PATRON ÇILDIRDI…

Abone Ol
Elbette parti kadar ona liderlik yapan kişinin de partiye kazandırdıkları bir gerçektir. Mühim olan doğru lideri bulabilmek. Mesela Sayın Meral Akşener MHP için doğru bir isimdi ama gelin görün ki milletvekili adayı bile gösterilmemesi çok ilginçti. Bunun kararını her ne kadar Sayın Bahçeli vermiş gibi gözükse de bu kararı verenin AKP, uygulamak zorunda olanın da MHP olduğunu düşünüyorum. Çünkü Sayın Bahçeli tamda AKP’nin istediği gibi bir muhalif portre çiziyordu. Sayın Meral Akşener’in MHP’nin başına gelmesi demek MHP’nin değil, AKP’nin korkulu rüyası olacaktı. Çünkü MHP’yi AKP’nin arka bahçesi konumuna sokanların o bahçeyi Sayın Akşener’in talan edeceğini çok iyi biliyordu. Hatırlarsanız Mehmet Barlas’ın oğlu Cemil Barlas’ın bir kadını kahkahalar atarak lekelemesine ve Sayın Akşe- ner’i kastederek “dün vesaitin karşısındaydı bugün o vesaitin kucağına oturmuş.” dediğinde bu alçaklığa sessiz kalanların daha o gün belliydi Sayın Akşener’i harcayacağı. 
Ortada böylesine vahim bir durum varken, cevaplanması gereken en önemli soru neden Türk milliyetçiliğini temsil eden bir partinin, Adına kürt milliyetçisi denilen PKK sevici HDP’nin gerisinde kalması olmuyordu. Ya da 1997 de üye sayısı 1 milyon 300 bin olan MHP’nin bugün neden 330 bin üyeye düştüğü sorgulanmıyordu. Siz 1999 seçimlerinde MHP’nin 118 Milletvekili çıkarmasına her ne kadar Sayın Bahçeli’nin başarısı olarak baksanız da bu başarı Rah- metli Alparslan Türkeş’e duyulan saygı ve minnetin daha da açığı sahiplenmenin vermiş olduğu bir başarıdır. 
Rahmetli Türkeş’in de dediği gibi “Becerisizlikle ihanet arasında ince bir çizgi vardır.” İşte o da bu çizgidir.