Turgut Bey, 20 Mayıs 1983 tarihinde Anavatan Partimizi kurarken, bu davada yer alacak biz ANAP’lılara uyulmasını istediği Temel Görüşlerini şu şekilde ifade etmişti. (Kendi yazdığı biçimde sunuyorum) 

Son zamanlarda, bilhassa AKP Başkanı Cumhurbaşkanı, parti yetkililerinin, Özal’ı örnek almalarına, kendisini “Rahmetli Özal” diye saygıyla anmalarına şahit oluyor, bundan memnuniyet duyuyorum. Büyük devlet ve icraat adamlarının örnek alınması, onların tarihe geçmiş eser ve hizmetlerinin takdir edilmesi normaldir. Planlama, ANAP, siyaset yıllarında, Özal’a yakın birisi olarak, onun örnek alınması gereken bir çok vasıflarının olduğunu söyleyebilirim. Özal, iyi yetişmiş, Türkiye gerçeklerini çok iyi bilen, uzlaşmacı, müşfik, sevecen, kırıcı olmayan, liyakata önem veren, ülkesine, milletine hizmet etmek isteyen, hangi görüşte olursa olsun, değerli insanlarla birlikte çalışmayı yeğ tutan, dini duyguları güçlü, inançlı bir liderdi. Şüphesiz Özal’ı sevmek, takdir etmek, örnek almak, olumlu bir vasıf ise de, herkesin bir Özal olması mümkün değildir. 

Örneğin, Özal’ın büyük önem verdiği, her şeyi oradan geçirdiği, Devlet Planlama Teşkilatını kapatmak nasıl izah edilebilir... Özal’ı, Başbakan, Cumhurbaşkanı, hatta DPT Müsteşarı olarak görevde bulunduğu yıllarda, eleştirenler, yerden yere vuranlar, şimdilerde, büyük yanlışlar yaptıklarının utancı içinde onu özlemle yad etmektedirler. Başbakan ve ANAP Genel Başkanı olarak, beraber yaptığımız gezilerde, önce vilayete gider, Valilerden, il sorunları, ihtiyaçları hakkında bilgi alırdı. Turgut Bey, valilerin ısrarlarına rağmen, Valinin makam masasına oturmazdı. Esasen, bilenler bilir, hatırlarlar, Özal DPT yıllarından beri hiçbir zaman kendisinin makam masasına oturmamış, masanın önünde veya odasının uygun bir köşesinde düzenlediği, oldukça rahat koltuklarda oturur, öyle çalışırdı. Önünde, sağında, solunda, kitaplarını, evraklarını koyduğu sehpalar bulunurdu. Haa... şunu da söyleyeyim, Turgut Bey’in önünde, Malatya’dan gelen kayısı, ceviz ve fındık, Aydın kuru inciri bulunur, gelenlere mutlaka onlardan ikram ederdi. Tabii kendi de yerdi... Vilayette, Validen izahat aldıktan sonra, Valiye, “Biz şimdi meydana parti mitingine gidiyoruz, siz devletin valisisiniz, siyaset bizim işimiz, lütfen burada kalın” derdi. Parti otobüsünün üzerine, valilerin çıkmasına katiyyen müsaade etmezdi. Buna rağmen bazı işgüzar valilerin, geldiklerini gözlemlemiştim. Şimdi ise Zatı Devletlerinin yanında olmayan, Valiler, derhal görevden alınıyorlar. 

Turgut Bey, her sabah gazeteleri, dergileri inceler, kendisi ile ilgili karikatürler görürse çok sevinir, onları itina ile keser, çerçeveletip, duvara asardı. Kendisi ile, Demirel ile, Erdal İnönü ile ilgili karikatürleri de sever, kahkahalarla gülerdi. Zaten içi-dışı bir insandı. Devekuşu, Levent Kırca gibi tiyatrolara, Semra Hanım ile birlikte gider, kendisi ile ilgili espri, şaka, hatta bazen de ağır sayılabilecek eleştirilere katıla katıla güler, temsilin sonunda kulise gider, sanatçıları kutlardı. Müzikli gösterilerde sahneye çıkar, şarkıcılarla birlikte şarkılar söylemekten büyük zevk alırdı. Unutmadan söyleyeyim. Metin Akpınar’ın, kendisini Erbakan’ı taklitleri favorisiydi. Şimdi bunu yapanlar, zatı  Devletlerine hakaret diye mahkemelerde sürünüyorlar, en ufak bir eleştiriye, tarize tahammül yok, biraz da Turgut Bey’in bu tonton, uzlaşmacı yönünü örnek alabilseler... 

