Bir yanda geçim sıkıntısı, öte yanda haksızca  işten atılan insanlar… a ha burada evine mahallesine, ormanına denizine, kimliğine umutla sahip çıkmaya çalışanlar, bir yanda aşırı sıcaklar ve doğanın bizi taşıyamaz halleri, ve bir yanda cayır cayır yanan canımız toprağımız, ormanlarımız, canlılarımız ve de bir yanda onları lüks teknelerde, restoranlarda yemek yerken şarabını yudumlayan başka bir cenap…

Sanki bilgisayar oyunu oynayanları seyredercesine sanal bir bakış, hiç onlara gelmeyecekmişcesine cüretkar…

Yüreğim çok acıyor.

Çelişki üstüne çelişki !

Acı üstüne acı ! 

İnsanoğlu hangi ara bu kadar vahşileşti?

Hak ettiğini mi buldu?

Hak ettiğimizi mi bulduk?

Evet

Sorumsuzluğumuzun bedeli bu işte… 

Dünyayı hak etmedik!!! Gelecek nesillere bir şey kalmasın diye saçmaladık da saçmaladık. Kötü örnekleri örnek alıp meşalelerini tuttuk yanlış yerlere tuttuğumuzu hiç düşünmeden…

Günlerdir yeşiline doyamadığımız, içinde dolaşırken oksijen bombardımanından sersemlediğimiz, bize huzurun en derinini yaşatan, milyonlarca börtü böceğin kuşun kurdun ayının tilkinin sincabın tavşanın domuzun… yuvasında diri diri yaktığımız bu felaketin kefaretini nasıl ödeyeceğiz biz?

Niye neden hedef ağaçlar?

Ağaçlar değil miydi ki kitapların hammaddesi- Okumayı sevmediğimiz için mi yaktık? Cahil kalmaya giden yolu mu yaktık?

Ağaçlar değil miydi oksijen deposu?

Ağaçlar deği miydi canlıların yuvası?

Ki onlar heyelanları önleyen, bizi ferahlatan, yüreklerimizi yeşerten yumuşacık sevgi tohumları eken ağaçlar… tarihe tanıklık eden mağrur canlılarımız…

Yandı gitti kül oldu maalesef.

Bu senenin başında Efes-Mimas yolu üzerinde yolumun üzerinde yangını görmüş ve henüz soğutma çalışmaları bitmiş bir alandan tarifsiz acılar içinde geçtim. Yok oluşun dayanılmaz varlığı bedenimi sararken oradaki ısının ağaçların canlıların çığlığı içimde yankılandı… FECİ !!! Tarifsiz bir yıkım.

Hiç değilse hepiniz yanmış ormanlara gidin ve bu manzaralarla yüzleşin. Ciğerler nasıl yanar deneyimleyin. Saygı duruşuna geçin ve sizi yaradanın affetmesi için yakarın.

Yeni ağaçlar dikeceğiz, evleriniz eskisinden çok daha güzel olacak öyle mi? Siz  kendinizi Grönland Balinası mı sandınız? Onlar bile 245 yıl yaşayıp veda ediyor dünyaya, Benjamin Button’ın tuhaf hikayesi filmi mi  yoksa size çoşturan?

Yoksa biri dünyaya kazık çakacağınızı falan mı fısıldadı?

Ben 15 yıl önce yazmaya nasıl başladım? Söyleyeyim.

Bir gün elektrikli testere sesiyle uyandım. Ve öldüm. Yatak odamın dibinde yaprakları çiçekleri ve envayi çeşit kuşlarıyla yaşam sevincimi oluşturan badem ağacımı halka halka üzerinde çiçekler ve arılarla kesiyorlardı… Hepsi canhıraştı. Ağlıyorlardı.

Çok mücadele ettim şikayetlerde bulundum ama engel olamadım. Günlerce ağladım. O günlerin ağaçların hedef alındığı hoyratça yok edilebileceğinin ayak seslerini ancak duyabildim.

Başa gelmeyince akıl almıyor yürek duymuyormuş.

Yandık canım ormanlar…

Kanal İstanbul için 200 bin ağaç kurban edilecek olan çılgın projeye yapmayın durun derken, çevresindeki tarım alanlarının yapılaşmaya açılmasıyla kanalın inşa edileceği alanda tarla ve meralar yok olmasın derken… Marmara Denizi’ni Küçükçekmece Gölü’nden ayıran noktadan başlayarak Sazlıdere Baraj Havzası boyunca devam eden, Terkos Gölü’nün doğusunda Karadeniz’e ulaşan güzergahta yer alacak olan ve doğaya etkisi ağır olacak kanalı yapmayın doğayı katletmeyin derken…Yıkıcılık yok ediciğin dünyamıza yapacağı etkiy vurgularken…

Yangınlar aklımızı yüreğimizi çamları süpürdü gitti…

Ders mi?

Hiç zannetmiyorum.

Aklı selim düşünebiliyorum; 

Tarihi yapıları yakıp yerine LÜKS İNŞAAT zihniyetiyle ve buna evet ya, çok güzel olacak diyebilen kafalarla elimizdekileri koruyamadığımız maalesef apaçık.

Şimdi;

Günlerdir yanan ormanlarımıza canı pahasına destek veren o duyarlı insanların ellerinden öpüyorum. Canlarını kaybedenlere rahmet, yıllarca sabırla dişiyle tırnağıyla yaptıkları evlerini anılarıyla birlikte kaybedenlere sabır, bu yangınlarda parmağı olanlara lanet, umarsızlara şifa, seyircilere inayet, hepimiz adına evrenin bizi affetmesini diliyorum. 

Huzuru; güzelde iyide sevgide paylaşmada bulmayı şükretmeyi bilmeyi diliyorum.

Sözler ki kifayetsizdiler…