Mehmet Ali Nuroğlu ODTÜfelsefe bölümünde üç yıl eğitim görmesinin ardından burayı bırakarak Hacettepe Üniversitesi Tiyatro Bölümüne girdi. Daha okul bitmeden Devlet Tiyatrosu’nun sahnelediği oyunlarda görev almaya başladı. Çağan IRMAK’ın senaryosunu yazdığı ve yönettiği Çemberimde Gül Oya dizisinde oynamak amacıyla İstanbul’a geldi. 12 Eylül öncesi döneminin farklı bir bakış açısıyla anlatıldığı dizide, Devrimci Mehmet karakterini canlandırdı. Daha sonra, Zincir Bozan Kırık kanatlar, Yuvadan Bir Kuş Uçtu, Vurgun, Ömre Bedel, Ayrılık, Uçurum gibi birçok dizi film ve sinemada yer aldı. Son bir yıldır sezon finalinle star tv ekranlarından yayına veda edecek olan güzel köylü dizisinde yer alan Mehmet Ali NUROĞLU ile samimi bir sohbet gerçekleştirdim. Kendisine o yoğunlukta bana zaman ayırdığı için ve açık yüreklilik ile sorularımı cevapladığı için teşekkür ediyorum ve soruyorum.
Mehmet Ali NUROĞLU kimdir?
1979 yılında İstanbul’da doğdum. Babam subaydı. Çok gezdiğimizden dolayı çocukken göçebe bir hayat geçirdiğim için İlkokulu altı-yedi farklı okulda okudum. Ben lisedeyken Ankara’ya yerleştik. Lise ve konservatuar eğitimim bittikten sonra seyyahlığa devam ettim. 2011 de evlendiğimizden beri de Çiçek’le geziyoruz.
Güzel Köylü dizisininde yer almanız nasıl oldu?
DAHA ÖNCE HİÇ KOMEDİ FİLMİNDE YER ALMAMIŞTIM
Uzun süredir televizyonda çalışmıyordum. Daha önce hiç komedi işinde yer almamıştım. Daha önce çalıştığım bir yapım şirketi tarafından böyle bir komedi işi teklifi gelince kendimi denemek istedim. Şirketin sahibi Faruk TURGUT çok değer verdiğim bir yapımcıdır. İyi ki kabul etmişim, her anlamda bizim için çok güzel bir deneyim oldu.
Oyunculuğa ilk nasıl başladınız?
SAHNEYE ÇIKMAYI ÇOK SEVDİM
Oyunculuğa başladığımda 15 yaşındaydım. O yaşlar tam insanların kendini ifade etmeye çalıştığı yaşlar. Ben de gitar çalmaya meraklıydım, sosyal bir çocuktum. Okulda bir drama klübü kurulmuştu, ben de merak edip katıldım. Bu macera öyle başladı. Sahneye çıkmayı çok sevdim ve orada kendimi buldum diyebilirim. Bundan sonra hiç bırakmadım, oyunculukla ilgili hep bir şeyler yaptım.
Oyunculukta parladığınız dizi oldumu?
BENİM YOLUM “ÇEMBERİMDE GÜL OYA” DİZİSİNDE AÇILDI
Oldu tabi ki. Ben konservatuarı bitirdikten sonra ilk işim Çemberimde Gül Oya idi. Zaten ilk bölümde çok büyük bir başarı yakaladı dizi. Kendisine çok ta işlenmeyen bir konu seçmişti. Ondan sonra da yolum açıldı zaten.
Peki kaç adet sinema filminiz var?
Pek saymadım ama yedi-sekiz adet sinema filmim var. Bir o kadar da dizi var. 2005 ten beri aralıksız çalışıyorum. Seçici olmaya da gayret gösteriyorum. Nicelik olarak belki çok fazla çalışmadım ama nitelikli işlerde çalıştığımı söyleyebilirim. Sevdiğim yönetmenlerle çalışma fırsatı buldum. Derviş Zaim’le 3 tane film çektim. Nur Bilge CEYLAN’ ın son filminde oynadım. Benim için bunlar mutluluk verici şeyler.
İnsanların size ilgisine nasıl karşılık veriyorsunuz? Sıkıldığınız oluyor mu?
Çekim yaparken, Sokakta yürürken, fotoğraf çektirmek isteyen, imza isteyen çok oluyor. Ben de elimden geldiğince onları kırmamaya çalışıyorum. Ona da işimin bir parçası gibi bakmaya çalışıyorum. Ama insanın her zaman ruh hali iyi olmaya biliyor. Aç olduğum, sinirli, yorgun, üzgün olduğum zamanlar olabiliyor. Bazen insanlar çok ısrarcı oluyorlar. O zaman da sıkılıyorum ama elimde geldiği kadar kırmamaya gayret ediyorum.
Oyuncu olmak isteyenlere neler önerirsiniz?
