'Kötülüklerin egemen olduğu namussuz bir çağ bu, biliyorsun!' demiş ya Cemal Süreya, az bile demiş! Eminim ki Süreya'nın mevzu bahsini ettiği o çağ, kesinlikle günümüz çağıdır. Yoksa onun yaşadığı çağ için bunları söylemek ne denli akıl işidir?
Eğer bir zaman yolculuğu edebilme şansım olsa idi, yobazlardan uzak, bulutlara yakın, ağzımda pipo, boynumda fularım ile 1923 ile 1938 yılları arasında şu yaşımda olmak isterdim. Sonra ölüp, gidebilirdim huzurlu bir biçimde. Fakat günümüzde tartışılma sebebi olan şeyler bir hayli ilginç bir hâl almaya başladı. Örneğin; ovlolok doşo oloşkolor yosoklonson! Öncelik ile bir otur, soluklan bakalım. Anlat, derdin nedir? Dünyadaki var oluş amacın nedir? Bu amaç uğruna neler yapıyorsun? Yeni fikirler geliştirmeye çalışıyor musun? Hangi ideolojiyi savunuyor? Hangi dünya görüşünü benimsiyorsun? Ya da bunları bilmem ne yap gitsin de, sen ne yaptığını sanıyorsun?
Lütfen oturun, istirham ederim; buyurun. Evet, derin bir nefes alın, alın, alın ve artık vermeyin! Mümkünse sonsuza dek tutun. Hiç, ama hiç o nefesi salıvermeyi, yeni havayı teneffüs etmeyi düşünmeyin! 'Ne diyorsun sen ya hu?' mu demek istiyorsun? Şşş, sakin ol! Ne de olsa iki gram beyin kırıntısı ile yaşıyorsun, nefes alıp vermen bile lüks. Öncelikle içlerinizde nasıl bir zehir varmış da, kusa kusa bitiremediniz! Tebrik ediyorum. Sonrasında ise nasıl oluyor bilmiyorum, ama lanet olası ironileri uçkurlarına bağlı bir biçimde içimize patlamaya hazır bir bomba misali bırakıp kaçan o sözde namus bekçisi zihniyetlere buradan bakınca sorma gereği duyduğum bir şey var. Siz manyak mısınız? 
Bu güruh, karma eğitime karşı çıkıyor, ama çocuğu yaşlardaki kadınlar ile imam nikahı kıyıp, aynı evde yaşayabiliyor. Anne dizine uzanmanın tahrik sebebi olduğunu savunuyorlar. Pişkin pişkin 'beş yaşındaki kız çocuklarınızı erkek misafirleriniz yanına çıkarmayın!' da diyebiliyorlar. Daha da iğrenç ve utanç verici bir biçimde de ensest ilişki ve pedofili düşünceler ile yanıp, tutuşuyorlar. 
Tabii, bunlar ile de yetinmiyorlar, biliyorsunuz. Onlar onlardan olmayan, düşünen, sorgulayan, baş kaldıran, boyun eğmeyen kadınları çeşitli ithamlar ile yaftalıyorlar. Yaftalamayı da geçtik, sorgusuz, sualsiz tekme bile atabiliyorlar, ama biz bu yazıyı yazar iken çekiniyoruz. Yok öyle dünya! Çünkü onlar avını bekleyen bir avcı misali her an, her yerde gerek fiilî, gerek ise sözlü taciz ve tecavüz ediyorlar. Tecavüzü meşrulaştırıyor, kadınları yok sayıyorlar. Tüm bunlar hâlâ yetmiyor olacak ki; bir eşi olduğunu cinsel gereksinimleri karşılamak için yatakta, yeme ve içme merasimi için yemek masası dışında onlar ile ne paylaşıyorlardır dersiniz? Görünen o ki; hiçbir şey! 
Sözüm ona o güruh, kadınları bir obje olarak görmek ile kalmıyor, toplumun dinamizmini de temeline dinamit yerleştiriyorlar! Çünkü sosyolojik etkenlerin kökünde kadının toplumdaki rolü göze çarpar. Gel gör ki; kadını yok sayıp, soyutlaştır, sonra da gelip burada 'içler acısı durumda olmamızın sebebi nedir?' diye düşün. Bulursun tabii, çok beklersin!
Daha neler neler var, ama fazlasını midem kaldırmıyor. Ve yazmaktan değil, okunduğu sıra gözleriniz önünde canlanmasından utanıyorum, ama bu tür olaylara denk gelmemek ve tekrarını yaşamamak için durumun yeterli farkındalığına erişmesi için tekrar edelim. Öyle ki; tecavüz esnasında vücudu moraran, anüsü yırtılan, şikayet dahi edemeyen, o küçük çocukları hatırlayın. Başrolde bu zihniyet! 
Ayaklarından bağlanan, cinsel organı yırtılan ve sonucunda ölen hayvancağızı hatırlayın. Başrolde bu zihniyet!
Babası yanına her geldiğinde titreyen, dayak yiyen, yıllarca tecavüz edilen, vücudu yara bere halde bulunan, ölüm tehdit edildikten önce dövülerek öldürülen, sonra yakılıp çöpe atılan, yetmemiş gibi öz babası tarafından katledilen çocuğu da hatırlıyor musunuz? Yine başrolde bu zihniyet!
Bastırılan cinsellik güdüleri, toplumsal normlar ile bir zaman sonra bu zihniyet ile kucaklaşır, kucaklaşmaz bireyi insani değerlerinden arındırıp, içlerinde büyüttükleri bir canavarı besler hale getiriyor. Vakıf çatısı altında eğitim veren o sözde eğitimcileri de bu konunun dışında tutmak olmaz. Bunlar bildiklerimiz, tanık olduklarımız. Ya dahası? Dahası var mıdır sizce? Evet, vardır. Çoğu çocuk ses dahi çıkartamıyor belki de. Hem tam anlamı ile henüz neler yaşandığını bilmiyoruz, ama her gece kim bilir nasıl bir ruhsal çöküntü ile uykularına dalıyorlar, ama biz bunları düşünmek yerine, böyle aptalca şeyler ile uyuyalım, uyutalım. Gündemi meşgul edelim, üzerimize afiyet yiyip, içip, yatalım.
Her neye inanıyorsanız, o sizin belanızı verir umarım. Adaletin tecelli edeceği yok ne de olsa. Fakat ne mutlu onlara, hiç mi hiç rahatsızlık duymuyorlar, ama artık inanın midemizi bulandırıyorsunuz. 
Söylemeden de edemeyeceğim; kaçınızın insani değerleri bir gram eder? Artık şu din simsarlığından kurtulun! Asırlar boyunca bastırdığınız cinsel duygularınızın da sizi esir edeceğini artık kabullenin. Özgürlüğün tanımını bir an olsun hatırlayın. Hatırlamak isteyin. Bırakın da insanlar nasıl yaşıyor ise yaşasın. Kabak tadı verdiğiniz tüm düşüncelerin ile birlikte dört bir tarafa saçılan o nefret tohumlarınızı da alıp, def olup gidin! Toprağımıza nifak tohumları ekmekten vazgeçin! Üstelik şimdi fark ettim de, gayet kibar bir üslup kullanmışım. Yazıklar olsun bana da!