İnsan var ise iradesi ile düşüncesi ile hayalleri ile vardır, bu sahiplikleri her güçlük ve zorlukla karşılaşsa dahi mutlak ve kesin bir çözüm üretir, yol bulur. Berbat olan ise insanın sahip olduğu irade, düşünme ve hayal etme yetilerini rafa kaldırıp kolaycılığı tercih etmesidir. Düşünmeden, iradeli olmadan, hayal kurmadan yaşama tarzı zaman içinde kişinin onurunu da şerefini de yok eder. Öylesi rezilce bir durumdur ki, bu süreç içinde yaşarken, yaşamaya çalışırken insan en değerli sahipliklerini ipotek ettirmiş kendi esaretini kendisi oluşturmuştur. Hayal etmek gerçekleri yaşamak, doğru ve güzel olana ulaşmanın ilk adımıdır.

..

Baba ve iki küçük çocuğu ormanda gezintiye çıkmışlardı. Bir süre yürüdükten sonra çocuklardan biri, "Baba, çok yoruldum" dedi. "Beni kucağına alır mısın?"

Baba yürümeyi sürdürerek yanıtladı oğlunu,

"Üzgünüm, seni kucağıma alamam" dedi. "Ben de çok yorgunum."

Çocuk aldığı yanıttan hoşlanmamıştı, bu kez ağlamaya başladı.

Baba tek sözcük söylemeden durdu ve ağaçtan bir dal kesti. Dalı bıçakla düzeltti ve oğluna verdi.

"Al oğlum, sana güzel bir at" dedi.

Çocuğun gözleri mutlulukla ışıldadı. Büyük bir coşkuyla sıçrayarak ata bindi ve atına vurarak evine doğru yürümeye başladı.

Baba kendilerini şaşkınlıkla izleyen kızına döndü bu kez-.

"İşte yaşam budur kızım" dedi. "Kimi zaman sen de ruhsal ya da bedensel açıdan yorgun olduğunu duyumsayabilirsin. İşte o zaman sen de kendine ağaç dalından bir at bul ve mutluluk içinde sürdür yolunda ilerlemeni..."

Sonra da tane tane açıkladı sözlerini:

"Bu at bir arkadaş, bir şarkı, bir şiir, bir çiçek, belki de bir çocuğun gülümsemesi olabilir. Çevresine bakınıp böyle bir atı arayan herkes onu bulabilir" dedi ve bir de öğüt verdi kızına-.

"Yaşamın ne denli zor olduğunu düşünürsen, senin için yaşam

o denli zorlaşır

..

Bir anonim hikâye ile hayal kurmanın ya da kurmamanın hayatımıza kattıklarını, zorluk ya da müspet katılımını gördük. İnsanın iradesi, kişiliği, duruşu, doğrularla harmanlanmış kara verme yetisi ve seviyesini oluşturur. Kişi üst değerlerden habersiz, en kolay yoldan hayatta olma isteğine sahipse, ülkü, ilke, özgür yaşamdan bihaberse, köle olmak, esarete girmek için tüm kapılarını aralamıştır. Bahis konusu bu insan tipi, insan modelinden oluşan toplumlar, milletler de ne istiklallerini sağlayabilirler ne de istikballerine mutlulukla, umutla bakabilirler. İrade ve değerlerini askıya alan bir toplum, esirdir, sömürgedir, insanlar demek dahi çok itici, tasmayı kendi rızasıyla boynuna dolamış sürüdür. Tarihte, bir asırdan öncesi için yaşanmış bir anekdot.

..

Yıl 1917...

Bir İngiliz General Irak'ta yardımcıları ile arazide gezinirken bir çobana rastladı. Çevirmen aracılığıyla çobana:

''Eğer sürüdeki köpeğini öldürürse ona yüz sterlin vereceğini söyledi. Doğaldır ki, çoban için köpek çok değerlidir, sürüyü sevk ve idare eder. Kurtlara ve öteki yabani hayvanlara ve art niyetli insanlara karşı onları korur.

Ama teklif edilen para da çok büyüktür. Çoban köpeği yakalayıp, generalin önünde keser.

General bu kez de çobana; "köpeğin derisini yüzersen yüz sterlin daha veririm" dedi. Çoban köpeğin derisini yüzdü.

General çobana; köpeği parçalara bölersen bir yüz sterlin daha veririm, dedi. Çoban onu da yaptı. General parayı verip oradan ayrıldı.

Çoban generalin arkasından seslendi:

"Yüz sterlin daha verirsen köpeği yerim."

General;

"Asla... Ben sizin değer verdikleriniz hakkındaki karakterinizi öğrenmek istedim. Sen para için, yoldaşın, yardımcın ve senin için çok değerli olan köpeğini kestin, yüzdün ve parçaladın. Eğer bir yüz sterlin daha verseydim, yiyecektin de. Benim, ihtiyaç duyduğum ve öğrenmek istediğim bu karakterdi."

Sonra yanındakilere dönerek;

"Bir ülkede bu karakterde insanlar fazla olduğu müddetçe asla korkmayın" dedi.  Parayı verir her şeyi yaptırırsınız.

Çoban ve köpek işbirliği içinde idi.

Çoban çıkarı için birlikte görevli olduğu arkadaşını yok etti.

Bir toplumda bu tür kişiler çoksa, o toplumda birlik ve dayanışma kolaylıkla ortadan kaldırılabilir. Çıkarcılar dostlarına her zaman ihanet edebilir.

Para her şeyi çözer!" diyorsa bir insan, "Ben para için her şeyi yaparım!" demek istiyordur. Para her şeyi çözmez, para her kapıyı açmaz. Para sadece para için yaşayanların kapısını açar...

..

Yaşadığımız evren, dünya ve kendi hayatımızı idame ettirdiğimiz alan, bizden önce yaşayan insanlar, biz yaşayanlar ve bizden sonra da yaşayacak insanlar, hepsi birbiriyle etkileşim içinde. Doğru ya da yanlış aldığımız her kararın kendi içimizde oluşan etken ve sebepleri var. Bu oluşumlar zincirini kendi ruh dünyamızda var ederken okuduklarımız, gözlemlediklerimiz, yaşayarak deneyimlediklerimiz ve oluşturduğumuz irade. Okuduğumuz okullar, katıldığımız kurslar, iştirak ettiğimiz her aktivite, birlikte zaman geçirdiğimiz insanlar ve en önemlisi ve değerlisi, aklımız, algımız, irdeleme yeterliliğimiz.

Mir Murat Demir