Irak’ın kuzeyine yönelik başlatılan ‘Pençe Operasyonu’na dair tüm süreci ve gelişmeleri Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi ve ASAM Uzmanı Emekli Albay Dr.Eray GÜÇLÜER ile konuştuk..


Operasyonda 12 gün geride kaldı öncelikle harekatın mahiyetini, etkilerini ve gelinen süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?

Irak’ın kuzeyinde Hakurk bölgesine yapılmakta olan Pençe Operasyonu Türkiye’nin güvenliğini kalıcı hale getirmeyi amaçlayan önemli bir adımdır. Geçen sene mart ayında Hakkâri bölgesinden üç taburla Kandil’e doğru başlatılan operasyonun da devamı niteliğindedir. Sonuçta Kandil-Sincar Dağı arasında kalan yaklaşık 40 km derinlikteki alan terörden temizlenerek burada güvenli bölge oluşturmak amaçlanmaktadır. Dolayısıyla bu operasyonun hemHakurk’tan Kandil Dağına yani doğuya doğru, hem de Zap-Metina-Gara bölgelerine yani batıya doğru kalıcı olarak genişlemesi kuvvetle muhtemel görünüyor. Konuya biraz daha stratejik bakacak olursak Kandil-Sincar Dağı arasındaki bölge terörden temizlenirse, Suriye’nin kuzeyindeki ve Fırat’ın doğusunda yerleşik hale getirilmeye çalışılan PYD/PKK için Pençe Operasyonunun “Kıskaç” harekâtınadönüşebileceğiniöngörmek de mümkün, zira bu durumda PYD/PKK, doğudan, kuzeyden ve batıdan çevrilmiş olduğu gibi, lojistik ve ikmal kanalları ile faaliyet alanının büyük bölümünü de kaybetmesi söz konusu. Bu durum diğer adı PYD olan Suriye PKK’sı üzerinde ciddi çözücü etki oluşturmakta. Bir diğer yönüyle de sistemli ve planlı yürütülen operasyonel süreçler, ciddi alan ve elaman kaybetmiş, eylem kabiliyeti azalmış PYD/PKK’yı küresel güçler için kullanılabilir bir araç olmaktan çıkarmaya başlayabilir. Tabi böyle bir durumda Türkiye-ABD arasındaki mevcut ilişkiler yeni bir boyut ve biçim kazanabilir.

Pençe Operasyonunun diğer önemli etkisi ise yurt içine terörist geçişlerinin önlenmesidir. Yani teröristlerin silah, cephane, diğer lojistik ve yaşam malzemelerini yurt içine geçirmeye hazırlandıkları mayıs ayında yurt içindeki örgüt aparatlarının ikmal ve lojistiğinin kesilmiş olması, zaten sayıları oldukça azalmış ve halk desteği olmayanteröristlerin yok edilmesi yönünde önemli bir baskı sağlamakta.

Hakurk’u stratejik açıdan önemli kılan ne?

Hakurk alanı teröristlerin kedilerini güvende hissettikleri, buraya kimse gelemez dedikleri son derece güç arazi şartlarına sahip zor bir bölge. Aynı zamanda Kandil’e giden yaklaşma istikametlerini de kontrol eden bir yer. Terörist geçişlerinin başlayacağı bir zamanda ve hiç beklenmedik bir yere bir gece vakti ansızın operasyon yapılması, tam bir baskın etkisi sağlamıştır. Dolayısıyla planlayıcıları da kutlamak lazım.

Operasyonu biraz da taktik, teknik ve stratejik açıdan ele alacak olursak neler söylersiniz?

