Hele AB’ye güvenerek, ABD’ye dayanarak; Türk Ordusu’ndan emîn olmayı hedeflemek! Yapılacak hataların en büyüğü olur. Altından kalkılamayacak ve hattâ affedilemeyecek bir duruma düşülmüş olur.

     Çünkü M. Soysal hocamızın dediği gibi:

     “Umurunda olmayan (AB) ise, maddeten ve mânen çok iyi donanımlı da olsa, onun (yani AB’nin) doğru düşünüşü ve davranışı ancak kendi çıkarı doğrultusunda olacaktır.” (Cumhuriyet, 26. 5. 03)

     AB diyorsa ki şunu şöyle yap!

     Bil ki bu uyutucu bir hap!

     Çünkü:

     “Âyînesi iştir kişinin, lâfa bakılmaz.”

     AB’nin başımıza ördüğü çoraplar; 

     Öyle çok ki sayılmaz!

     Dağıtıyor AB, önüne çıkana içte dışta

     Mavi boncuk!

     Uğursuz emellerini gör de uyan!

     Olma çocuk!

     Allaha dayan, Millete inan,

     Orduya güven.

     Kendinden ol emîn.

     Korksun senden, art niyetliler.

     Titresin senden, bastığın zemin.

     Ancak, bu şekilde olursun; 

     Hem yurtta,

     Hem dünyada

     Güvende.

     İyi bilelim ki Türk Ordusu, Avrupa ordularıyla kıyaslanamaz. Bu konuda Türk Ordusu, ABD veya başka ordularla karşılaştırılamaz. Bu elmalarla armutları toplamaya kalkmak kadar abesle iştigaldir. Abesle / boş şeylerle uğraşmaktır. Çünkü özellikle Yakın tarihimizde yapılan bütün yenilikler, atılan bütün ileri adımlar ve kendini gösteren bütün gelişmeler; hep ordu öncülüğünde gerçekleşmiştir.

     Velhâsıl Osmanlı Devleti’nden Cumhuriyet Türkiyesine ilim, bilim ve teknik alanda, her türlü faaliyeti ilk başlatan her zaman Türk Ordusu olmuştur. Nitekim bugün de ilim ve teknikte ulaşılan merhaleleri ve atılımları Türk Ordusu hemen benimsemekte, hemen algılamakta hemen uygulamakta hiç tereddüt etmiyor, asla gecikmiyor.

     Türkiye’nin konumu, öteki ülkelerden her bakımdan farklıdır. Aynı elbise her bedene uymadığı  gibi, Avrupa ve ABD’ye yakışan bir giysinin, Türkiye’ye uygun düşeceği söylenemez. Çünkü 21. yüzyıla girdiğimiz halde, Türkiye üstünde oynanan oyunlar maalesef son bulmamıştır.

     Türkiyeye karşı beslenen emeller maalesef sönmemiştir. Zira Türkiye’nin dünya coğrafyasında işgal ettiği konumu aynıdır. Değişmemiştir. 

     N’aparsın ki, bu topraklarda yaşamak zor! 

     N’aparsın ki, Avrupa kâfirlerinin ve Asya münafıklarının elleri yakamızda. Bir türlü yakamızdan düşmüyorlar. Bir türlü bizi bize bırakmıyorlar.

     Velhasıl Türkiye’yi Türklere bırakmak istemiyorlar. Çünkü onlar için: 

     “Türkiye, Türklere bırakılamıyacak kadar önemli bir ülke.” 

     Yok edemeseler bile kendilerine bağlamanın yollarını arıyorlar. Sevr’i hortlatmak, mandacılığı başlatmak istiyorlar! Bu hususta kendilerine en büyük engel olarak da Büyük Türk Ordusu’nu görüyorlar.