Bakamayacaktınız çocuğu yapmayın, besleyemeyeceğiniz hayvana bakmayın lütfen. 

Geçtiğimiz günlerde bir takım düğün merasimleri yanı sıra ölenlere taziyeler de bulunmak için memleketim olan Kırşehir' e gittim. 

Hayvansever dostum acil olarak aradı. Ve bugünkü buluşmamızı erteleyeceğini belirtti. Sesi çok kötü geliyordu. Sanırsınız bir yakını vefat etmiş tonunuzdu.

Hayırdır sayın  hocam dedim.

Hayır bir kediyi sahiplendirmiştim birilerine onlar da hayvana gereken ilgiyi göstermemiş, hayvani kılı dökülüyor diye balkona koymuşlar. Balkonda temmuz sıcağını yiyen kedicik kendini balkondan aşağıya atarken karnında ki iki yavru kediciği de düşmenin sert etkisi ile kaybetmiş dedi.

Hikaye olabildiğince dramatik bir hal almıştı. 

Allah şifa verir insaallah dedim.

Sayın  hocam bu sebepten dolayı randevuma gelemeyeceğim dedi. Ya da birlikte bu yaralı hayvancığa şehrimizden yaklaşık 120 km uzaklıkta bulunan Avanos'a gidelim röntgen çektirelim ve durumunu netleştirelim dedi.

Benim aklımdan ya arkadaş kedi değil mi???

Hem Kırsehir'e ne oldu?

Soruları geçerken itiraf edeyim tamam dedim. Beni bu kararı almaya iten sebep gitmişken Kapadokya’yı görür, Zelve,Üçhisar, Ürgüp’ü de gezer dönüş de de her yıl ziyaret ettiğim Hünkar Hacı Bektaş i Veliyi ziyaret ederim diye aklımdan sinsice geçirdim.

Buluştuk Hocamın ağzını bıçak açmıyordu. Sanırsınız evladını kaybetmiş bir baba misali ile karşımda idi.

O gevrek ve volümü yüksek kahkahalarından eser bile yoktu.

Birden ben de durağanlaştım

Kediyi sahiplendirilen evden aldık. Kediyi arabaya yerleştirince qben de birden değiştim. 

Ruh halim bambaşka bir şekle büründü.

Kedi o kadar masum, o kadar çaresizdi ki dayanamadım.

Bir duygu anaforuna girmiştik. Kediyi arabanın arka koltuğa oturttuk.

Bana yardım edin çığlığını bakışlarından anlıyordum.

Ki araba da yüksek sesle müzik dinleyen ben bile radyoyu açamadım. Kedi rahatsız olmasın diye.

Yol boyunca biraz kediyi rehabilite etmek adına sevdik. Altına yastık ve diğer malzemeleri koyduk.

Araba da hocama Kırşehir de röntgen çekilmiyor mu dedim. 

Yokmuş...

150 binlik şehir de...

Nüfusu 13 bin olan Avanos'da varmış.

Kırşehir’de ki  veterinerler de birtakım antibiyotik ve serum haricin de bir şeyler yokmuş. 

Benim kedi sevgimize yeni taşındığım İstanbul’da kapımızın önün de doğum yapan kediciklere beraber ziyadesi ile arttı. Gözünün önünde o iki güzel yavrucuk geldi.

Avanos'a geldik.

Veteriner kliniği ciddi anlamda sanırsınız şehir hastahanesi her şey var.

Ben deki gazetecilik refleksi ile.

Röntgen var mi?

Var.

MR var mi?

Var.

Hasta hayvanlar bura da kalabiliyor mu?

Evet.

Sorulara cevaplar iyi ve yeterli idi.

Hemen ardından sorularıma devam ettim.

Röntgen ne kadar ?

Tek taraflı 150...

MR 1500.

Deyince gözlerim fal taşı gibi açıldı.

Kardeşimin hayvan sevgisinin karşılığı yoktu bu merhamet başka bir şeydi.

Para ile ölçülecek bir hal de değildi.

Neden iyi bir arakadaş ve dost seçtiğimi daha iyi anladım.

Çünkü o yaratılanı  seviyordu, Yaradan dan ötürü. 

