OSAKA’DA NELER KONUŞULDU?

Türkiye Osaka’da, bağımsızlığını koruma konusunda sergilediği kararlı duruşun meyvelerini toplamıştır. Trump’ın S-400’leri bahane ederek Türkiye’ye yaptırım uygulanmayacağını dünya kamuoyu önünde dile getirmesi sevindirici bir sonuçtur. Erdoğan-Trump buluşmasından yansıyan görüntüler, tüm dünya tarafından dikkatle ve heyecanla izlenmiştir.

Fakat, attığı her tweet sonrasında burnu biraz daha uzayan Pinokyo’ya dönüşen Trump’ın S-400’ler konusunda, F-35’ler ve Suriye’de ortak “güvenli bölgeler oluşturma” konusunda söylediklerine ne ölçüde güvenebiliriz?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yeni İpek Yolu başta olmak üzere, S-400, Doğu Akdeniz'deki gaz aramaları, Sudan, Libya, Kıbrıs, Türk Akımı, Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu, 3. Köprü, İstanbul Havaalanı gibi ABD’nin çok duyarlı olduğu konularda çok ciddi hamleler yaptı. ABD’nin bu konularda duyarsız, tepkisiz olması beklenmemelidir.

ABD ile Çin arasında Yeni İpek Yolu bağlamında yaşanmakta olan “rekabet” dünya barışını tehdit eden çok ciddi bir gerçektir. Küresel çapta yaşanan ve yaşanacak olan gelişmeleri ve Türkiye-ABD ilişkilerinin geleceğini bu gerçek çerçevesinde değerlendirmemiz gerekmektedir

M. KEMAL SALLI

Japonya’nın ev sahipliğinde Osaka’da iki gün sürecek G20 Liderler Zirvesi, Başbakan Şinzo Abe’nin konuk liderleri karşılaması ve aile fotoğrafı çekilmesiyle başladı. Dünyanın dört bir yanından 2 binden fazla gazetecinin takip ettiği zirveye, 19 lider ve aralarında Avrupa Birliği'nden delegelerin de yer aldığı 30 bin kişi katılıyor.

G20 Liderler Zirvesi’nin ana gündemi, “Küresel Ekonomi, Ticaret ve Yatırımlar.”

Karşılamanın ardından Başbakan Abe ve aralarında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Donald Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'in de bulunduğu konuk heyet başkanları, G20 Liderler Zirvesi aile fotoğrafı için hazırlanan platformda, kendilerine ayrılan yerlere geçti. Cumhurbaşkanı Erdoğan aile fotoğrafında ABD Başkanı Donald Trump ve Endonezya Devlet Başkanı Joko Widodo ile yan yana durdu.

Uluslararası toplantılarda çekilen aile fotoğrafları falcıların kristal küresi gibidirler; kulis bilgileriyle birlikte okunduklarında, gelecekle ilgili çok şeyler anlatırlar.

20 ülke liderinin biraraya geldiği Osaka G-20 Zirvesi gibi toplantılar, insanlığın daha mutlu yaşayabilmeleri için yapılacak ortak çalışmaların konuşulduğu platformlar olması arzu edilir. Fakat, ne yazık ki, 2. Dünya Savaşı’nda bir atom bombası yıkımı yaşayan Japonya’nın Osaka kentinde gerçekleştirilen G-20 zirvesi, “barışın, işbirliğinin yüceltildiği bir platform” olarak değil, “bir küresel savaş çıkar mı?” kaygısıyla izlendi.

G-20 Zirvesi öncesinde çekilen aile fotoğrafı ve zirveden yansıyan diğer fotoğraflar, küresel aktörler arasında, dünyanın çeşitli bölgelerinde vekalet savaşları, terör saldırıları, kimyasal operasyonlar şeklinde sürmekte olan çatışmaların ne yöne evrilebileceğini görebilmek amacıyla değerlendiriliyor.

