Evet, sevgili dostlar malum Ramazan ayında son zamanlarda İslam Ülkelerinde şiddet, gözyaşı ve kan hat safhada. Tam da böyle bir zamanda Bölgedeki kilit ülke Türkiye üzerinde oyunlar oynanmaya devam ediliyor. Bu kilidi açmak için yoğun bir çaba sarf ediyorlar. İslam Dünyasında ise kapatılan kilidi açacak tek anahtar ise, geçmişte olduğu gibi şimdi de Türkiye’dir. Bu bağlamda bölgemizde çeşitli senaryolar üretilmekte ve bu senaryoların göbeğinde de hiç şüphesiz Türkiye bulunmaktadır. Bu mübarek ayda Müslüman alemi kan ağlarken bunu da, sözde cihat örgütlerinin Müslüman Ülkelerde emperyalist devletlerin ve kaos düzeninin mimarlarının ekmeğine yağ sürerek yapması kabul edilebilir gibi değil! İslam’ı İslam ile vurma planını IŞİD gibi sözde Müslüman örgütlere yaptırarak Ortadoğu’da barış ve istikrarı sürekli engelleyenler, bu topraklardaki nifak tohumlarını ekmeye devam ediyor..
 Bu taşeron örgüt olan IŞİD’in neden hiçbir şekilde yanı başındaki İsrail’e veya Doğu Türkistan’da veyahut Myanmar’daki olaylara müdahale etmediğini hiç düşündünüz mü? Ne hikmetse bu taşeron örgüt nerde fitne varsa orda sözde cihat ediyor. Ramazan ayında yaptığı katliamlarla, Allah Allah diyerek insan kafası keserek İslam’ın batı da terörle anılmasına neden olmuştur. Müslümanların adını lekeleyen bu taşeron örgüt bu aralar Suriye’nin kuzeyinde PYD ile yoğun bir çatışma halindedir. Suriye’den esen rüzgârlar bir anda Poyraza dönüştü. Suriye’nin kuzeyinde oluşturulmak istenen koridor için yoğun bir mücadele vardır. Açılım süreci ile başlayan sözde Pkk’nın silah bırakması olayının da perde arkasında kaos düzeninin mimarlarının Pkk’yı taşeron olarak sınırlarımız dışında kullanmak istemesi yatar. Hal böyleyken, bölge de Türkmenlere karşı adı konulmamış bir savaş ve zulüm vardır. Tam da bu noktada  Büyük Ortadoğu Projesinin en önemli ayağı olan sözde Kürt görünümlü Büyük İsrail Devleti’nin kurulması aşamasında Irak’ın kuzeyinden sonra, Suriye’nin kuzeyinde de işler Siyonist güçlerin istediği bir şekilde ilerliyor. Pkk denen taşeron örgütün iki numaralı ismi ise utanmadan Türkiye’yi Suriye’ye girme konusunda tehdit ediyor. Irak’ta yapamadıkları tehdidi şimdi yapmaya kalkıyorlar. Belli ki oluşturulan bölge de Pkk sözde Kürdistan için rahat bir ortam hazırlama telaşında. Uluslararası ağabeyleri öyle emrediyor demek ki! Türkiye çok dikkatli olmalı. Daha Suriye’ye olası müdahale konuşulurken bile içte ve dıştaki yansımalarına iyi bakmak lazım!
Hiç şüphesiz birçok kişinin anlamadığı veya anlamak istemediği bir projedir bu. Bu Proje öyle bir Proje ki Müslüman dünyasında İslam’ın kalbini parçalayarak Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde Büyük İsrail’i kurmaktır en büyük amaç… Hal böyleyken bölünmüş bir Ortadoğu bu topraklarda Küresel Güçlerin ekmeğine yağ sürer. Özellikle 2 Devlet bunu çok istemektedir. ABD ve İsrail… ABD enerji kaynakları ve Stratejik üslerinden dolayı, İsrail ise Arz-ı Mevud çerçevesinde Büyük İsrail’i kurmak için ve kendisine karşı koyacak muhtemel güçlü bir Devletin Ortadoğu’da olmaması için bu projeye sonuna kadar destek oluyorlar.
Bölgedeki en stratejik iki Ülke ise Türkiye ve İran. Bu iki Ülke bu proje kapsamında hayati önem taşıyor. İran bu projeye ve destekçilerine karşı karşıt hamleleri başarıyla uygulayabiliyor. En azından şimdilik… Ama Türkiye son zamanlarda karşıt Psikolojik hamleyi başarı ile uygulayamadı! Şuan da ise Suriye’ye girme planları konuşuluyor. Şu şartlar da Suriye’ye girmek çok da akıl karı değil! Bir an önce bölgede Türkmenlerin de teşkilatlandırıldığı Milis kuvvetler oluşturarak, bölgede daha güçlü bir İstihbarat ağı kurulmalıdır. Şuan saha da İran İstihbaratı etkin bir biçimde yer alıyor. Ortadoğu’daki bu karışıklıkları İran lehine çevirebildi. Sahada bölgedeki çalışmalarda da en büyük avantajları General Kasım Süleymani’nin yoğun çalışmaları oldu. Türkiye’de saha çalışmasına önem vermeli ve bölgede İstihbarat ağını daha da derinleştirmelidir. Bu konuda MİT’in çalışmaları var lakin daha da artmalı. Bölge bu kadar hareketliyken Türkiye durağan olmamalıdır.
Bu arada kim ne derse desin ne söylerse söylesin ama bölgede Türkiye herkes için büyük bir ümit kaynağıdır. Geçmişten kalan şanlı tarihimizin izlerini o bölgeden silmeye çalışan kaos düzeninin mimarları ne yaparlarsa yapsınlar bunu başaramayacaklar. Türkiye ise hem içte hem de dışta güçsüzleştirilmeye çalışılıyor. Türkiye, içte yapılan Psikolojik savaş ile güçsüzleştirilmeye çalışılırken, mübarek Ramazan ayında umutları Türkiye olan mazlumlar ezilmeye ve öldürülmeye devam ediyor. Bugün Doğu Türkistan ve Myanmar’da ve daha birçok yerde mazlumlar zalimler tarafından ezilirken ve dünya buna seyirci iken içimiz kan ağlıyor. İkiyüzlü Batılı Devletler üç maymunu oynamaya devam ederken, mazlumların umudu Türkiye’nin yeniden dirilişine ve ayağa kalkmasına çok ihtiyaç vardır. Şanlı geçmişimizi hala unutamayan ve karanlık mazilerinden atamayan emperyalist kuvvetler uyanmamızı asla istemiyor. Her ne olursa olsun bu topraklarda Türk-İslam Birliğine her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır. Unutmayalım ki gözü Vatan’da, kulağı Ezan’da, İlke değil Ülke diyen Ümmet diyen siyasetçilere çok ihtiyacımız var. Umarım önümüzde her ne olursa olsun Milletçe tek yürek olarak içte beraberliği sağlayıp yeniden kudretli günlerimize döneriz.
Artık KılıçArslan gibi dik duran, Selahattin Eyyubi gibi savaşan, Alparslan gibi cesareti olan, Osman Bey gibi aklı olan, Fatih Sultan Mehmed gibi yüreği olan, Yavuz Sultan Selim gibi korkusuzca bakan, II. Abdülhamid gibi Devlet adamı olan ve İnsanlığın bu topraklarda vicdanı olmuş kişilere ihtiyaç vardır…
Ve son söz: “Mazlumlar ayağa kalkmadıkça, zalimler diz çökmez.”