TBMM

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Geçtiğimiz gün Öğretmenler Günü kutlandığını anımsatan Kılıçdaroğlu, "Öğretmen bizim umudumuz. Uygarlığın temel ölçütü, bir toplumun öğretmene verdiği değerle ölçülür. Dünyanın bütün çağlarında, bütün bilim insanlarının ortak görüşüdür bu" diye konuştu.

Öğretmenlerin 24 Kasım'da Ankara'daki eylemlerini anımsatan Kılıçdaroğlu, bunun anayasal bir hak olduğunu dile getirdi. Öğretmenlerin, sorunlarını anlatmak üzere böyle bir demokratik yola başvurduklarını kaydeden Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Ancak önce TOMA, sonra jop, sonra biber gazı, sonra su... Şiddet uygulandı öğretmenlere. 24 Kasım 2013, Türkiye'nin ayıplı bir tarihidir. Kimi öğretmenin ayağı, kolu, bacağı, kafası kırıldı. Ne yapıyorsunuz siz?"

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, öğretmenlerin sorunlarını çözebilecek partinin CHP olduğunu ifade etti. 

"Mısır'ı düşman ettiler"

Mısır'da darbe olduğunda ilk eleştirenlerden birinin kendisi olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Arkasından ilave ettim: 'Dışişlerini sözde stratejik derinlik kitabını yazan adama teslim ederseniz Mısır'la ilgili sağlıklı görüş oluşmaz' dedim. Sonra bunlar Mısır'ı düşman ilan ettiler. Mısır halkını da neredeyse düşman ettiler" diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, şu görüşleri dile getirdi:
"Mısır El Ezher Üniversitesi'nin Rektörü. Herkesin saygı duyduğu kişi. Erdoğan onu lanetlediği için Mısır'da Türkiye'ye karşı ciddi kırılma oldu. Kimsin sen başka bir üniversitenin rektörünü lanetleyeceksin? Nereden alıyorsun bu yetkiyi? Yazık günah değil mi? Bu ülkenin yıllarca uğraşarak elde ettiği kazanımları, bir cümleyle çöp sepetine atacaksın.

Mısır politikası iflas etti. Tıpkı Suriye politikası gibi. Şimdi Irak'ı onarmaya çalışıyorlar. Ama bizim sayemizde. Biz bunu düzeltmeye çalışıyoruz. Mısır'da da benzer olay oldu. İki arkadaşımızı Mısır'a görevlendirdik. 'Mısır halkı ile Türkiye halkı kardeştir. İktidara kızıp Türkiye halkına kızmasınlar' dedik. Bütün kesimlere bu mesajı verdik.  

Sonra bizim büyükeliçiyi tekrar Mısır'a gönderdiler. Ama hala Mısır'ın içişlerine karışmayı sürdürüyorlar. Sonra Mısır, büyükelçiyi istenmeyen adam ilan etti.

Dışişleri Bakanı'nın nasıl olduğunu anlatan ilginç bir örnek. Sayın Sezgin Tanrıkulu'nun verdiği soru önergesine yanıtında, Mısır ile Türkiye'nin ilişkilerinin sağlam hukuki zemine dayandığını söylüyor. Yani, 'ilişkiler çok iyi' diyor. 14 Kasım 2003 tarihinde bunu imzalayıp gönderiyor. Üzerinden 10 gün geçmeden büyükelçi istenmeyen adam ilan edildi. Bu nasıl Dışişleri Bakanı? 'Stratejik Derinlik' diye kitap yazmış. Bu önergeye verdiği yanıt, aslında stratejik rezaleti ortaya çıkardı"

Kemal Kılıçdaroğlu, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun Mısır'de ne olduğunu bilmediğini ileri sürdü. Uluslararası ilişkiler öğrencilerinin, hatta lise öğrencilerinin bile Ortadoğu'da Mısır, İsrail, Suriye gibi ülkelerin önemli olduğunu bildiğini anlatan Kılıçdaroğlu, "Mısır'da büyükelçimiz yok, Suriye'de yok, İsrail'de yok. Neymiş, 'Bizim dış ilişkilerimiz çok sağlam hukuki zemine dayanıyormuş.' Sevsinler senin hukuk anlayışını. Rabia işareti yapıyor birisi. Sen Türkiye'de yaşıyorsun. Rabia'yı çok seviyorsan, gider oranın vatandaşı olur, orada siyasi faaliyette bulunursun. Sen Türkiye'desin. Millet perişan, sen Mısır'la uğraşıyorsun" dedi.

"Sizin sanatçılığınız su götürür bu saatten sonra"

Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın geçen hafta partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmadaki, sanatçı Ahmet Kaya'nın ödül aldığı bir törende yaşanan olaylar ve buradaki sanatçılara ilişkin sözlerini hatırlattı. Sanatçıların Erdoğan'ın bu sözlerine bir yanıt vermesini beklediğini, ancak böyle bir durumun yaşanmadığını ifade eden Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"Bunların içinden bir sanatçı çıkar, 'Sayın başbakan bizi eleştirebilirsin ama bize ulan diyemezsin' der diye bekledim. Diyemediler, hiç birisi söyleyemedi, konuşamadı. Sizin sanatçılığınız su götürür bu saatten sonra. Üstelik bunlar geziye katılmayanlar. Erdoğan'ın yanında olup, önünde diz çökenler. Bir başbakanın önünde diz çöken, başbakan 'ulan' dediği zaman sesini çıkarmayan kişiye dünyanın hiçbir ülkesinde sanatçı denmez. Eğer ben bu lafı etseydim, bunlar koro halinde televizyon programlarında neler neler söylerlerdi. 'Vay efendim sen nasıl bunu dersin' diye. Neden? Çünkü bizim hoşgörümüzü biliyorlar. Ama korku dağları engelliyor. Sanatçı korkmaz, sanatçı rüzgara karşı yürüyen adamdır. Sen bunu bilmiyorsan, sen sanatçı olamazsın. Sen sanatçının s'si bile olamazsın. Sana hakaret ediliyor, sesin bile çıkmıyor." 

Kılıçdaroğlu, "Her türlü hakareti yapıyorsun, yeri geldiğinde akil adam diye sokaklarda gezdiriyorsun, dönüp 'ulan' diyorsun, sana sesini bile çıkarmıyor. Buna kim sanatçı der?" diyerek, sanata ve sanatçıya değer veren partinin CHP olduğunu söyledi.