Öncelikle şunu iyi anlamalıyız ki; Papalar genellikle bu tip riskli bölgeleri seçen ve hedefleyen ruhani liderlerdir.

Çünkü onlar için bu tip geziler bir cesaret örneği sergilemek demektir.

Joe Biden tarafından düzenlenip Vatikan tarafından paylaşılan program doğrultusunda ruhani lider Bağdat temaslarının ardından ünlü Necef ve Kum şehirlerine de giderek Şiilerin en büyük dini mercii olan Ali Sistani ile görüştü.

Bütün dünyayı ilgilendiren ve hemen yanı başımızda,  cereyan eden bu tür yakınlaşmaları bizlerin de uzun soluklu olarak mercek altında tutması gerekir.

Zira Irak’a Vatikan tarafından İsevi bir misyon yüklenmesi, Şiileri ve Musul yönetimini resmi olarak tanıması anlamını taşır.

Dünya'nın en geniş Hristiyan mezarlığının Irak’ta olmasından mütevellit, bölgeyi yeniden dizayn etme çabasındanbaşka bir amacı yoktur bu temaşanın.

Bu ziyarettarihinolağan akışını değiştirecek cinsten.

Yakın zaman da Irak’ta yeniden alevlenen ateşin barutu o günlerde serpildi desek abartmış olmayız. 

Bu öyle bazı aklı evvellerin teğet geçtiği gibi sıradan bir ziyaret değil.

Altında türlü hesaplar, alıştırmalar ve ısındırmalar saklı. 

Joe Biden denen ihtiyar kurt John F. Kennedy’den sonra Birleşik Devletlerin 2. Katolik Başkanıdır.

İlk olarak bunu aklınızın bir köşesine yazın.

2.önem arz eden sebep ise Irak’ta yaşayan Katolik nüfusun uyandırılması hedefini barındırıyor.

2003 İşgalinde Irak nüfusu 26 milyondu. Oradaki Katolik Hristiyan Iraklıların sayısı ise 1 milyon 800 bin idi. Günümüzde ise Irak 40 milyon ve Katolikler ise 300 bin civarında. Amaç; bu sayıyı yükselterek ülke yönetiminde söz sahibi olacak potansiyele ulaşmak.

Dolayısıyla savaşta komşu coğrafyalara göç eden Katoliklerin özellikle Ürdün’dekilerin (%80’lik bir kesim) geri dönmesini sağlayarak nüfus yoğunluğunun artırılmasıolarak hesaplanmış.

3. en önemli final yapacak giz ise; Irak henüz toparlanamamışken burada Katoliklerin de desteğiyle bir özerk yapı oluşturabilirmiyiz rüyasının gerçekleşmesi ihtimali.

Papa bu gezisinde böyle bir zemini yoklamak için Katolikittifakı ile bölgenin nabzını tuttu.

Gezinin ardındaki sis perdesi bu nifak tohumundan ibaret.

Irak Hristiyanlarına sunulanbu yanınızdayım gösterisi, diğer ülkelerdeki Katolik tebâlara da bir mesajdı anlayana.

Necaset üreten kirli beyinlerinden boşalmayı bekleyen zehir ise şu:

Irak zaten 3’e bölünmüş durumda.

1)Kuzey Irak Kürt devleti, 2)Şiiler 3)Sünniler.

Acaba biz de bunu 4’e tamamlayarak Irak Vatikan’ınıoluşturabilir, oradada bir çoğunluk sağlayabilir miyiz sevdasına düştü bu bozguncular.

Bugün Kuzey Irak’ta maalesef devlet olma yolunda yapılanmalar devam ediyor.

Suriye’nin kuzeyinde de belli bölgelerde durum farklı değil. PKK ve türevleri orada da yuvalanarak kendilerine göre kontrol mekanizması oluşturmuşlar ve bölgeyi sahiplenme çabasındalar.

Irak resmi olarak bütünlüğünü koruyor gibi görünse de; bölge de De facto olarak her şey var.