Neyse hayvanı baytarın yanına muayene için koyduk.

Tam o esna da arka sağ ayağında ki bir şey dikkatimi çekti.

Diğer ayaklarının patileri penbe renkte iken arka sağ ayağı kapkara kesilmişti. 

Gayrı ihtiyari olarak veteriner hekime bu durumu gösterdim.

Kedi zaten balkondan düşmenin verdiği baskı ile iki yavrucak karnında ölmüş. 

Bu da yetmiyormuş gibi arka iki ayağını da çekemiyordu.

Yürümeden kesilmiş, ayaklarını hareket ettiremiyordu.

Veteriner hekime gösterdiğim bu durumu önemsedi hayvanın ayağı ve kasığını kokladı, hocam bu hayvan çürümeye başlamış dedi.

O an da ortam buz gibi kesilmişti.

Ben bambaşka bir hale geçtim.

Sanırsınız kedinin babası benbenim

İrkildim.

Yavru kediciği patilerine dokundum hakikaten buz gibiydi.Kasiklarindan da çürümüş hayvan kokusunu andırır bir kesif koku yayılıyordu.

Kırşehir’den gelirken bu kokuları duydum hocama da söyledim ama bana mandıralardan gelen koku dedi.

Bazen de köydeki tezek kokusudur dedi.

Ben de üstelemedim.

Ancak çok çarpıcı ve bizi dağıtan sürecin ardından veteriner hekim röntgene götürdü.

Yukarı kata giden kediyi hastahane de aameliyathanede yakınını bekleyen hasta yakınları edası ile bekliyorduk. Hocam vay, vay ,vay nidalarını duyuyordum.

Kuzum nidaları da peşi sıra.

Veteriner hekim hastasını kaybeden doktorlar gibi röntgenden aşağıya indi.

Göz teması kurmuyordu hocam hayvanın sağ arka ayağı kangren olmuş, sol arka ayağında tutmuyor. İnsani deyimle hayvan felç olmuş. 

Çok acı çekiyor.

Hem de sanılan dan çok dedi.

Ben artık hakikaten olayın etkisine girdim.

Derin bir nefes aldım.Hocam zaten darma duman olmuştu.

Veteriner hekim hocam bu kediye ötenazi yapmalıyız. Yoksa çok acı çeker demez mi?

Ortalık tekrar buz gibi oldu. Ben içime içime ağlamaya başladım.

Hocamın durumu daha da vahimdi.

Veteriner hekim ardı ardına sıralıyordu.

Göz benekleri küçülmüş. 

Hayvan da hissizlik başlamış. 

Muhtemelen şu içmediği için bir süre sonra da böbrekleri iflas eder.

Daha da acı içinden çıkılmaz bir hal alır.

Ötenazi tek seçenek duruyor dedi.

Hocam bu duruma izin vermeyeceğini söyledi.

Hekim sizin takdiriniz ama insani vasıflar yüyüklemeyin.

Hayvan yaşasa yaşasa 3 bilemediniz 4 gün yaşar dedi.

Sayın hocam olsun dedi.

Kedimizi ciddi bir meblağ ödeyerek teslim aldı hocam.

Ortam çok iyi değildi.

İkimizin de ağzını bıçak açmıyordu.

Benim Kapadokya ve Hacı Bektaş planlarımı bile gözden geçirmeden hayvanı tekrar gerisin geriye yuvasına getirdik.

Köpek kedi bakım evinde bakımına devam etsinler istedik.

Muhtemelen benim bu satırları yazdığım da hayvan vefat etmiş olamalı...

****

Lâkin bu hadiseler bana hayata dair, hayvan sevgisine dair çok şeyler kazandırdı.

1. Rızkını  Allah verir edası ile Bakamayacağınız çocuğu yapmayın.

 Sonra ortada bırakmayın.

2.Besleyemeyeceginiz hayvana eve alıp eziyet etmeyin.

3. Eve alıp sonra sokağa bıraktığınız hayvan sokak şartlarına uyum gösteremediği için oluyor bilginiz olsun.

4. Satın almayın, sahiplerinin.

Selam ve saygılarımla