BİR İNSAN NEDEN KAMERA ÖNÜNE GEÇİP BAŞKASIYMIŞ GİBİ DAVRANMAK İSTER
Oyuncu olmak isteyenlere spesifik bir önerim yok. Herkes farklı onun için Şunu yapın diyemem. Oyunculuk zaten çok farklı bir iş. O işe kendilerini sürükleyen bir şey varsa önce içinde onu bulmaları lazım. Bir insan neden ekranın önüne geçip başka biriymiş gibi davranmak ister, neden kendisinin olmayan duyguları sözcükleri söylemek ister, neden o akışa ihtiyaç duyar diye düşünürlerse belki oralarda hayata dair bir sürü cevap bulurlar. Oyunculuk yapma istekleri bekli de onlara şifa olarak geri dönebilir. Teknik olarak ne yapmak isterlerse onu yapsınlar. Ben bu işin okulunu okudum. Ben ODTÜ’de okurken orada tiyatro topluluğundaydım. Ben bu oyunculukla çok uğraşıyorum, derslere hiç vakit ayırmıyorum. Bu okulu bitiremeyeceğimi fark ettim. Bir de sonunda 18 ay askerlik var, bende açıkçası hem bunu yapmak istemedim, hem de 24 saatimi oyunculuğa vermek istedim. Bunun için konservatuara gitmeye karar verdim. İyi ki de gitmişim. Çünkü Konservatuar dönemi benim için hem çok zor hem de çok güzel bir dönemdi. Konservatuarda sınıf çok önemlidir. Her şeyi o sınıftakilerle beraber öğrenirsiniz, 4 yıl boyunca birlikte zaman geçirirsiniz, sınıf olarak yükselirsiniz. Bir kere 24 saatinizi birlikte geçirirsiniz. Sahneye birlikte çıkarsınız, sahne arkasını birlikte yaşarsınız. Ben o konuda çok şanslıydım çünkü harika bir sınıfım vardı çok güzel ilişkiler kurdum. Hala da sınıf arkadaşlarımla görüşüyoruz. Ne zaman bir şeyler yapmayı düşünsem hemen onlar aklıma gelir ve hala bana ilham verirler.
Nasıl bir çocukluk geçirdiniz?
OYNARKEN BABAMIN KOMUTANININ ARABASINI YAKMIŞLIĞIM VAR
Benim babam kurmay subaydı o yüzden hep biz bir yerde 2 yıldan fazla kalmadık. İlkokulu 6 ayrı okulda okudum. Çocukluğum yeni bir yerde olmak ve onlara kendini kabul ettirmeye çalışmakla geçti. Sakin bir çocuktum ama uç şeylerim vardı. Çocukken ateşle oynamaya ilgim vardı. Hatta kibritle oynarken babamın komutanının arabasını yakmışlığım var. Arkadaşlarımdan bir tanesi bir kibrit bulmuş. Onun peşine düştük. Askeri lojmanların içerisinde arabaların park edildiği bir yer var. Biz de kibrit yakarken sönmesin hem de insanlar bizi görmesin diye arabaların arasına girdik. Yanımızdaki arabanın üzerinde arabayı koruma amaçlı örtülmüş bir branda vardı. O brandadan bir ipin sarktığını gördüm. Bende ateşin büyüsüne kapılıp kibriti brandaya tuttum o anda arkadaşımın biri kibriti alıp kaçtı. Bizde peşinden onu kovalamaya başladık. Arkamı dönüp baktığımda arabanın ön tarafı alevler içinde kalmıştı. Çocukların hepsi kaçtı bende bütün kapı zillerine basıp araba yanıyor diye insanlara haber verdim. Sonra evden 1 kova su indirdim. Tabi bu arada herkes benim için “ne efendi çocuk bakın arabayı söndürmeye çalışıyor” diye konuşuyorlardı. O arada oradaki bir teyze” ben gördüm, mavi tişörtlü bir çocuk kaçıyordu” dedi. Bende koşarak eve gidip hemen mavi tişörtümü değiştirdim. Annem anlamış, babama söyledi. Babamda bana bir hafta aile ile birlikte yemek yememe ve sokağa çıkmama cezası verdi. Ama ben yine çok şanslıydım. Çünkü benimle birlikte olan arkadaşlardan biri üst katta oturuyordu ve bir hafta sopa yediğini duydum. Böyle bir anım var.
Asla vazgeçmem dediğiniz bir şey var mı?
Yoga yapıyorum. Bana fiziksel anlamda da ruhsal anlamda şifa veriyor ve beni rahatlatıyor. Vazgeçmek istemem.
Hayata bakış açınız nedir?
Hayatı tadını çıkartarak ve hakkını vererek yaşamak lazım çünkü hayat yaşamaya değer. İnsan önce kendi içerisindeki terazisini bulmalı, kendi dengesine ulaşmalı ki hayatla ilgili bir çözüme ulaşmalı. Daha sonra bunu koruyarak ilerlemeye çalışmalı. Kendi içerisindeki bulduğu denge de zaten hayattaki dengesi olacaktır.
Yemek yapmayı biliyor musunuz?