Biraz da teknik inceleme yapacak olursak, Hazırlık, İntikal, Alan Temizliği ve genişletme ile Kalıcı üs bölgelerinin oluşturulması şeklinde dört aşamalı olarak planlandığı düşünülen Pençe operasyonu “Stratejik etkili Taktik” operasyon şeklinde tanımlanabilir. Yani Tabur-Tugay seviyesindeki küçük birliklerle, milli ve yerli teknolojiler kullanılarak yukarıda saydığım çok yönlü stratejik etkilere sahip bir operasyon icra edilmektedir. Kullanılan milli ve yerli teknolojiler nedeniyle operasyon alanından teröristlerin kaçabilmesi artık çok zor, teröristler sadece bulabildikleri derin mağara ve oyuklarda saklanmaya çalışıyorlar. Ancak güvenlik güçlerinin elinde bulunan; SİHA, İHA, savaş uçakları, Atak helikopterleri ve diğer sistemlerin de dahil olduğu bütünleşik Hedef Tespit, Takip ve Bilgi Aktarım Sistemlerindeki (HTTBS); Isı ve hareketi algılayan, ses, ışık ve titreşime duyarlı aynı zamanda belirli bir derinliğe kadar yüzeyin altındaki boşlukları topraktaki yoğunluk farklılıklarınıhesaplayarak altı bin metre yukarıdan tespit edebilen milli ve yerli teknoloji nedeniyle, teröristlerin bölgeden kaçabilmeleri neredeyse imkansız. Ayrıca şu an orada operasyon icra eden komandolar aslında “Özel Birlikler” şeklinde tanımlanan kategoride. Özel birliklerin iki önemli ve farklı niteliği vardır. Birincisi çatışma tecrübeleri, operasyon kabiliyetleri son derece yüksek, profesyonel rütbeli personelden oluşmaktadırlar. Diğer önemli özellikleri ise herhangi bir şekilde merkezle bağlantıları kesilirse hiç ikmal yapmadan, dağ şartlarında sadece doğal imkanları kullanarak kendi kedilerine hayatta kalabilme becerilerine sahiptirler ve bu şekilde çok uzun süre operasyona devam edebilirler. Bu nedenle Pençe Operasyonu için Teknoloji ve Uzmanlığın mükemmel birleşimi demek sanırım yerinde bir tabir olacaktır. Bu arada operasyon bölgesinde kullanılan “Yapay Zeka” teknolojisini de unutmamak gerekir. Çok farklı özelliklere sahip çok miktarda sistemin bir arada kullanılabilmesi ve değişik görevlerin aynı anda başarılabilmesi işte bu yapay zeka teknolojisi sayesinde mümkün hale geliyor. Düşünün altı bin metreden yerin 3 metre altındaki bir mağarada bir ısı veya hareket kaynağı tespit ediliyor, bunun canlı mı yoksa cansız bir kaynaktan mı geldiği, canlıysa hayvan mı insan mı olduğu, insansa dost mu düşman mı olduğu gibi safhalar yazılım algoritmalarındaki yüzlerce kriterin mili saniyeler içinde sınanmasıyla kısa süredeanlaşılabiliyor. Bu şekilde tespit edilen varlık terörist ise coğrafi konumu ve fiziksel pozisyonuna göre etkisiz hale getirilmesi için en uygun vasıta seçiliyor ve aynı zamanda yüzlerce kilometre ötedeki karar vericilerin önüne taktik resim eş zamanlı olarak konulabiliyor. İşte bu nedenle teknoloji ve uzmanlığın çatışma konseptlerini yeniden belirlediği, çatışma alanlarındaki kuralların yeniden şekillendiğini de söyleyebiliriz. Örneğin konvansiyonel bir çatışma ortamında bir tugayın cephe genişliği ve derinliği en fazla 7x8 km iken ve yaklaşık 56 km kare alanı kontrol edebilirken Pençe operasyonunda aynı tugay 20x40 km=800 km kare alanı kontrol edilebilmektedir. 1990’lı yıllarda böyle bir operasyon en az kolordu seviyesinde ve 25-30 bin askerle oldukça yüksek zayiat riski göze alınarak yapılabilirken, şimdi 2000 bin askerle ve çok daha etkili bir şekilde icra edilebilmektedir.

Harekatın, ulusal güvenlik ve diplomasi alanında sonuçları ne olur? 

Sonuç olarak Türkiye güvenliğini kalıcı şekilde tesis edebilmek için çok önemli adımlar atmaktadır. Her bir adım bir sonrakinin zemini oluşturmakta ve domino etkisiyle uluslararası ortamda yeni ilişki biçimlerinin belirlenmesine, bölgedeki terör varlığının azalması yönünde önemli bir baskı oluşturulmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla artık Türkiye’nin terörle dizayn edilebilmesi mümkün olamadığı gibi Türkiye dünyanın en sorunlu bölgesinde güvenliğini sağlamada önemli kazanımlar elde etmeyi başarmıştır. Bundan sonraki sürecin bu dinamikler doğrultusunda sınırlarımızla terör odakları arasına mesafe konulacak şekilde güvenlik kuşaklarının oluşturulması, sahada terörle mücadele edilirken bölgede kurumsal devlet yapılarının tesis edilmesi için uluslar arası ortamda mücadeleye devam edilmesi şeklinde olacağı muhtemel görünmektedir.