Devletin var olması için bildiği üzere –öncelik- sıralaması yapmadan söylersek; Halk, Vatan ve İstiklal(Bayrak, Para birimi ve Milli Marş da esastır elbette)esastır. Ama bütün bunları idame ettiren ise “vergi ve adalettir.” “Vergilendirilmiş kazanç kutsaldır” sözü ile birlikte “adalette mülkün temelidir,” sözü bir milletin kurduğu devletin yüzyıllara uzanacak ilkesidir. İşte bunun en güzel örneği Osmanlı’da uygulamıştır. …Ve de bu iki ilke Osmanlı Devleti’nden Türkiye Cumhuriyeti’ne kutsal bir miras olarak kalarak devam etmektedir.

Gelelim Osmanlı’da uygulanan ilk “Bac”-vergi- ve mülkün idaresine; tarihçiler ve tarih şöyle anlatır:

“Karaca Hisar'ı alınca şehrin evleri boş kaldı. Germiyan Eli(İli)’nden ve başka yerden hayli adamlar geldi. Osman Gazi’den ev istediler. Osman Gazi de verdi. Az zamanda imar oldu. Birçok kiliseleri de mescit yaptılar. Pazar da kurdular. Halk toplanıp; “Cuma namazı kılalım ve bir kadı isteyelim” dediler. Dursun Fakı derler bir aziz kişi vardı. O halka imamlık ederdi. Hallerini ona söylediler. O da gelip Osman Gazi'nin kaynatası Ede Balı'ya söyledi. Daha söz bitmeden Osman Gazi geldi. Sorup isteklerini bildi. “Size ne lâzımsa onu yapın” dedi. Dursun Fakı: 

“Hanım! Sultandan izin gerektir” dedi. Osman Gazi dedi ki: 

“Bu şehri ben kendi kılıcımla aldım. Bunda sultanın ne dahli var ki ondan izin alayım? Ona sultanlık veren Allah bana da gaza ile hanlık verdi. Eğer minneti şu sancak ise ben kendim dahi sancak kaldırıp kâfilerle uğraştım. Eğer o, ben Selçuk Hanedanındanım derse ben de Gök Alp oğluyum derim. Eğer bu ülkeye ben onlardan önce geldim derse Süleymanşah dedem de ondan evvel geldi.”

Halk razı oldu. Kadılığı ve hatipliği Dursun Fakı'ya verdi. Cuma hutbesi ilk önce Karaca Hisar'da okundu. Bayram namazını orada kıldılar. H: 699 (M: 28 Eylül 1299-15 Eylül 1300). Kadı konuldu. Subaşı konuldu. Pazar kuruldu ve hutbe okundu. Bu halk kanun ister oldular. Germiyan'dan birisi geldi:

“Bu pazarın Bâcını (vergisini) bana satın” dedi. Halk:

“Osman Han'a git” diye cevap verdi.  

O adam, Osman- Han’a gidip sözünü söyledi. Osman Gazi sordu: 

“Bâc(vergi)nedir?” Adam dedi ki: 

“Pazara ne gelse ben ondan para alırım.” Gazi: 

“Senin bu pazara gelenlerde alacağın mı vr ki para istersin” dedi. O adam: 

“Hanım, bu töredir. Bütün memleketlerde vardır ki padişah olanlar alır” dedi. Osman Gazi sordu: 

“Tanrı mı buyurdu, yoksa beyler kendileri mi yaptı?”  O adam yine: 

“Töredir hanım! Ezelden kalmıştır” diye verdi. Osman Gazi çok öfkelendi:

“Bir kişinin kazandığı başkasının olur mu? Kendi malı olur. Ben onun malına ne koydum ki, bana akça ver diyeyim? Bire kişi! Var, git, Artık bana bu söyleme ki sana ziyanım dokunur” dedi. Bunun üzerine halk dedi ki:

“Hanım! Bu pazarı bekleyenlere âdettir ki bir nesnecik vereler.”  Osman Gazi: 

“Madem böyle diyorsunuz, öyleyse bir yük getirip satan herkes iki akça versin. Satamayan bir şey vermesin. Kim bu kanunumu bozarsa Allah onun dinini de, dünyasını da bozsun. Kime bir tımar verirsem den sebepsiz yere almasınlar. O ölünce oğluna versinler Çok küçük dahi olsa versinler. O, savaşa yarayacak hale gelinceye kadar sefer vaktinde hizmetkârları sefere gitsin. Her kim bu kanunu tutarsa Allah razı olsun. Eğer neslime bu kanundan başka bir kanun koyduracak olurlarsa edenden ve ettirenden Allah razı olmasın” dedi.

Karaca Hisar Sancağı ki ona İnönü derler, oğlu Orhan Bey’e verdi. Subaşılığını kardeşi Gündüz’e verdi. Yar Hisar'ı Hasan Alp'a verdi. Bu da bir yarar yoldaştı ve kendileriyle birlikte gelmişti. İnegöl'ü Durkut(Turgut) Alp'a verdi. Şimdi dahi o azizin adı anılır. İnegöl yöresinde köyleri var ki ona Durkuteli(Turguteli)  derler. Kayınatası Ede Balı ya Bilecik gelirini tımar verdi. Hatununu babası ile Bilecik'te beraber bıraktı. Kendisi Yenişehir'e gitti. Yanındaki gazilere evler yapıverdi. Orada durur oldu. Onun adını Yenişehir kodular. Bir oğlu ki Alâeddin Paşa’dır, onu kendi yanında alıkoydu. Zaman zaman babası ile Orhan Gazi dört yana hücum ederlerdi. İznik’e dahi inerlerdi. Köprü Hisar'a dahi birkaç kere gittiler. Onu da sonra yağma ile fethettiler. Ondan sonra Marmara iline vardılar. Kâfirleri itaat ettiler. Osman Gazi de kendi yerine geldi. Yine Yenişehir'de oturdu.” 

Kısacası; “Kanun-u Kâdim’in” temelleri böyle atılmıştır. Osmanlının devletleşmesi yani 622 yıl hayat sürmesi ve de üç kıtaya eşit vergi sistemi ile birlikte adalet dağıtması işte böyle başlamıştır!..