Geçen hafta sonu Pazar günü eşim, çocuklarım ve aile dostumuz Fatma-Halil Gökkaya çifti ile birlikte Şile’ye gittik. Niyetimiz hem Şile’de ikamet eden şaire-yazar Melda Özata’yı ziyaret etmek hem de Şile’yi görüp gezmekti. Şile gerçekten şirin mi şirin, güzel mi güzel bir küçük Anadolu şehrini andırıyor. Şehrin tarihi yapıları ile yemyeşil mekânlar bir bütünlük oluşturuyor. Şile kalesi, deniz feneri ve sahil yürüme yolu şehrin cazibesini bir kat daha artırıyor ve göz kamaştırıyor. . Şile, tarihi M.Ö. 12.000 – 6.000’lere kadar inen bir yerleşim birimi olup Türkçede mercanköşk anlamına gelen tepelerde ve dağ sırtlarında yetişen güzel kokulu çiçekler açan ıtırlı bir bitki adıdır. Şile merkezinin İstanbul’a (İstanbul’un merkez ilçelerinden Ümraniye’ye) uzaklığı 55 km. Şile’yi dünyaya tanıtan en önemli kültür varlığı Şile bezidir. Şile bezinin tarihi Osmanlı Türklerinin Şile’ye yerleşmesinden sonra başlamaktadır. El tezgâhlarında pamuk ipliğinden dokunan tamamen şileye ait otantik bir kültür mirasıdır. Şile’li kadınlar emeklerini, duygularını ve yüreklerindeki sanat yansımalarını Şile Bezi üzerine nakışlarla süslemektedirler. Şile Bezinden çeşitli giysiler üretilmektedir. Şile Bezi’nin en önemli özelliği teri emerek vücudu serin tutmasıdır. Dünyanın ikinci büyük feneri olan Şile Fenerinin tarihi değeri oldukça önemlidir. Kırım Harbinde, Karadeniz’den İstanbul Boğazına girecek gemilerin yollarını bulabilmeleri için yapılmış fenerlerden biridir. Bu amaçla Boğazlar civarında 1856 yapılan Anadolu Fenerinden sonra 1858 – 1859 yılları arasında inşa edilmiştir. Şile Kalesi tarihsel gelişim içinde önemli bir yer tutmuştur. Bizanslıların inşa ettiği kale, daha sonraları Osmanlılar tarafından kullanılmıştır. Kale 12 metre yüksekliğinde olup, denizden gelebilecek saldırılara karşı koyabilmek amacıyla inşa edilmiştir. Ağlayan Kayalar, Şile Fenerinin 600 metre gerisinde taşlar arasından çıkan bir su kaynağıdır. Akış biçimi ağlayan bir insanin gözyaşlarına benzetildiği için bu adı almıştır. Şile’ye gitmemize Halil Gökkaya dostumuz vesile oldu. Şile’de ikamet eden şaire ve yazar Melda Özata hanımı ziyaret ettik. Melda Hanım bugüne kadar başta şiir kitapları, çocuk hikâyeleri ve müzik kitabı olmak üzere onun üzerinde eser kaleme almış. Yeni şiir ve nesir yazılarını neşretmek için yayınevlerini bekliyor. Zonguldak’ta subay bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Melda Özata, İstanbul Kız Lisesi’nden mezun oldu. İstanbul Belediye Konservatuarında piyano ve Robert Koleji’nden İngilizce öğrenen Melda Özata’nın yayın hayatı 1964’de çeşitli dergilerde yazılarının neşriyle başladı. İki yıl bir gazetede köşe yazarlığı yaptı. Daha sonra Yeni İnsan Dergisi, Sanat Dünyası, Hisar, Milli Kültür ve benzeri dergilerde şiir, tarih, folklor, gelenek, görenek ve arkeoloji alanlarında yazıları yayınlandı. Şiir kitapları; Hayal Çeşmelerinden Şiir, Bir Yeşil Dal Şiir, Yalnızlığın Evrensel Anıtı, Sahilsiz Denizlerden Şiir, Sığınak Şiir, Pervaneler Düştü Gönül Kubbemden. Nesir ve çocuk kitapları şunlardır; Musiki Sohbetleri, Fanus (Edebiyat Sohbetleri), Sihirli Yüzük, Nejdet, Masallar, Öyküler, Bir Kedinin Serüveni. Hâlihazırda yayınlanmaya hazır şiir ve çocuk kitapları için çeşitli yayınevleriyle temas halinde olan Melda Hanım şiirin okunmadığından şikâyetçi. Melda Özata şiirlerinde aruz ve hece vezni kullanmaya dikkat ediyor. Bu nedenle yaşayan büyük şairlerimizden Bekir Sıtkı Erdoğan’dan aruz ve vezin dersleri aldı. ‘Pervaneler Düştü Gönül Kubbemden’ isimli şiir kitabının önsözünde şaire Melda Özata gönümüz yalnız ve garip yaşayan insanların tercümanı oluyor. Şu manidar cümlelerle yalnızlığa gönderme yapıyor; “İçinde bir dört duvarın, kendimle başbaşayım. Sesler duvarları aşsa da, dışarıda kaynaşsa da ulaşamazlar bana. Kurtulmuşum o uğultunun selinden, nefesinin herkesi üzen yelinden, içinde bir dört duvarın. Taşır beni bir hayal küheylan, kendi mahşerimden şiir ülkesine, savrulurum. En yakın dostumdur duvarlar, samimidir, ne istersen söylerim söylerim de, sırlarımı bilirler de, kimseye söylemezler. Çok iyi sırdaştırlar.” Melda Hanım, bize piyano çaldı ve şiirlerinden gül demetleri sundu. Melda Özata’nın “Pervaneler Düştü Gönül Kubbemden” şiir kitabından ‘Dünyada” isimli şiirini siz aziz okurlara takdim edersen Melda Hanım’ı sağlıklı hayırlı ömür diliyorum: “Dünyada Öksüz, yetim, yalnız yapayalnızım/Dillerimdedir gamım, efsanelerde. Ne bayram bilirim, ne de bir seyran/Dünya her haliyle, bigânelerde. Sesime ses veren, bir ses, bir kul yok/Gecelerim soğuk, örten bir çul yok. Baktım ki dilimi, bilen bir dil yok/Her yer bomboş, ıssız teranelerde. Teselli aradım, her yerde her an/Seslenir ruhundan, feryatlar, figan. Bulunur mu bir gün, meldaya derman/Yalnız başıma şu viranelerde.”