Evet Özgecan olayının ardından köşe yazarları başladı yazmaya çizmeye, twitter’dan vatandaş esti, gürledi, siyasilerde bu konuda bir dizi sözler saf etti, bazı ünlü isimler bu konuda çok sert deklarasyon yayınladı, haddini aşan sözler söyleyenler de oldu, olayı siyasi bir zemine oturtturmak isteyende, kendince samimi olanda…

Kimisi Alevi-Sünni çatışması çıkaracağı hayaliyle yaygaralar kopardı, bir yazar ise olayın nasıl cereyan ettiğini teşhis ederek saçma sapan ifadeleriyle sabırları taşırdı.

Allah aşkına neden kimse Özgecan’ı bir can olarak, canımız ve kanımız olarak değerlendirmedi. Bir yerlere mesaj verebilmek için canımızı kullanmaya çalıştı.

Derinden üzüntü yaşadığını sanarak, canımızın ailesine saygı göstermek yerine neden ateşe körükle gidilmeye çalışıldı.

Beyler, beyler, akıllı olun, aklınızı başınıza alın. Özge sizin kızınız olsa idi, bu kadar rahat sağa sola tweet atabilir miydiniz, özge sizin kızınız olsa bu kadar rahat köşenizde olayı tahlil ve tasvir edebilir miydiniz?

Dine ve İslam’ın özü olan Alevilik ile Sünniliğe, adalete, siyasi zemine, başörtüsüne, kişilere, kurumlara, komşuna, bürokrata, gazeteciye, hısımına, hasmına tepki vermek adına canımız olan Özgecan’ı alet etmeye kalkanlar sabırlarımızı taşırmışlardır.

Bir genç kızın hayatının baharında evladımızın böyle bir sonuca mahkûm olması hepimizin yüreğinin acısıdır.

Kadınlara yönelik şiddetin, ölümlerin önlenmesi için yasal düzenlemelerin yapılması şarttır.

Zihinsel değişim ile dönüşümden bahis etmek yerine ortamı germek için uğraşanlar asil görevlerinin farkına varmalıdırlar.

Günlerdir bu köşe yazısını yazmakla meşgulüm ama bir türlü bitiremiyorum. Yazıyorum Özgecan’ın ailesi aklıma geliyor, siliyorum.

Başka bir yönden olayı ele alıyor, Özgecan’ın arkadaşları gözümün önüne geliyor, siliyorum.

Tamam şimdi oldu derken, kızım Sude aklıma geliyor, yeniden siliyorum.

Siliyorum yazıyorum derken, kendimi gazetemizde bir odaya hapsedip, telefonumu da kapattıktan sonra yazmaya başladım. Yazı yazarken Özgecan sağımda, kızım solumda ve tüm Türkiye karşımda benim kaleme aldıklarımı okuyor diyerek düşündüm.

Bir erkek olarak bu konuda yorum yapmaktan ‘ar etmenin’ gerekli olduğunu düşünüyorum. O erkek ise biz neyiz, biz erkek ise o cani nedir?

İnsanlığı yitirmiş insanlar bir o, bir öteki değil, sayıları o kadar çok ki! Gün geçmiyor ki kadına şiddet haberleri duymayalım.

Millet olarak ağladık, hatta yazımın başında olduğu gibi ağlamayı abartarak, sağa sola taş atıp, suçlu yerine suçsuzları idam bile edenler oldu.

Amerika’daki “Üç Müslüman” cinayetine kızanlar başka zulümlere sessiz kaldı diyerek hedef şaşırtan duayen plastik gazetecilerimiz de yazdı, çizdi.

1998 YILINDA TECAVÜZE UĞRAYIP, GÖZLERİ OYULAN SERPİL ÖĞRETMEN DE 20 YAŞINDA İDİ

Unuttunuz mu bilmem! 20 yaşında olan Serpil Yeşilyurt isimli öğretmen evladımız çocukları çok sevdiği için anaokulu öğretmenliği mesleğini seçmişti.

1998 yılının Ekim ayında bir yakınının kına gecesine gitmek için annesiyle birlikte evden çıkmıştı.

O sırada yanlarına yanaşan bir arabadan inen tiner çeken gözü dönmüş caniler anne ve kızı zorla arabaya bindirip, ormanlık alana götürmüşler ve ardından iğrenç emellerini gerçekleştirerek, feci bir şekilde Serpil öğretmeni katletmişlerdi. Hatta gözleri oyulmuştu Serpil öğretmenin…

1998 yılında Serpil öğretmen 20 yaşında katledilirken, Özgecan o zaman 3 yaşında idi, ailesi onu meleğim diye seviyor ve oyuncak bebekleri ile oynuyordu. 20 yaşına geldiği zaman Serpil öğretmen ile aynı kaderi paylaştı.

17 yıl önce de aynı bugünlerde olduğu gibi hepimiz Serpil Öğretmen olmuştuk, şimdi de Özgecan için herkes seferberlik ilan etmiş gözüküyor.

Yıllar önceki katliamdan bu güne kadar bir şeyler yapılmaması bundan sonra da yapılmayacak anlamına gelmez ve bundan sonra yapılacağı anlamına da gelmez. Yapılabilir de yapılamayabilir de…

Şayet bir kanun, bir yaptırım, bir müeyyide, bir caydırıcı tedbir alınmaz ve yapılmaz ise birilerinin bu işi kendi usulleriyle çözmeye talip olduğu da gözlemleniyor.

Yazımın son satırlarına geldiğim anda Özgecan’ın babası Mehmet Aslan’ın açıklamaları ajansa bomba gibi düştü. Annesinin açıklamaları ise duygularımızı tavana çıkardı.

Yüreği kan ağlarken insanlığa kin ve nefret yerine sevgi mesajları veren baba Mehmet Aslan, tüm gönüllere sevgi aşılamayı başardınız.

Ey aslan baba, canımızın babası, senin acın bizim acımızdır, Sen ne kadar caniye zulmetmeyin desende, birileri var ki! Sen affetsen bile onlar affetmez…