TÜRKİYE KÜRESEL BİR AKTÖRDÜR

Türkiye’den söz ederken, Batı’nın dilimize doladığı terminolojiyle, “Gelişmekte olan bir ülke” olarak söz etmenin ne kadar büyük bir haksızlık olduğunu Osaka’daki G-20 Zirvesi’nden yansıyan görüntüler bir kez daha ortaya koymuştur. Binlerce yıldır tarih sahnesinde olan bir milletin Ortadoğu’daki bir devleti olarak Türkiye, bölgesel olduğu kadar küresel bir aktör olduğunu bir kez daha kabul ettirmiştir.

Altaylardan Akdeniz’e uzanan Türk Dünyası’nın batıya açılan kapısı olan Türkiye’nin diğer kardeş devletlerle birlikte oluşturduğu Türkistan coğrafyasının, kurulmak istenen yeni dünya düzeni bağlamında ne kadar önemli bir denge unsuru olduğu, tarihi bir gerçek olarak gündeme gelmiştir.

Ne kadar görmezden gelinmek istense de, ABD ile Çin arasında, Bir Yol Bir Kuşak/Yeni İpek Yolu bağlamında yaşanmakta olan küresel liderlik mücadelesinin “savaş alanı” Türkistan coğrafyasıdır.

Küresel üretimin merkezi, küresel ekonominin lideri olmak isteyen Çin’in, dünyamızı karalardan ve denizlerden kuşatmakta olan Yeni İpek Yolu’nun kuşaklarının en önemli geçitleri Türkistan coğrafyasıdır. ABD’nin, korkulu rüyası haline gelen Yeni İpek Yolu’nun önünü kesebileceği ya da Çin’i ortaklılığa zorlayabileceği coğrafya da Türkistan coğrafyasıdır.

Çin’i, deniz trafiğinde, Malaka Boğazı’na mahkum etmekten kurtaran ve Kaşgar’ı Pakistan’ın Gvadar Limanına bağlayan 2700 kilometrelik koridor da, Pekin’i Londra’ya bağlayan İpek Demir Yolu da Türkistan coğrafyasında yol almaktadır. Küresel ekonominin lideri olma kararında olan Çin de, Yeni İpek Yolu’nu bir beka sorunu olarak gören ABD de Türkistan coğrafyasındaki kardeş ülkelerle iyi geçinmek, ortaklıklar kurmak zorundadır.

Bu durum, bir konjonktürel gerçektir. Osaka’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ve Türk heyetine gösterilen ilgi bu saptamanın su yüzüne yansımasıdır. Türkiye’nin Pekin Büyükelçisi Abdülkadir Emin Önen bu durumu şöyle özetlemektedir:

“Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı Şi Cinping tarafından 2013’te başlatılan Kuşak ve Yol Projesi, bugün toplam ekonomik büyüklükleri 21 trilyon dolar olan 100’ü aşkın ülke ve uluslararası örgütü kapsayan bir projeye dönüşmüş durumdadır. Bu kapsamda Türkiye’nin öncülük ettiği ‘Orta Koridor’ girişimi de Kuşak ve Yol girişiminin kalbi durumundadır. Türkiye’den başlayarak demiryolu ile Gürcistan ve Azerbaycan’a, oradan Hazar Denizi’ni aşarak Türkmenistan ve Kazakistan’a, ardından da Afganistan, Pakistan ve Çin Halk Cumhuriyeti’ne ulaşan Orta Koridor, Kuşak ve Yol Projesi’nin en önemli bileşenidir. Bu bağlamda Orta Koridor’un en önemli ayağı olan ve Demir İpek Yolu olarak da adlandırılan Bakü-Tiflis-Kars (BTK) Demiryolu Projesi, Ekim 2017’de hizmete girmiştir. Bu demiryolu sadece Türkiye ile Azerbaycan ve Gürcistan’ı birbirine bağlamamakta aynı zamanda Londra’dan kalkan bir trenin Pekin’e kesintisiz gidebilmesi için de gerekli altyapıyı sağlamaktadır.