Bir defasında, bir toplantı için odasında bekliyorduk. Özal girdi, yüzünden düşen bin parça, üzgün ve kızgın, acaba ne yaptık da bize mi kızdı diye düşünürken, bizlere dönerek “Çocuklar, kızımla ilgili bir ailevi meseleden dolayı canım sıkkın, sakın haa üzerinize alınmayın, sizle alakası yok” dedi. Düşünün, koskoca Başbakan, biz alınmayalım diye izahatta bulunuyor. Başbakan iken, Cumhurbaşkanı iken, inancına, görüşüne bakmadan, güvendiği, değer verdiği herkesle çalıştı. Kızınca “Bak gözüm, kardeşim” der, çok kızarsa da “Bak iki gözüm” derdi. En ağır lafları buydu... Kendisini tenkit eden, muhalefet liderlerine karşı “Adamlar muhalefet, tabii ki bizi eleştirecekler, demokrasi böyle, zamanı gelince millet kimi beğendiyse oyunu verir iktidar yapar” dedi. 

Özal, Büyük Önder Atatürk’e, Atatürk İlke ve İnkılaplarına yürekten bağlı bir liderdi. Türk Milletinin, Atatürk’ün çizdiği hedef doğrultusunda, muasır medeniyetler seviyesine, çağ atlamasına, bir an önce ulaşması için, ülke yararına, kararların, icraatların hızla, vakit geçirmeden alınmasına, inandığı için, Başkanlık Sistemi taraftardı. Ancak çok iyi biliyorum ki, Turgut Bey’in düşündüğü sistem, TBMM’ni ön plana çıkaran, denge ve denetleme, hesap verme vetiresine dayalı bir sistemdi. Şimdiki gibi, bir kişinin her konuda yetkili olduğu, her kararı kendisinin aldığı, kararnamelerle devleti yöneten bir rejim asla değildi. “İktidarlar, yollar, barajlar, köprüler, santraller, havalimanları, hızlı trenler, şehir hastaneleri, nükleer tesisler velhasıl, mega projeler yapacaklardır. Bunlar görevdir. Ancak bir ülkede, insan hak ve hürriyetleri, laik demokratik sistem, fikir, inanç, fikirleri ifade ve yazma özgürlükleri, en başta olmalıdır, bir ülkenin çağdaş kalkınması, dünyanın ilk 10 gelişmiş ülkesi arasına girmesi için, dünyada itibar görmesi için, ciddiye alınması için, dostluğu, işbirliği aranılan bir ülke olabilmesi için, öncelikli bu mefkurelerdedir” diyordu. 

Özal... İşte bu bakımdan Turgut Özal gibi olmak, sadece onun fikir ve düşüncelerine hayran olmakla, mümkün değildir. Özal bir vizyon ve misyon adamıydı. Özal gerçek manada bir devlet adamıydı. Bana göre, mevhum ve icraat olarak, fikir olarak, bu gün dahi Özal ve Anavatan Partisi’nin yaptıklarına ulaşılamamıştır. Bugün, Anavatan Partisi’nin ancak Özal çizgisinde bir ANAP’ın, Türk siyasetinde bulunmaması büyük bir eksikliktir. Vefatının, 17 Nisan 1993, 28 yılında Turgut Özal’ı, rahmet ve özlemle anıyoruz...

Selçuk Maruflu TV’de Turgut Özal’ı anma programında Sn. Mükerrem Taşçıoğlu, Sn. Kazım Oksay, Sn. Engin Güner, Sn. Zeki Aytaç ve Sn. Vahit Erdem ile.