassasiyet gösteriyor" ifadelerini kullandı.

Mısır muhalefetinin iktidarı erken seçime zorlayabilecek fırsata sahip olduğunu ancak muhalefetin kendi içinde bir dayanışma mekanizması oluşturamadığını tahmin ettiğini ya da Türkiye'de olduğunu gibi sandıkla iktidar olamayacaklarını anladıkları için sandık dışı yöntemlerle iktidara gelmeye çalıştıklarını söyleyen Bağış, Türkiye ile Mısır'ın mukayesesinden duyduğu rahatsızlığı dile getirdi. Bağış, şöyle konuştu:

"Bugünün Mısır'ıyla bugününün Türkiye'sini kıyaslayanları da ben gerçekten gülerek hayıflanıyor hatta kınıyorum. Çünkü bugünün Mısır'ı 1960 Türkiye'sinin standartlarındadır her açıdan. Yani ekonomik gücü, asker-sivil ilişkileri, oradaki toplumun bilgiye olan ulaşabilme kapasitesi, gelir seviyesi, ülkenin zenginlik ve refah standartları açısından bakıldığında bugünün Türkiye'siyle karşılaştırmak hiç de mümkün değildir. Türkiye özellikle son 10 yılda muazzam reformlar gerçekleştirdi. Bundan 20 evvel bu ülkede cumhurbaşkanları bile etnik kökenini dile getirmeye korkuyordu. Hatırlarsınız rahmetli Özal 'Annem Kürt'tü, teyzem de Türkçe dahi bilmezdi' demişti ama ben Kürt'üm diyememişti. Bugün aynı ülkenin devlet televizyonu Kürtçe yayın yapabiliyor. Mahkumlar anneleriyle anadillerinde konuşabiliyor. Roman vatandaşlarımız için konut projeleri yapan bir devlet var. 112 yıl aradan sonra Akdamar'da ibadet eden Ermeni vatandaşlarımız, 88 yıl aradan sonra Sümela'ya gidebilen bir Rum Ortodoks toplumumuz var. Türkiye'de artık üniversite kapısında kendisini kıyafet bekçisi zanneden devlet anlaşısı tedavülden kalktı."

Orta sahada top çeviriyor

Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerin Mısır'daki yaşananlara karşı tutumunu eleştiren Bağış, "Biz bu reformları AB standartlarında bir ülke olmak adına yaptık ama AB kendi değerlerini maalesef bu günlerde darbeye darbe bile diyemeden bir şekilde orta sahada top çevirerek canlı tutmaya çalışıyor" değerlendirmesinde bulundu. Bağış, bu durumun başta AB olmak üzere NATO ve Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kurumların saygınlığına gölge düşürdüğünü vurgulayarak tüm bu olan bitene rağmen Türkiye'nin "dik" bir duruş sergilediğini belirtti. Bağış, şunları söyledi:

"Sayın Başbakanımızın dün ortaya koyduğu o dik duruş inanın bana sadece Türkiye'de o demokrasi sevdalılarının değil, sadece Mısır'daki kardeşlerimizin değil, sadece 1,5 milyarlık İslam aleminin de değil kendini Batı'dan izole edilmiş hisseden, koparılmış hisseden 3 milyarlık bir insanlık alemi için de çok büyük umut oldu. Çünkü darbeye darbe diyebilen ve dünyada hala vicdanlarıyla hareket edebilen, konuşabilen ve vatandaşına hizmet edebilen bireyler olduğunu gördüler. Zaten Başbakanımızın Mısır'a gittiğinde sabahın 2'sinde 20 bin Mısırlı genç tarafından karşılanmasının sebebi de buydu."

Mısır'da 50 yıl boyunca kendi halkına eziyet eden Mübarek diktatörlüğüne hoşgörüyle yaklaşanların, ordu tarafından görevinden uzaklaştırılan Mısır'ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin 1 yıllık iktidarını kabullenememesinin düşündürücü olduğunu dile getirdi.

Mursi'nin Türkiye'ye sığınma talebinde bulunup bulunmadığına ilişkin ellerinde herhangi bir bilgi olmadığını belirten Bağış, Türkiye'nin herkese kucak açan bir ülke olduğunu ancak Mursi'yi İstanbul'da görmektense milletinin başında, partisinin başında siyaset yaparken görmeyi tercih edeceğini kaydetti.