Planımız Eyüp Sultan, Piyer Loti ve Süleymaniye'ye gitmek, ziyaretimizi yapıp Süleymaniye'de kuru fasulye pilav yemek, ama aslında hasret gidermekti.
Eyüp Sultan'da ara sokaklarda yürürken, bir mahalle kahvesinin önünden geçtik.
Camında "Oralet Bulunur" yazıyordu. A4 kağıda, bilgisayarda değil, el yazısıyla..
Çocuklar sordu. "Anne, oralet ne demek?"
Marka vermek istemiyorum, ".... gibi bir portakallı içecek." diyebildim kısaca...
Sonra arkadaşım dedi ki:
"Hatırlar mısın, biz çocukken ne kadar prestijli bir içecekti oralet, bir dükkana gittiğimizde, dükkan sahibi oralet ısmarlarsa sevinirdik."
Öyle ya, misafirliğe gidince çay yerine oralet ikram edilmesi önemli bir durumdu. Size verilen değere işaret ederdi.
****
“Özen gösteren anneler" bizim çocukluğumuzda ekmeğin üzerine margarin sürerdi. Üstüne şeker de ekince harika oluyordu yahu... Öyle ya, tereyağ hiç de "sağlıklı" değildi. Üstelik "kokuyordu"
****
Pilavlar daha lezzetli olsun diye gazetelerde, yemek kitaplarında tüm tarifler bulyon içerecek şekilde veriliyordu. Ohhhh, ne güzel pilavdı, misss gibi de kokuyordu.
****
Anne sütü ne kadar da "banal"di. Bir sürü güzel çocuk maması vardı, neydi o öyle cahil cahil emzirmek filan ...
****
Biliyor musunuz? Buzdolabınızın fişini çekip 6 aylığına evden gitseniz döndüğünüzde margarininiz bozulmamış oluyor. Çünkü kendisi organik bir besin maddesi değil.
Sıcak bir havada yere bir parça margarin koysanız, sinek, karınca, böcek hiçbir canlı varlık gelip de margarinden bir parça almaya tenezzül dahi etmiyor.
****
Çocuklarımıza plastik yedirmeyelim, adı her ne olursa olsun, kimyasal şeyler içirmeyelim..
Bizim ağız tadımız, bir böcekten ya da sinekten daha sofistike olmalı değil mi??