Ve gri bayraklar sarkıtılır.

Terli.

Adil.

İnançlı.

Kaçıp gideceğim diyorsan, Küstüm artık diyorsan. 

Perdeyi artık kapadım.

Paydos.

Artık yeni bir başlangıca taş atıyorsun.

Bilmelisin ki bu göl diğerinden farklı. 

Bilmelisin ki burada ki kurbağa seni beklemiyordur.

Uzattığın yanağa; prenses pembe dudakları ile umut taşımayacak 

Belki gözlerini buğulanmasını; yaşadığın hüsranın kirleri toz bulutu gibi saracak.

Nefesin sevdasız kokacak.

Yüreğin akortsuz çalacak. 

Düşlerin hücrede yalnız kalan mahkûmun yüreğinin ateşini, kış günü soğuk ıslak battaniye söndürmek gibi

Sevdan çaresiz.

Sevdan yalnız kurt.

Sevdan dağda esir.

Sen kendini kendi sandığında, terk etmiş. 

Ve suçlayacak kimsende yok.

Kuyruğunu geçmişinin sönük bedenine kıstırmış, 

Can havliyle “Havar! Havar!” diye.  

Koşarsın gelecek sandığın geçmişe.

Aşksızlık ilk susuzluk yaparmış.

Su su diye 

Canını 

Etini 

Tenini ısırarak,

Susuzluğunu gidermeye çalışırsın. 

Nafile nafile artık.

Diş izin artık sinene mühür gibi izini çıkarmıyordur.

Oysa sen ne dilekçe gibi göğüslerde diş izinin morluğu ile yazılar yazmıştın.

Artık paydos.

Çıkmaz yolda, yolunu bularak kompozisyonun konusuydun.

Kaybolmak senin için var olmaktı.

Seni var kılan beyaz tende, 

Var olup susuzluğunu gidermekti.

Artık paydos.

Aşksızlık susuzluğun ilk belirtisidir.

Ya kana kana sensizlik içeceğim. 

Ya da sen; bensizlikle susuzluğunu gidereceksin.

Ve sonra teslim olacaksın.

Yaşam seni esir alacak.

Her zaman siyahı seveceksin.

Sonra yığınlaşacak ve kalacaksın. 

Bedenini bir mezatta bulacaksın.

Terk edilmiş.

Artık paydos… 

Sahipsizlik. 

Sensizlik. 

Sessizlik.

Bensizlik.

Ve komşusu kabir olan yerde bekleyeceksin 

Gözünde mavimsi bir göz yaşı 

Ve yanaklarında sille yemekten kızarmış yanağı,

Öpücükten bıkmış gibi.

Sanarak yüzünü dönüp çekip gideceksin.

Yer yüreğim.

Yön ben.

Bulduğun; çıplak bir bedenin mum gibi yanan gözün çırasında kaybolmuş bir hayat.

Paydos…

Saygıyla

Abdulkadir DESTAN