Dünya haritasına dikkatle bakıldığında önemli bir gerçek dikkat çekmektedir: Asya ve Amerika’daki devletler daha büyük, dolayısıyla bu kıtalarda daha az sayıda farklı renk göze çarpmaktadır. Afrika ise birçokları çıplak gözle zorla görülebilen devletçiklerin renkleriyle dopdoludur.
Bunun benzeri Avrupa için de geçerlidir. Gerçekten de belirli bir kara parçası üzerinde devlet sayısı bakımından Avrupa’nın bazı bölgeleri Afrika’dan da ileridir. Buna karşın Avrupa’nın bu renk çokluluğu sizleri aldatmasın. Çünkü İngiltere’den Bulgaristan’a kadar ayrı ayrı devlet gibi görülen bu renkler, aslında Avrupa Birliği altında entegre olmuş, bir bakıma tek devlet haline gelmişlerdir. Her ne kadar her birerinin farklı hükümetleri ve yönetim biçimleri olsa da bütün bu ülkeler arasında sınırlar kalkmış, mal ve hizmetler gümrük engeli olmadan dolaşabilmektedir. Bu devletlerin birkaç istisna dışında tamamına yakınında aynı para geçerli olmaktadır. Netice itibariyle Avrupa vatandaşları için ekonomi, istihdam, ticaret, yatırım, sanayi açısından bu entegrasyon büyük bir nimettir. Zaten bu yüzden Orta Doğu ülkelerinden insanlar canları pahasına bu ülkelere ulaşmak istemektedirler.
Avrupa’nın halen birliğe katılmamış olan Balkan devletçikleri de üyelik yolunda ilerlemekte, dağılan Yugoslavya’dan iki ülke üye olurken kalanlar bu istikamette belirli aşamaları geçmiş durumdadırlar. Öte yanda birliğe üye olmayan mesela Avrupa’nın ortasındaki İsviçre “Serbest Ticaret Bölgesi” anlaşması ile önemli ölçüde belirtilen avantajlardan yararlanmaktadır. Öte yandan Kuzey ve Güney Amerika ile dünyanın diğer bazı bölgelerinde belirli derecede entegrasyonlar sayesinde birçokları fiilen tek devlet haline gelmişlerdir. Bundan nasibini alamayan bölge ise Orta Doğu, Kuzey Afrika, Orta Asya’daki Müslüman devletler. Üstelik entegrasyon bir yana bölünme projelerinin biri gidiyor biri geliyor.
Avrupa’nın görünüşte çok renkli gerçekte birleşmiş özelliğine karşın Afrika’nın görünüşte tek renkli birçok ülkesi fiilen bölünmüştür. Mesela Somali haritası mevcut durumuyla bizleri aldatmasın. Aynı renk altındaki bu Müslüman devlet fiilen üç ayrı parçaya bölünmüştür. Öte yandan mevcut devletlerin birçoğu sınırdaş ülkeyle savaş veya derin anlaşmazlık içerisindedir. Mesela Türkiye ile Gürcistan arasındaki ticari ilişkiler iki ülke halkı için de çok büyük faydalar sağlamaktadır. Aynı durum iç savaş öncesi Türkiye ile Suriye arasında da geçerliydi. Afrika ülkeleri arasında genellikle sınırların kapalı olması ise halklar açısından yoksulluğu ve açlığı besleyen, derinleştiren önemli bir faktördür.
Bütün bu gerçeklere karşın başta eski sömürgecilerin çıkarları olmak üzere İsrail’in uzun vadeli güvenlik politikaları çevre ülkelerin daha fazla bölünmesini gerektirmektedir. New York Times yazarı Robin Wright Irak’tan Libya’ya beş devleti bölüp birleştirerek ön dört ülke elde etmektedir. Irak ve Suriye’deki durum ortadadır. Ancak yazar, konuyu ele almışken S. Arabistan, Yemen ve Libya’yı da makaslamaktadır.
Bu tür haber ve yorumlara “Temenni-i İhbar”, yani arzu edilen şeyi habermiş gibi duyurmak diyoruz. Hatırlanacağı gibi Kaddafi’ye karşı silahlandırılan halk harekete geçip ölümler arttıkça her seferinde o zamanki ABD Dışişleri Bakanı “gerekirse Libya bölünecektir” dedi. Halbuki asıl hedef Kaddafi çoktan bu dünyadan ayrıldı. Halkın büyük kısmı bir şekilde aynı ülke bayrağı altında yaşamak istiyor. O halde bu halkları “Kaddafi’den kurtaran” batı niçin aynı bayrak altında devam etmesini bir türlü içine sindiremiyor? Aslında asıl hedefin Kaddafi olmadığı aslında başından belliydi. Bugün ise silahlandırılan kabileler arası anlaşmazlıklarla bölünmeye “bilimsel” temel hazırlanmış durumda. Wright’in yazdıkları sadece öngörü mahiyetindedir. Ancak bu öngörü bilinçaltındaki arzuların dışavurumundan başka bir şey değildir.
Wright’in yazdığına göre etnik, mezhep ve kabile çatışmaları sonucu yakın gelecekte Libya en az üçe bölünecek. Bunlar Tripoli merkezli Tripolitanya, Fizan ve Bingazi merkezli Sireneyka. Bir de Misrata şehir devleti öngörülmüş. S. Arabistan Doğu, Batı, Kuzey, Güney ile Vahhabistan olmak üzere beşe bölünüyor. Merak edenler için belirtelim: Haremeyn-i Şerifeyn Batı Arabistan devletinde yer alacak. Yemen, Kuzey ve Güney olmak üzere yeniden Soğuk Savaş şartlarında dönüyor. Irak ve Suriye’den Şiistan, Sünnistan, Kürdistan ve Alevistan devletleri zuhur ediyor. Ayrıca Cebel-i Dürzi ile Bağdat şehir devletleri var.
Öngörülen haritada genel olarak bölünme esas alınmışken Türkiye’nin güneyinde Kürdistan adıyla birleşme sözkonusu. Bu haritalamada Lübnan, Ürdün veya Mısır yok. Bu tür yazıların bir yazarın sıradan beyin jimnastiği olmadığını orta vadeli tecrübeler göstermektedir. Suriye’deki manzaraya, hatta birçoklarının hevesle sarıldığı “Arap Baharı”na bir de bu gerçekler ışığında bakalım.