Eşimle şöyle bir anlaşma yaptık. Evde sabah kahvaltısını ben hazırlıyorum. Öğlen ve akşam yemeklerindeyse paslaşıyoruz. Çiçek güzel yemek yaptığımı söylüyor
Sihirli bir gücünüz olsaydı neyi değiştirirdiniz?
Hiç bir şeyi değiştirmezdim! Her şeyin nasıl olması gerekiyorsa öyle olduğuna inanıyorum. O anlamda kaderciyim diyebilirim. Bence hayatta her ne oluyorsa olması gerektiği için oluyor ve bizim bunlarla yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor. Var oluşun kendisi zaten bir deneyim ve biz bu deneyimi yaşamak zorundayız. Zaten bir sihirli değneğim yok, dolayısı ile bu olan şeylerin içerisinde ben ne yapabilirim ya da nasıl var olabilirim diye düşünüyorum. Sihirli değneğim olmadan kendi insan gücüm ile neler yapmam gerektiğiyle ilgileniyorum.
İyi bir oyuncusunuz. Karşınızdaki oyuncu ile iletişim kuramadığınız ya da zorluklar yaşadığınız oluyor mu?
İletişim konusunda fena değilimdir. Oyun oynadığım arkadaşlarım benden memnun ben de onlardan memnunum. Biz zaten birlikte bir şeyler yapmaya çalışıyoruz adı üzerinde oyun oynuyoruz. Tiyatro ve sinemada sahne öncesi çalışmamız gerekiyor ama televizyon dizilerinde buna vaktimiz olmuyor. Ama şöyle bir avantajımız var çok uzun süreli çalıştığımız için zaten birbirimizin neler yapacağını az çok anlıyoruz. Birbirimize alışıyoruz o yüzden fazla bir zorluk yaşamıyoruz.
Bu yola çıkarken kendinize hedef koydunuz mu? İlerisi için hedefleriniz nelerdir?
ARTIK YÖNETMENLİK TARAFINA GEÇMEK İSTİYORUM
Ben hayatımdan memnunum. Evde de işimde de mutluyum. Hayatın tadını çıkartarak yaşamayı seviyorum. Ama gelecek için hayallerim elbette var. Projelerimiz var onları hayata geçirmek için çalışıyoruz. Bu yaz eşimle birlikte bir belgesel çekmek istiyoruz. Onun dışında bir iki tane sinema filmi projemiz var. Artık yönetmenlik tarafına geçmek istiyorum. Oyunculuğu çok severek yapıyorum ama oyunculuğun beni tatmin etmediği bazı yerler var. Sanki benim içimde oyunculuktan daha fazlası var gibi geliyor. Hayatta hedefler koymak saçma geliyor, ben daha çok hayal kuruyorum ve yapmak istediğim şeyler için çalışıyorum. Hayat beni bunların içerisine salıverirse tamam ama salmaz da bana başka şeyler getirirse ben buna da varım. Hakkını da veririm. Ben bu yaz kendimi belgesel çekerken hayal ediyorum ve buna hazırlık yapıyorum. 24 saat bu işe hazırlanıyorum. Eşim bazen” ara ver bu işin içinde kayboluyorsun” diyor ama ben böyleyim boş duramıyorum. Bir bakarsınız başka bir iş olur, bir teklif olur program değişebilir. Mesela Hindistan’a yoga eğitimi almak için gitmiştim. Benim için orada hocamla geçireceğim vakit çok önemliydi. Ona özel bir vakit ayırmıştım ama hiç beklemediğim bir anda “Nuri Bilge CEYLAN bir film çekiyor siz o filmde oynar mısınız” diye hiç reddedemeyeceğim bir teklif aldım. O yüzden işler planladığımız gibi gitmeyebilir. Bunlara da hazırlıklı ve açık olmak lazım.
Sizi ve sizin gibi göz önünde ve zirvede olan kişileri örnek almak isteyenlere neler söyleyebilirsiniz?
İNANÇLI OLSUNLAR
İnanmak çok önemli bir şey. Sadece dinsel bir inançtan bahsetmiyorum. Manevi olarak insanların kendilerini her konuda beslemesi gerekiyor. O yüzden o inancı hiç kaybetmemeleri gerekiyor. Eğer o inanç yoksa da bir şekilde o inancı bulmakla ilgilensinler ve bulsunlar. Herhangi bir şeyde başarılı olmak istiyorlarsa bu, evlilik hayatında olur, aile ilişkilerinde olur, iş hayatında olur, günlük hayatında olabilir. Manevi olarak eksildiğin zaman zaten doyumsuzluk, tatminsizlik gibi şeyler başlıyor. İnançlı olsunlar, kolay kolay pes etmesinler. Ama eğer bir şey olmuyorsa da o zaman belki de başka bir şey denemelerinin vakti gelmiştir diye düşünüyorum. Eğer kendi inandığımız şey doğrultusunda hayata bir adım atarsak hayatta bize beş adım atar. Biz adım atmasak o bize gelmez.