Osmanlının iki simgesinden biri Osmanlı devlet arması, diğeri de bilindiği gibi padişah tuğralarıdır. Tuğra, Osmanlının kurucusu Osman Bey ve son halife olan Abdülmecid dışında bütün Osmanlığı hanedanlığı tarafından  kullanılmıştır.

Arma geleneği ilk olarak haçlı seferlerinin yapıldığı yıllarda başlamıştır. Şövalyeler, müfrezelerini ayırt etmek için kendilerini ifade eden armalar kullanmıştır. Haçlı seferleriyle başlayan arma geleneği daha sonra Kralların, zengin ailelerin, tarikatların, Üniversitelerin sembolü olmuştur.

Osmanlı’da ise arma diye bir gelenek yoktu. Arma yerine sayılabilecek semboller padişahların tuğralarıyla sancaklardaki tek ve üç hilaldir. Ancak bunlar batılı tarzda armalar sayılamazlar. Çünkü her padişahın tuğrası farklıydı. Devleti değil padişahı sembol eden işaretlerdi. Arma ise devleti ifade eden semboldür. Osmanlı’da İmparatorluğun son dönemine kadar bir devlet arması olmamıştır.

18. yüzyılın başından itibaren Osmanlı’daki yenileşme ve batılılaşma hareketleri oldukça önemlidir. Çünkü Osmanlı arması, İmparatorluğun gücünü kaybedip batılılaşmaya başladığı bir dönemde batıya benzeme çabası olarak ortaya çıkmıştır.

İlk Osmanlı arması denemesini 1727 yılında matbaayı Osmanlı’ya getiren İbrahim Müteferrika yapmıştır. Darü’t-tıbıaatü’l-mamure ismiyle açılan ve Müteferrika Mat­baası olarak tanınan matbaanın açılışından önce haritacılıkla ilgilenen  İbrahim Müteferrika Sadrazam İbrahim Paşa ‘ya sunduğu Marmara haritasının sol üst köşesine bugünkü Osmanlı armasını andıran bir arma çizmiştir. Haritanın sağ alt köşesinde “Benim Devletlu Efendim eğer fermanınız olursa da­ha büyükleri yapılır, sene 1132 (1720)” yazmaktadır.

İbrahim Müteferrika’nın çizdiği Marmara haritasındaki armada yukarıya doğru bakan bir hilal ve arma kalkanının çevresinde ok, yay ve 12 tane top namlusu vardır. Müteferrika’nın böyle bir arma çizmesinin nedeni batı ülkelerindeki haritalara arma konulmasından etkilenmesi ya da Marmara haritası humbaracı ocağında ders olarak okutulduğu için haritanın sol üst köşesine humbaracı ocağını temsil eden öğelerden bir arma çizmesi olabilir

İbrahim Mütefferika’dan sonra Osmanlı arması sayılabilecek ikinci örnek III. Selim dönemine aittir. Müteferrika matbaasında beylikçi Raşid efendinin bastırdığı 3 askeri kitapta Osmanlı arması sayılabilecek çizimler vardır.
Bu kitaplardan ilki Bernard Belidor’un yazdığı, Konstantin İpsilanti’nin Türkçeye tercüme ettiği Fenni harp isimli kitaptır. Kitabın ilk sayfasında üstünde çiçekler olan bir kalkan ve çevresinde sancak, mızrak, ağızdan dolma top, tüfek, yay ve sadak, kürek ve kazma şekilleri vardır.

İkinci kitap Sebastien Le Prestre de Vauban’ın yazdığı ve Konstantin İpsilanti’nin tercüme ettiği Fenn-i Lağım isimli eserdir. Kitabın üst köşelerindeki yarım dairelere basit arma çizimleri yapılmıştır.

Üçüncü kitap ise yine Sebastien Le Prestre de Vauban’ın yazdığı ve Konstantin İpsilanti’nin tercüme ettiği Fenn-i Muhasara isimli eserdir.

Bu eserde de tıpkı sayfaların üst köşelerinde armaya benzer basit çizimler vardır. Hem İbrahim Müteferrika’nın hem de III. Selim dönemindeki askeri kitaplardaki arma çizimleri kişisel çalışmalardır. Padişahın özel bir isteği değildir. Bu yüzden yapılan arma çizimleri birkaç eserle sınırlı kalmış, devlet tarafından kabul edilmemiştir.

Bir padişahın emriyle yaptırılan ilk arma III. Selim’in Mührü hümayunudur. 1798 yılında İngiliz bir Hakkaka yaptırılan Mührü Hümayun, Osmanlı’daki ilk resmi arma örneği sayılabilir.