Başlangıçta 1 milyon yolcu ve 6.5 milyon ton yük taşıması öngörülen BTK Demiryolları’nın Çin ile Avrupa arasındaki kesintisiz ticaretin tesisinde yeni bir perspektif sunacağı değerlendirilmektedir. Bu bağlamda 2034 yılında 3 milyon yolcu, 17 milyon ton yük taşıma kapasitesine ulaşacağı tahmin edilmektedir. Orta Koridor rotası aktif kullanıldığı takdirde, halen yıllık 600 milyar ABD Doları tutarında olan Avrupa-Çin ticaret trafiğinden Orta Asya ülkeleri de ekonomik fırsatlar elde edebilecektir. Orta Koridor, süre açısından da büyük avantajlar sağlayacaktır. Çin’den yola çıkan bir konteynerin deniz yolu ile 45 güne kadar varan Avrupa’ya ulaşım süresi, bu proje ile 14 günün altına inmektedir.”

Büyükelçi Abdülkadir Emin Önen, çok ciddiye alınması gereken bir “küresel gerçekler” tablosu çizmiştir.

NAZARBAYEV’İN İLERİ GÖRÜŞÜ

Yeni İpek Yolu’nun küresel ekonomi ve siyasette yaratacağı oluşumları yıllar öncesinde gören ve yaptığı uyarılarla, tarihe yön veren girişimleriyle Türk Dünyası’nı bu gerçeğe hazırlıklı duruma getirmeye çalışan Kazakistan’ın Kurucu Cumhurbaşkanı Elbası Nursultan Nazarbayev’i saygıyla anmak gerekir.

Cumhurbaşkanlığından ayrıldıktan sonra Pekin’e davet edilmesi,  Çin’in en büyük onur madalyasının takdim edilmesi, Nazarbayev’in küresel çaptaki saygınlığını yansıttığı kadar, O’nun ileri görüşlülüğüne duyulan saygının da bir ifadesidir.

“TÜRKİYE’YE ADİL DAVRANILMADI”

Türkiye, Osaka’da yoğun bir diplomasi trafiği yürütmüş ve hedeflediği sonuçları almıştır. Birkaç öncesinde Türkiye’yi, “Fırat’ın doğusuna girerseniz ekonominizi mahvederiz” diyen Trump’ın S-400 konusunda, “Cumhurbaşkanı Erdoğan haklıdır” noktasına gelmesi, Türkiye’nin bağımsız bir hava savunma sistemi kurma konusunda sergilediği kararlı duruşun bir sonucudur: “Cumhurbaşkanı Erdoğan, benim bakış açımla çok çetin biri. Bu gerilimde Erdoğan’ın suçu yok. Ben iyi anlaşıyorum ve ona adaletsiz davranıldığını düşünüyorum. (…) Türkiye, Barack Obama döneminde bizim Patriot füzelerimizi almak istedi, ama satmadılar. Müttefikimiz olmasına rağmen, büyü ordusu olmasına rağmen hç adil değildi. Sürekli ‘hayır’ dediler. Ve savunması için ihtiyacı vardı. Sonra Rusya’ya gittiler S-400 aldılar.”

Başkan Trump, üretim ortağı olduğumuz ve parasını ödediğimiz F-35’ler konusunda da bizi haklı buluyor: “Bu arada 100 tane de F-35 satın aldı. Biliyorsunuz, radara yakalanmıyor. 116 tane.. Ve daha da almak istiyor. Şimdi de parasını ödediği uçakların teslimini istiyor.”

Topraklarının altındaki hidrokarbon servetlerini yağmalayabilmek için, hiç de inandırıcı olmayan gerekçelerle ülkeleri işgal eden, milyonlarca masum insanın hayatlarını kaybetmesine, aileleriyle birlikte umut yolculuğuna çıkan bebelerin Akdeniz’in azgın suları tarafından yutulmasına neden olan ABD’nin platin saçlı Başkanı Trump’ın bu “adalet duyarlılığı” karşısında etkilenmemek mümkün değil.

TRUMP’A NE KADAR GÜVENEBİLİRİZ?

Küresel aktörler arasındaki güvenin bu derece erozyona uğradığı bir süreçte gerçekleştiren G-20 Zirvesi’de biraraya gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başkan Trump görüşmelerinden medyaya yansıyan söylem ve fotoğrafların güler yüzlü olması elbette sevindiricidir.

