Osmanlı Devleti Tarihi, çok yönlü bir tarihtir.

Osmanlı’nın kuruluş tarihi var.

Osmanlı’nın yükseliş tarihi var.

Osmanlı’nın durulma tarihi var.

Osmanlı’nın kültür tarihi var.

Osmanlı’nın medeniyet tarihi var.

Osmanlı’nın bir de, belki de çok önemli olan İslâm Tarihi’nde özel bir yeri var.

Osmanlı’nın cihad tarihi var.

İlâyı Kelimetullah / Allahın ismini yaymak, benimsetmek, kabullendirmek

Ve yükseltmek uğruna verdiğimiz, destanımsı bir uğraş yanı var.

Hattâ tek başına Osmanlı’nın, cihad tarihi var desek yeridir.

Çünkü “cihad” kelime ve kavramındaki genişlik, derinlik ve çok renklilik;

Osmanlı Tarihi’nin muhteşem bir cihad tarihi olduğunu gösterir.

Çünkü cihad kavramı; hem ferdi, hem toplumu, hem de devleti kucaklar.

Zira ferdin de yapacağı cihad vardır.

Toplumun da yapacağı cihad vardır.

Devletin de yapacağı cihad vardır.

Çünkü hayat bir faaliyet, hareket ve daimî bir sürekliliktir.

Hem ferdin, hem toplumun, hem de devletin sürekli oluşunun bir sebebi de

Cihad hâlinde oluşundan kaynaklanmaktadır.

Çünkü cihad; bitmez, tükenmez bir gayretin, çalışıp çabalamanın;

Manevî, kutsal ve mukaddes adıdır.

Hayat boyu gösterilmesi gereken bir cehddir.

Bir uğraş ve bir meşgaledir.

Onsuz hayat, hayat değildir. Onsuz ömür, ömür sayılmaz.

Cihadsızlık, yoklukla eş anlamlıdır. Cihad yoksa bir varlıkta; o yok hükmündedir.

Varsa bile yok sayılır.

Cihad; ferdin, toplumun ve devletin; hem kimlik, hem hedefe yönelik, hem de varlık belirtisidir.

Osmanlı insanı; çoğunlukla müslümandı. Osmanlı Devleti ise, İslâm devletiydi.

Üstelik bir tarihten (1517) sonra, dünya müslümanlarının mümessili, temsilcisi olmuştu.

Yani halifelik Osmanlı devletine geçmişti.

1924’e kadar dört yüz yıl süresince OsmanlıDevleti,

Aynı zamanda İslâm halifeliğini de bünyesine almıştı.

Osmanlı her attığı adımda, İslâm çerçevesinde kalmayı kendisine şiar, düstur

Ve kural edinmiş bir devletti.

Buna gönüllü olarak namzet ve aday olmuş.

Hilâfeti uhdesine almış.

Ona lâyık olmanın gayreti içinde olmuştu asırlarca.

Çünkü cihad içindeydi.

Cihad ise sanıldığı gibi sırf düşmanla yapılan bir savaş değildi.

Bu, cihad kavramının çok cüz’î, çok küçük bir tarafıydı.

Asıl cihad ise kişinin, toplumun ve devletin;

Kendini İslâmın istediği fazilet ve üstünlükle bezemesi;

Amelle, iş ve ibadetle süslemesi ve kendini İslâm kisve ve görünümüne sokma faaliyet

Ve aktivitesi içinde bulunmasıdır.

Kaldı ki asıl cihad buydu.

Büyük cihad asıl bundan ibaret idi.

Çünkü bu; hayatın her alanında ve her saniyesinde kendini gösteriyordu.