Ona asla kem gözle bakılmaz.
Ona asla dudak bükülmez.
Ona asla karşı çıkılmaz.
Hatâları varsa, muhakkak ki düzeltmeyi bilir.
Kusûru varsa, affettirmeyi elbette bilir.
Eksiği, gediği varsa, kuşkusuz gidermeyi bilir.
Fakat bütün bunlardan ötürü kendisine dışardan müdahaleyi kaldıramaz.
Hâriçten karışmayı hazmedemez.
Askerden başkalarının, işine burnunu sokmasını kat’iyyen istemez.
Bununla beraber zaman zemin içinde, istenen tavır içine sokar kendini.
Zamanı gelince nerde yer alması lâzım geldiğini gayet güzel tesbit eder.
X
Çünkü o, bu milletin bağrından çıkmış; milletin ta kendisi.
Elbette bilir ki, bu millet; onun öz be öz efendisi.
Öyleyse yersiz endîşeleri bırakalım bir yana.
Kucaklıyalım birbirimizi yana yakıla.
Başka yol görünmüyor çünkü akıla.
Çünkü ordu millettir, millet de ordu.
Bu ince gerçeğe toz kondurmasak ne olurdu?
Konu olunca Türk Ordusu.
İrade elden gidiyor doğrusu.
Gerçekler bir bir dikiliyor karşımıza.
Asrın âliminin tok sözü geliyor aklımıza.
“Hiçbir kuvvet, Türk Ordusu aleyhinde söz söyletemez bana.”
Çünkü yok başka Türk Ordusu.
Yok olursa bu;
Gökten başka ordu inmeyecek.
Dört taraftan husûmet canavarları sarmışken yurdu,
Yurdu koruyacak işte ancak bu ordu.
X
Şu bir gerçek ki, Türkiye’de, Türk Ordusu’nu karşımıza alarak, yani orduyla zıtlaşarak Türkiye’de siyaset yapamayız. Nitekim yapamıyoruz. Yapılmak için kendimize çeki düzen vermek gerekiyor.
Evet politik hayâtı sürdürebilmek için, ordunun yerinde ikaz ve uyarılarına da kulak vermek icab ediyor.
Bunun için kimse Türk Ordusu’nu karşısına almasın.
Tabii onu hafife de almasın.
Ona bigâne de kalmasın. Ona aldırış etmez de olmasın.
Onu kenara da itmesin.
Ya ne yapsın?
Onu yanına almaya baksın.
En azından ona cephe almasın.
Onunla inatlaşmaya girmesin.
Onu üzmesin. Onu rencîde etmesin.
Bazı şeyleri zamana bırakmalı.
Emîn olun zaman her şeyi en güzel şekilde tedavi eder. Yerli yerine oturtur.
Aksi takdirde bu bir kördövüş olur.
Bundan herkes kadar vatan da zarar görür.