Fakat, bu yürek ferahlatan görüntülere rağmen, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın basın toplantısında sorulan soruları oldukça geniş açıdan bakarak yanıtlarken, araya, insan hakları konusunda küresel aktörleri daha adil olmaya davet eden mesajlar yerleştirmesi, küresel çapta yaşanmakta olan mücadele sürecinde ortaya çıkan samimiyetsizliklere karşı duyulan kaygıların ifadesidir.

Bu mesajlar, yeni bir dünya düzeni kurma konusunda acımasız bir paylaşım savaşına tutuşan küresel güçlerin sergiledikleri güler yüzlü tablolara duyulan güvensizliğin, yaşanmışlıkların dünya kamuoyu önünde dile getirilmesidir.

Türkiye Osaka’da, bağımsızlığını koruma konusunda sergilediği kararlı duruşun meyvelerini toplamıştır. Trump’ın S-400’leri bahane ederek Türkiye’ye yaptırım uygulanmayacağını dünya kamuoyu önünde dile getirmesi sevindirici bir sonuçtur. Erdoğan-Trump buluşmasından yansıyan görüntüler, tüm dünya tarafından dikkatle ve heyecanla izlendi. Trump, Türk heyetini Hollywood yıldızlarına benzeterek yaptığı sıcak iltifatlarla ezber bozdu.

​​​​​​​

Fakat, attığı her tweet sonrasında burnu biraz daha uzayan Pinokyo’ya dönüşen Trump’ın, S-400’ler konusunda, F-35’ler ve Suriye’de ortak “güvenli bölgeler oluşturma” konusunda söylediklerine ne ölçüde güvenebiliriz?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yeni İpek Yolu başta olmak üzere, S-400, Doğu Akdeniz'deki gaz aramaları, Sudan, Libya, Kıbrıs, Türk Akımı, Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu, 3. Köprü, İstanbul Havaalanı gibi ABD’nin çok duyarlı olduğu konularda çok ciddi hamleler yaptı. ABD’nin bu konularda duyarsız ve tepkisiz  olması beklenmemelidir.

ABD ile Çin arasında Yeni İpek Yolu bağlamında yaşanmakta olan “rekabet”, dünya barışını tehdit eden çok ciddi bir gerçektir. Küresel çapta yaşanan ve yaşanacak olan gelişmeleri ve Türkiye-ABD ilişkilerinin geleceğini bu gerçek çerçevesinde değerlendirmemiz gerekmektedir.

GÜVEN BUNALIMI AŞILMADIKÇA…

Konu başlığı ne olursa olsun, birbirlerine güven ve saygı duymayan liderlerin biraraya geldikleri bir toplantıdan insanlığın yararına bir sonuç çıkması mümkün değildir.

Yeni bir dünya düzeninin kurulmaya çalışıldığı bir süreçte, küresel aktörlerin birbirlerine karşı duydukları güven ve samimiyet ölçüsünü yansıtması bakımından,  Osaka’da, G-20 Zirvesi’ne katılan liderlerin ilk akşam yemeğinden yansıyan bir görüntüye dikkat çekmek isteriz. Bu tablo, G-20 Zirvesi konusunda aşrı iyimser olanlara ya da olmak isteyenlere bir uyarı olmasını dileriz.

20 ülkenin devlet ya da hükümet başkanlarının katıldıkları G-20 Zirvesi’nin ilk akşam yemeğine kişisel termosu ile gelen Putin’in, ABD Başkanı Trump’la kadeh kaldırırken termosunu kullanması, çeşitli yorumların yapılmasına neden oldu. Putin’in bu davranışı, “Putin Trump’a, ‘Beni Merkel gibi tuzağa düşürüp titretemezsiniz’ mesajı verdi” şeklinde değerlendirildi.  Bu olayın, Osaka’daki G-20 Zirvesi sonuçları  değerlendirirken, küçük, ama önemli bir ayrıntı olarak not edilmesi gerekir.