Bu ziyaretiyimserbir bakışla dini anlamlar içerse de; aslında mezhebi bir ziyarettir. Dinler arası diyalog değil, mezhepler arası diyaloğu pekiştirme, geliştirilme ve yükseltme gayretidir.

Irak yönetiminin266.Papayı dans gösterileriyle karşılaması, başlı başına bir acziyetin daniskası olarak geçmiştir arşivlere.

Saddam gibi ülkeyi bütünlük içinde tutmaya çalışan bir başkomutana sahip çıkamayanlar, gün gelir düşmanlarının maskarası olmaktan kurtulamazlar.

Liderlerinin mücadelesini anlayamamış toplumların mâkus talihiyse hep aynıdır.

İslam’ın halifesi gelse,bu kadar el pençe divan durmayacak karakter yoksunları medeniyetin ilk fışkırdığı topraklarda batının soytarılığına soyunmuşlardır.

Irak’ı yönetenler arka planda işgalin senaryosunu yazan şeytanlarla dans ederek şehitlerinin kemiklerini sızlatmıştır.

Büyük resme bakıp şunu okumak gerekir ki;

Okyanus ötesi (ABD) daha fazla kan karşılığında daha butik ve yöneteceği tarzda devletçikler peşindedir.Gaye budur.

Yugoslavya’da aynı mantıkla 7’ye pay edilmişti. Bunu da Avrupa Birliği kartlarını özendirerek yapmışlardı hatırlayın.

Sonuç ne oldu? Koca bir hüsran. Hala çözülemeyen sınır anlaşmazlıkları, devam eden iç çatışmalar, birbirlerine düşman kesilen kardeş halklar, soygunların ürettiği ekonomik krizler vekaçınılmaz dışa bağımlılığın azalmayan esareti.

Papa’nın Şii liderler ile görüşmesinin altında yatan motivasyon, bölgede Şii-Sünni geriliminin önünü açmak ve Birleşik Devletlerin Ortadoğu’yaiyice yerleşmesini sağlamaktır. Hatta Katolik bir eyalet oluşturmazemininin tesis edilme keşfidir.

İddia ediyorum arzu edilen budur.

Ümmetin topraklarından eksik olmayan istikrarsızlık ve yönetim boşluklarının karşıya sağladığı avantajlar olsa da; ilkeli bir duruş gösterilebilirdi pekala. Ne çare ki düşman içerden olunca kapı kilit tutmuyor. 

Osmanlı bakiyesi Irak’a farklı bir cephe açarak un ufak etmek için yeniden düğmeye bastı küffar.

Şeytan sürekli taktik ve kılık değiştirerek Müslümanlara sağdan yaklaşıyor.

Madalyonun arka yüzündeyse şöyle bir gerçek var.

Türkiye’deki son genel seçimlere katılım oranı hatırlayın  %86 seviyelerindeydi. İşte bu rakamlar Irak’ta maalesef oldukça alçaktan seyrediyor.

Uzmanlar Irak halkının seçimlere olan iştirakinin zayıf olmasının nedenini değişecek bir şey olmamasına olan inançlarından kaynaklandığını belirtiyorlar.

Çünkü halk biliyor ki; Bağdat senatosunun üzerinde Washington, Tahran ve Şia’nın güçlüden öte bir etkisi var.Bu sebeple de halk kendisini etkisiz eleman olarak görüyor.

Iraklıların seçimlere olan bakış açısı,maalesef tüm Ortadoğu coğrafyasıyla aynı sebebe dayanıyor.  “Seçim şeffaflığının güven vermemesi.”

O sebeple halkın iradesinin temsil edilmediği bir senatonun Irak’ı yönetecek olması  kimseyi heyecanlandırmıyor.

İşte bu yüzden de siyasi istikrarsızlık ve gerileme toplumları önce sekülerleştirip sekteye uğratıyor, sonra dadüşürüp işgale zemin hazırlıyor.

Zaten öngörülen gerçek hesapları da bu.