Türk Parlamento Sisteminin özelliği, milletvekillerinin istedikleri zaman, istedikleri devlet kuruluşuna gidip, o kurumun başı, en yüksek amiri ile rahatça görüşebilmeleridir. Bu bir gelenektir, milletin iradesi ile seçilmiş milletvekillerinin hakkı ve yetkisidir. (Bu uygulama özel sektör içinde geçerlidir) Milletvekili haber verir, müsait zamanı sorar, onay beklemez. Milletvekilinin partisi, görüşleri önemli değildir. 

İstanbul milletvekili olarak, TBMM’de görev yaparken, zamanın Başbakanı Sn. Demirel’in, İstanbul’da, İstanbul’un sorunlarına dair bir toplantıya katıldığını, toplantının İstanbul Valisi tarafından organize edildiğini öğrendim. Makamı aradım, çıkan zata “Ben İstanbul’un milletvekiliyim, nasıl olurda İstanbul’la ilgili bir toplantıya davet edilmem” dedim. Aradan daha bir saat geçmemişti ki, telefonum çaldı, bizzat arayan Demirel’di. “Sn. Maruflu notunuzu aldım, bir hata yapılmış, bende atladım. Bunu valinin düşünmesi gerekirdi. Sizi yarın ofisime, yemeğe bekliyorum, lütfen geliniz” dedi. 

DPT yıllarında, Başbakan Demirel ve Planlama Müsteşarı Özal’la yakın çalışmalarımız olduğundan, beni tanır ve severdi. Başbakanlık makamına gittim, çok sıcak karşıladı, yemek yedik, dünya ve Türkiye meselelerini konuştuktan sonra, yanındaki, sehpaya uzandı, bir klasör aldı ve bana “Sn. Maruflu, bu dosyada yapılan toplantı ile ilgili dokümanlar var, senden rica ediyorum, bunları incele ve bana görüş ve önerilerini bildir” dedi. İlaveten “Senin görüşlerin benim için fevkalade önemlidir” dedi. Sn. Demirel, “Milletvekilleri, istedikleri kuruma, müesseseye istedikleri zaman giderler, görüşürler, buna hiç bir engel yoktur. Bir hata yapılmıştır, özür diliyorum” dedi. Hadise tatlıya bağlandı. 

TBMM’den milletvekili arkadaşım, plan ve bütçede, Avrupa Konseyinde beraber görev yaptığımız, Sn. Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı seçilmişti. Ben bir iş için Ankara’ya 8 uçağı ile gitmiştim. Aklıma, Ankara’ya gelmişken, bari Sn. Gül’ü tebrik edeyim, fikri geldi. Arabadan Çankaya Köşkü’nü aradım. Telefona özel kalem müdürü olarak görev yapan eski bir büyükelçi bayan diplomat çıktı. Beni tanıyordu. Arzumu söyledim. “Sn. Maruflu maalesef çok yoğunuz, Sudan Cumhurbaşkanı Beşiri ve Yunanistan Başbakanı Mitsotakis Ankara’da, Cumhurbaşkanımızın görüşmeleri var, ben notumu alıyorum, bir başka sefere size randevu veririz” dedi. Araba daha Keçiören’e gelmeden, 20 dakika sonra telefonum çaldı. Aynı özel kalem müdürü bayan diplomat “Efendim, arz ettik, Sn. Gül sizi 14’te bekliyor” dedi. Yani saat 9’da randevu istedim, 9:20’de verildi. Arkadaşım Sn. Gül beni çok sıcak karşıladı, hatta benim başlangıçta yaptığım “Sayın Cumhurbaşkanım, biliyorum fevkalade yoğun programınız var, ben sadece tebrik edip, hemen ayrılacağım” şeklindeki konuşmama karşılık gülerek, “Protokol konuşmaları bitti mi? Yahu, biz arkadaşız, bu makamlar geçici, arkadaşlık bakidir.” dedi. “Kaldı ki, bir milletvekiline talebi halinde randevu vermek, demokratik teamüller gereği şarttır.” dedi. Sözlerine ekleyerek, “Rahat ol, Yunanistan Başbakanı saat 16’da gelecek, Beşiri’ye de akşam yemek vereceğim, vaktimiz vardır” dedi. Bir saati aşkın eski günleri yad ettik, Türkiye sorunlarını tartıştık, çoğu dünya görüşümüz aykırı olmasına rağmen, güzel bir ziyaret oldu. 

Bu yazıyı, İzmir Milletvekili Sn. Kılıçdaroğlu’na ve arkadaşlarına, TÜİK ve MEB’te ziyaret imkanı verilmemesi üzerine yazdım. Yapılan yanlıştır, bir devlet kurumunun başı hiç kimseye sormadan, izin almadan, geleneklere uygun olarak, milletvekillerine randevu verip, görüşmek mecburiyetindedir. Yıllar önce Fenerbahçe stadında, maç izlerken gözüm o tarihte belediye başkanlığından ayrılmış olan Sn. Tayyip Erdoğan’a takıldı. Tribünün en arkasında, kendisine yer verilmediğinden ayakta, rahatsız biçimde maç izliyordu. Ben milletvekiliydim. Kendisine reva görülen muamelede çok yanlıştık. Nereden nerelere geldik! Demokrasi ve parlamento geleneklerini tahrip etmemek, milletin seçtiği, milletvekillerine, yasalar ve kurallar gereği öngörülen, zorunlu uygulamaları bozmamak esastır. Cumhurbaşkanlığı dahil, TBMM Başkanlığı, Bakanlıklar, ezcümle tüm makamlar geçicidir. Bir gün gelir, sizin yaptığınız o yanlış muamele size de yapılır, hüzün duyar, üzülürsünüz. 

Demokrasi kurallar ve çareler rejimidir. Siyasi partiler, milletvekilleri bu sistemin olmazsa olmaz, vazgeçilemez elementleridir.