PARTİ KONGRELERİ 

Abone Ol

Siyasi partiler için kongreler, grup toplantıları, mitingler, topluma mesaj verilebilecek önemli platformlardır. Özellikle, bu toplantılarda liderlerin konuşmaları merakla beklenir. Bu toplantılar, bilimsel sempozyumlar, paneller değildir. Siyaset kürsüleridir. 

CHP’nin, İstanbul ve Ankara Kongrelerini dikkatle izledim. Sn. Genel Başkan, Türkiye’nin önemli sorunlarına, demokrasi, eğitim, dış politika, yaşam tarzı, din ve inanç özgürlüğü, toplumsal barış, ekonomi konularına değindi. Ekonomi başlığı altında işsizlik, yoksulluk, pahalılık, çaresizlik meselelerini dile getirdi. CHP’nin hedefinin ‘Tek Başına İktidar’ olduğunun altını çizdi. Bu meyanda, çözüm önerilerine de yer verdi: “Demokrasiyi, tüm kurum ve kuralları ile yeniden tesis edeceğiz. Farklı düşünce, inançlara saygı göstereceğiz. Laik Demokratik Parlamenter Sistemi, tekrar hayata geçireceğiz. Türkiye çağdaş, demokratik bir ülke olacaktır” dedi. Ekonomi ile ilgili olarak, “Türkiye her alanda üreten bir ülke olacaktır. Üretimin önündeki engelleri kaldıracağız, üreten derken her alanda, sanayide, tarımda, tarlada, kültürde, sanatta her dalda üretim diyoruz. Sosyal devleti inşa edeceğiz, hakça, adil bir düzen getireceğiz, gelir dağılımı adaletli olacak, işsizlik ortadan kalkacak, temel felsefemiz, liyakate önem vermektir, aile sigortasını, ilk biz dillendirdiğimiz halde, halka  yeterince anlatamadık,” dedi. Benim fevkalade hassas olduğum konuya da değindi. ‘Devlet Planlama Teşkilatı’nın kaldırılmasının, hata olduğunu, plansız ekonomiyi geçildiğini ifade etti. Aslında bugün yaşanan ekonomik sıkıntıların, en büyük nedeni DPT’nin yok edilmesi, pilav yiyicilik düzenine geçilmesidir. Eninde, sonunda iktidar bunu idrak edecektir.  

Genel Başkan, dış politika konularına değindiyse de fazla ayrıntıya girmedi. Oysa girmeliydi. Dış alemde, Türkiye’nin nasıl itibar kaybettiğini söylemeliydi. Suriye, Libya, ABD ile, Rusya ile ilişkiler, Avrupa Birliği, İran ilişkileri, NATO konuları ayrıntılı olarak ele alınmalıydı. Irak’ın, kuzeyinde yaşanan özbe öz Türk kardeşlerimiz, can ve mal güvenliğinden yoksunlar. Türk toprağı olan Süleyman Şah bölgesini terk etmeye kimsenin hakkı, haddi olmamalıdır. Türk Silahlı Kuvvetleri, derhal Süleyman Şah’a girmelidir. Rusya’dan, S400 Hava Savunma Sisteminin alınması yanlış olmuştur. Türk Hava Kuvvetleri, bizim ANAP iktidarımız zamanında, imal edilip, kullanıma verilen F16 savaş uçaklarını şimdiye dek başarı ile kullanmıştır. Ancak bu uçaklar eskimiştir. Hava Kuvvetlerinin acilen gelişmiş F35 uçaklarına gereksinimi vardır. En az 500 adet olmalıdır. Bu çerçevede ABD ile ilişkilerin düzeltilip, F35 uçaklarını Türk Hava Kuvvetlerinin emrine vermek şarttır. 

Her vesile ile ifade ediyorum. Makul ifade üslubu içinde Muhalefet sert yapılmalı, iktidarın her alanda ipliği pazara çıkarılmalıdır. Dikkatimi çeken husus, İstanbul’da çadırda yapılan kongrenin coşkusuz, heyecansız atmosferi idi. Nitekim İstanbul Belediye Başkanının da dikkattini çekmiş olmalı ki, İmamoğlu konuşmasında “Yahu gençler, delegeler, partililerimiz, coşun, bağırın, tezahürat yapın” demek ihtiyacını hissetti. Halbuki, iktidar partisinin toplantı ve mitinglerinde, organize coşku ve tezahüratı gözlemliyorum. Biliyorum ve tanıyorum ki, CHP Genel Başkanı Sn.Kılıçdaroğlu, zarif, kibar, iyi eğitim almış, benim gibi devlette çalışmış (DPT), Maliye Hesap Uzmanlığı, Maliyede İdari makamlarda görev yapmış bir liderdir. Ancak, siyaset farklı bir alandır, oyunu siyasetin kuralları ile oynamak, asıl hedef, iktidarsa, mesajları ona göre vermek esastır. Dünya ve ülke meseleleri somut argüman ve delillere dayalı olarak, iktidarın anlayacağı biçimde, yerine göre sert üslupla, yıpratıcı tarzda, ele alınıp, eleştirilmelidir. Toplumda etkin olan mesajlar mutlaka verilmelidir.. Hele hele bir parti tek başına iktidar alternatifi ise, siyasi yanlışlardan, hareketlerden kaçınmalı, rakibe koz vermemek konusunda çok dikkatli olmalıdır…