Seçimlerin hemen ardından PKK, hain saldırıları ile adeta başkaldırdı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin geçen hafta yayınlanan bir beyanatından birkaç satırı aşağıya aldım. 
“Türkiye sanki tabutların etrafında toplandı, ocaklardan sanki acı tütüyor. Birinci İnönü Savaşı’nda verdiğimiz kayıplardan fazlasını verdik. Dile kolay tam 132 şehidin ateşleri yüreklere düştü. 
Mezar kazmaktan kollar yoruldu, 
Gencecik fidanlar toprağa devriliyor. 
Kabul edilebilir gibi değil.”
Tabii, kim kabul edebilir? 
Aynı durum günlerdir başta Cumhurbaşkanı, siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, kanaat önderleri ve duyarlı herkes tarafından da dile getiriliyor. 
Ancak ortaya atılan çözüm süreci ve arka arkaya gelen seçimlerde verilen tavizlerle meydan boş bırakılınca, PKK bugünleri hazırladı. 
Yerel seçimlerden sonra HDP’li belediye başkanlarına; mali ve diplomatik açıdan özgür, kendi savunma imkanlarına sahip, bayrağı olan, eğitimin Kürtçe yapıldığı, halkın kendi kendini yöneteceği, Türkiye’nin gelirlerinden pay da vereceği özerk Kürdistan konusunda seminerler yapılmıştı. Hatta Bölücü başı da; Türkiye’nin, Avrupa Yerel Yönetim Şartı’na koyduğu çekinceleri kaldırmasını, Özerklik Yasası ile Demokratik Sivil Toplum Yasasını çıkarmasını talep etmemiş miydi? 
PKK tarafından bu hazırlıklara, çözüm süreci adeta bir zırh gibi kullanıldı. 
Suriye ve Irak’ta da şartlar bu süreci destekler mahiyette olunca Kandil’de, galiba zeminin olgunlaştığı kanaati hakim oldu. 
19ncu yüzyıldan beri Bağımsız Kürdistan’ın arkasında olan çevreler; et-tırnak misali Türk-Kürt birlik ve beraberliğini dikkatlerden kaçırarak, şimdilerde Irak ve Suriye’deki kaosu Türkiye’ye sıçratmak peşine takıldılar. 
Türkiye’nin gücü karşısında bu kalkışmanın şansının olup olmaması dış mihrakları o kadar ilgilendirmese de, Kürt kardeşlerimizi düşündürmelidir. 
Ve hepimiz birlikte hiç unutmamalıyız ki, çözüm süreci adı altında alınan her iyi niyetli karar ve uygulamaların, gelecekte yeni azınlıklara da kapı aralayacağı apaçık ortadadır. 
Böyle durumları Anayasa’da ifadesini bulan “ülkesi ve milleti ile bölünmez Türkiye” ile bağdaştırmak mümkün müdür? 
Cumhuriyet hepimize gereklidir ve O’nu yaşatmak en önemli görevimizdir. 
Değerli okuyucularım. 
İki ay sonra tekrar sizlerle beraber olmaktan duyduğum mutluluğu, şehit cenazelerinin burukluğu ve üzüntüsü içinde sunuyorum. 
Gözlerini kırpmadan hayatlarını feda eden Kahraman Mehmetlerimize, güvenlik görevlilerimize Ulu Tanrı’dan rahmet diliyorum. 
Mekanları cennet olsun. 
Ailelerin ve Yüce Ulusumuzun başı sağ olsun. 
Yaralanan Kahraman Mehmetlerimize ve güvenlik görevlilerine acil şifalar diliyorum.