Armanın sağ ve sol tarafında bitkisel motifler, üstünde batıdaki krallık armalarına benzeyen bir taç, tacın hemen altında bir hilal ve altı köşeli yıldız vardır. Ayrıca armanın ortasında III. Selim’in tuğrası ve tuğranın çevresinde tuğ, sancak, teber, mızrak, ok ve yay, sadak, zurna (boru) trampet (da­vul) gibi sembol ve silahlar vardır.
III. Selim’in böyle bir arma çizdirmesinde Fransa’nın etkisi büyüktür. Şehzadeliği döneminde Fransa Kralı XVI. Louis ile mektuplaştığı bilinen III. Selim, tahta çıktıktan sonra Fransa krallarının ‘’Güneş krallığı armasına’’ benzeyen bir arma çizdirmiştir. Ayrıca bugün bayrağımızın sembolü olan ay yıldız sembolleri de ilk kez III. Selim döneminde kullanılmıştır.

1853’te başlayan Kırım Savaşı, Fransa ve Britanya Krallığı’nın Osmanlı’nın yanında yer almasıyla Rusya karşısında Şubat 1856’da Osmanlı zafer kazanmış, kısa süreli de olsa Fransa, Britanya ve Osmanlı arasında dostluk havaları esmeye başlamıştır. 30 Mart 1856’da imzalanan Paris Antlaşması’nda Osmanlı, toprak bütünlüğü karşılığında bünyesinde bulunan azınlıkların haklarını artırmış ve kısmi de olsa Avrupa devletlerinin iç işlerine karışmasına izin vermiştir.

İşte bu antlaşmadan sonra Osmanlı ile ilişkililerini geliştirmeye Fransız imparatoru III. Napoléon tarafından, Osmanlı sultanı I. Abdülmecid’e, Fransa’nın verdiği en yüksek nişan olan Lejyon (Légion d’honneur) nişanını vermiştir.

Fransa’nın bu jesti karşılığında kayıtsız kalmak istenmeyen Britanya Krallığı’nın kraliçesi Victoria’yı harekete geçirmiştir. Victoria Sultan I. Abdülmecid için bir “Dizbağı” nişanı hazırlatmıştır. Ancak nişanı vermek için harekete geçtiğinde bir sorunla karşılaşır. Nişanı ilk defa hazırlayan ve dağıtmaya başlayan İngiltere kralı III. Edward’ın 1348 yılında koyduğu bir kural vardır.

Bu kurala göre, “dizbağı” nişanı verilen kişi veya devletin armasının, Windsor Sarayı’nda bulunan Saint George Kilisesi’ne asılması gerekmektedir. Ancak Osmanlı’nın böyle bir arması bulunmamaktadır. Fransa’dan geri kalmak istemeyen Victoria, Prens Charles Young’ı İstanbul’a göndererek Osmanlı için bir arma çalışması yapmasını ister.

Prens Charles Young gerekli araştırmaları yaptıktan sonra Londra’ya dönerek arma için çalışmalar yapmaya başlar. Yaptığı ön çalışma İstanbul’da Sultan’a sunulur ve sultan bu çalışmayı beğenir. Beğenilen çalışma arma haline getirilir ve Saint George Kilisesi’ne asılarak dizbağı nişanı Sultan’a gönderilir.

Bu arma, sonradan tahta geçen II. Abdülhamit tarafından 17 Nisan 1882’de devletin resmi arması olarak kullanılmaya başlanmıştır. Günümüzde kullanılan arma da II. Abdülhamit’in tuğrasını taşıyan, orijinali ile ufak değişiklikler gösteren armadır.

Osmanlı armasında hilâlin içinde el-Müstenidü bi't-Tevfîkâti’r-Rabbâniyye ed-Devletü’l-Aliyyeti’l-Osmâniyye (Rabbânî muvaffakiyetlere dayanan Osmanlı İmparatorluğu) yazılıdır. Armanın sağında kırmızı Türk bayrağı; solunda ise yeşil renkli hilâfet sancağı yer alır. Bazı yeni tasvirlerde üç hilâl gözükmektedir. Halbuki orijinali ay-yıldızlıdır.

Bayrakların ortasındaki eliptik şekil ve kavuk, saltanat ve hilâfeti; soldaki çiçekler, müsamahayı; soldaki terazi, adaleti; soldaki kitap, Kuran-ı Kerimi; sağ ve soldaki silahlar, orduyu; güneş, devletin büyüklüğünü; güneşin ortasındaki yeşil yuvarlak ve içindeki tuğra, en büyük Müslüman Türk hanedanını; tuğranın altındaki ay, dünyadaki bütün müslümanların hâmisi oluşunu; madalyonların asılı olduğu aksam, köklü Osmanlı kültürünü; en altta asılı madalyonlar, çeşitli milletlerden Osmanlı halkını ifade eder.